Gücün el değiştirmesi mi demokratik dönüşüm mü?

Gücün el değiştirmesi siyasal erkin yeni aktör marifetiyle kullanılmasıdır. Var olan ve yıpranan aktörlerin yerlerinin yeni aktörlerce doldurulması ve siyasal iktidarın yeni aktörlerce yönetilmesidir. Devletlerdeki güç, Münazarat’ta Üstadın yaptığı enfes tahlilden anlaşıldığı üzere insanın ömrüne benzer. Yıllar geçtikçe insan yaşlandığı gibi devletlerin güçleri de zayıflar ve ihtiyarlık evresine girer. Gücü gençleştiren ise adalettir. Adalet üstüne bina edilmiş bir devlet her daim genç kalır.

Siyasal iktidarın el değiştirmesi, tüm kurum ve kuruluşların yapısal düzlemde ele geçirilmesi ve bu kurumlara egemen olunması tek başına demokratik dönüşümü getirmez.

Yeni aktörler ele geçirdikleri gücü aynı yasal düzlemde kullanmaya meyilli olabilirler. Aynı düzlemde kalmak isteği kurumsal bir tercih olmasa bile zamanla gücün dönüştürme özelliği kurumsal bir çerçeve kazanabilir.
Bundan dolayıdır ki demokratik olmayan bir zeminde gücü el geçirenin adil olması zordur. Demokratik zemini hak eksininde inşa etmediği müddetçe güç kontrolü imkânsız azap verici bir alete dönüşür.

Gücün kullanacağı yasal çerçeve bir önceki çerçeve ise o zaman el değiştiren şey sadece zülümdür. Biraz vicdanlı olmak, biraz izanlı olmak, biraz demokrat olmak ortamı bir nebze iyileştirir ama zulmü bitirmez. Zulmü bitirmek için gelen aktör, zulmü bitiremez ise kendisi zalim olur.

Demokratik dönüşüm ise uzun soluklu bir yolculuktur. Demokratik dönüşüm hak eksenli ve vicdan eksenli bir yoldur. Ama sonu sahil-i selamate çıkar. Demokratik dönüşüm sayesinde demokrasi kurumsallaşır ve tüm kurumlar ve kuruluşlar demokrasiyi içselleştirirse o zaman siyasal iktidarın el değiştirmesi toplumsal tabakalar arasında endişe doğurmaz. Herkes kendi düşüncesini, kendi hayat biçimini her iktidar döneminde şahane bir biçimde koruyabilir, yayabilir ve kendi fikriyatına her toplumsal talep bulabilir.

Demokratik dönüşümü gerçekleştirmeyen siyasal iktidar kendi bekasını toplumsal refahın ve selametin üzerinde görür. Buradan inceden inceye zulme bir yol açılabilir. Açılan bu yol çok büyük zulümlerin olmasına neden olabilir. Mazlumun ahı Arş-ı Alaya yükseltecek derecede inlemelere neden olabilir. Açılan bu zulüm kapısından geçenlerin bağrında iman taşıyıp taşımadığının bir önemi kalmaz.

“Kavmine hizmet eden kavminin efendisidir” hadis-i şerifinin uygulama ortamı bulacağı iklim, gücün ele geçirildiği ortam değil, demokratik hak ve hukukun tüm kurum ve kuruluşları ile yerleştiği ortamdır. Herkesin hak ve hukukunun korunduğu ortamda yeni iktidara gelen siyasal aktör ancak en iyi hizmeti verme uğraşını verebilir. Başkasının hakkına ve hukukuna el uzatamaz.

“Hukukullahın, hukuku ibadı tazammum etmesi” meselesi çok mühimdir. Herkesin hakkı bizzat Rabbimiz tarafımızdan verilmiştir. Düşüncesi, inancı, ırkı ne olursa olsun herkesin her türlü meşru hakkını kapsayan yaşama hakkını Allah (C.C.) vermişken, herhangi bir kimsenin herhangi bir hakkını çiğnemek, Hukukullah’ı çiğnemek hükmüne geçer. Hele hele ahirette hesaplaşılamayacak birinin hakkının çiğnenmesi daha da ürkütücüdür.

Bundan dolayı gücü ele geçirmek, kurumları ele geçirmenin Hukukullah ve hukuku ibad açısından bir önemi yoktur. Önemli olan, hak ve hukukun korunduğu demokratik bir çerçevenin ivedilikle tüm kesimleri kuşatılacak şekilde kurumsallaştırılmasıdır.
Bu uğurda harcanacak her saniyenin hesabı ahirette sorulacağı meselesini izah etmeye gerek yoktur. Hakkın gazabı şedittir. Çiğnenen her hak keskin bir gazaba dönüşür. Çok değil 15 sene önce çiğnenen hakların hesabının sorulmaya başlanması bu meselede delilimizdir.

Viktor Hugo’nun Sefiller’de dediği gibi değirmeni ortadan kaldırmak tek başına yeterli değildir. Rüzgar hala ordaysa o rüzgar bir gün kendine pek ala değirmen bulabilir. Bundan dolayı rüzgarın yönünü haktan yana döndürmek gerekir. İnsan Hak’a dönünce zaten rüzgar da haktan yana eser.

Münazarat Sempozyumu

Mardin Artuklu Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı bu topraklar üzerinde hiç de aşina olmadığımız bir işi başardılar. Allah’a hadsiz hamd ve senalar olsun ki tahakkuk eden müjdelerin numunelerini yaşarken bizlere gösteriyor.
Bu toprakların medarı iftiharı olacak bir Zatı köşe bucak süren, memleketin tüm mahkeme salonlarına aşina yapan bir ülkede Mardin Artuklu Üniversitesi’nin yaptığı ev sahipliğini, çok büyük hakikatlerin kilitli olduğu bir sandığın kilidini açma çabası olarak görüyorum ve çok değerli buluyorum.

Bundan dolayı Üniversite Rektörünün şahsında tüm üniversite yönetimini tebrik ediyorum.
Ayrıca, Risale Akademiyi de toplantının organizasyonu için üstlendiği marjinal faydası çok yüksek bu rolden dolayı tebrik etmek isterim.
Tüm kesimlerden çok mümtaz kişileri böyle bir toplantıda toplamak büyük organizasyon başarısıdır.

Risale Akademi’nin yayımladığı konuşmalardan anladığım kadarıyla çok önemli çalışmalar yapılmış. Doç. Dr. Ahmet Yıldız’ın Münazarat üzerindeki enfes tespitleri barındıran harikulade konuşması da ayrıca söz edilmesi gereken başlı başına önemli bir olaydır. Zaten Ahmet Yıldız bu toplum tarafından değeri tam olarak anlaşılamamış ciddi bir entelektüel ve fevkalade iyi yetişmiş bir akademisyendir. Demokratik dönüşüm, Ahmet Yıldız gibi değerli düşünürlerin katkıları olmadan eksik kalır.

Toplantıya katkı sunanları ve Mardin Artuklu Üniversitesini tekrar tebrik ediyorum, inşallah açılan bu kulvar genişleyerek ve gelişerek devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.