Gıybetin tatlı yüzü (Gıybet olmasın ama…!)

Gıybet konusu çok geniş bir konudur, burada nazara vermek istediğim bir kaç husus var: Gıybetin tatlı sanılan yüzünün altında çok çirkin bir yüzün olduğu, gıybeti bildiği halde gıybet etmekten vazgeçmeyenler ve gıybetin ortaya çıkardığı zararlar hakkında olacaktır.
Birileri hakkında konuşmak, birilerini çekiştirmek, birilerinin sırlarını ortaya çıkarmak, kusurlarını ve mahremiyetini araştırmak insanın imtihana tabi tutulduğu bir mevzudur. İşte bu şekil bir imtihana da gıybet denir. Yazının başlığı da dikkatinizi çektiği gibi, gıybetin tatlı yüzü olur mu diyeceksiniz. Malumunuzdur ki, şeytan günahları ve çirkinlikleri güzel suretlere büründürüp göstermeye çalışır. Tıpkı gıybeti de tatlandırıp dilimize servis ettiği gibi. Şöyle ki; Hani gıybet edilirken kulaklar kabartılır pür dikkat dinleme moduna geçilir, sonra gıybeti yapan kişi kendinden de bir şeyler ekleyerek gıybet ettiği kişi hakkında öyle şeyler anlatır ki karşısındaki de merakını celb ettiği için pür dikkat onu dinler, böylelikle hem anlatan tat alır, hem de dinleyen. Bu şekil tabiri yerindeyse gıybetin tatlı bir yüzü ortaya çıkmış oluyor. Asıl bilinmeyen mevzu ise o tatlı sanılan yüzün altında acı ve çirkin bir yüzün olduğunun fark edilmemesidir. Daha doğrusu vicdan muhasebesinin fark ettiği, ama yinede gaflet ile bile bile bu günaha devam edilmesidir. Aslında vicdan başkaldırır, kişiye hal dili ile doğruyu göstermeye çalışır. Bilirsiniz ki, kişinin vicdan aynası her zaman doğruyu göstermeye çalışır. Kişi iradesinin hakkını vererek vicdan aynasına dönüp te baksa bu tür günahlara alet olmaz ve gıybet denilen günahtan kaçabildiğince kaçar.

GIYBETİ BİLİPTE GIYBET YAPANLAR

Gıybeti araştırma konusu yapınca çok ilginç sonuçlara ulaştım; Gıybetin ne kadar çirkin bir davranış ve günah olduğunu iyi bildiği halde yinede gıybeti etmeyi adet haline getirenler, gıybetten tat alanlar, durmadan şüpheler ile birilerini çekiştirenler ve daha neler neler...

Gıybetin tatlı sanılan yüzü ile yapılan konuşmalar başta kul hakkına girmeye sebeptir. Çünkü birileri hakkında ileri geri konuşmak onun hakkına girmektir. Kul hakkı da büyük bir günahtır ki, kişi bu günahı ötelere götürmek istemiyorsa ancak gıybet ettiği kişiden/kişilerden helallik dilemesi ve Allah’a çokça tövbe etmesi gerekir. Yukarıda ifade edildiği üzere gıybet denilen bu çirkin davranışları şeytan tatlı gösterir. Bu tatlılığa aldananlar var ki gıybeti iyi bilen insanlar bile konuştukları vakit bakıyorsunuz hemen gıybete girebiliyor. Maalesef, gıybet günümüzde insanlar arasında rahatlıkla yer bulabiliyor. İnsanlar dilini gıybetle kirletirken ondan tiksinti duymuyor, kalbi ürpermiyor.

Bazen denk gelmişsinizdir, gıybeti yapan şahıs gıybete başlamadan önce “gıybet olmasın ama” sözüyle sanki gıybet etmeyecekmiş gibi, yapacağı konuşmalar gıybet olmayacakmış gibi tatlı bir hava eşliğinde gıybet ortamını oluşturur ve bu tür konuşmalar alır başını gider. Bir kaç kişi yan yana gelince, malum konuşulacak başka bir şey bulunmuyor ve gıybetin tatlı sandıkları yüzüyle dillerini kirletiyorlar. Özellikle komşuluk ilişkilerinde bu tür gıybetlere rastlamak çokça mümkündür. Hâlbuki birbirlerinin kusurlarını araştırmak, birilerinin sırlarını ortaya çıkarmak dinimizce yasaklanmıştır. Zira İnsanlığın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) gıybetin tarifini yaparken şöyle buyurur: “Kardeşin duyduğu veya yüzüne söylendiği zaman şöyle böyle kendisini rahatsız edebilecek her söz gıybettir.” (Bkz Müslim, Birr 70)  

Şimdi kendimizi sorguya çekme zamanı; Acaba günlük konuşmalarımızın ne kadarı gıybet? Ya da şöyle tarif edeyim konuşmalarımızın ne kadarı gıybetin tatlı sandığımız yüzü altında gerçekleşiyor? Evet, gıybeti bilip de yinede gıybete devam edenler, gıybetin tatlı sandıkları aslında acı olan yüzü ile kendilerini günaha sürüklemekten ve dillerini kirletmekten başka bir şey yapmıyorlardır. Bazen bir toplulukta yapılan konuşmalarda gıybet havası esince bakarsınız ki kulaklar pür dikkat dinlemeye takılmış, hatta “ne olmuş, anlayamadım, kim yapmış…” gibi merak soruları ile daha da meselenin yani yapılan gıybetin derinliklerine inmeye çalışırlar. Sanırım böyle bir merak ile gıybete iştirak etmek, gıybetin tatlı sanılan yüzünü açık bir şekilde ortaya koyuyor.

MÜ’MİNİN SUSMASI TEFEKKÜR, KONUŞMASI HİKMET OMALI

Gıybet hakkında hepimiz az çok bilgi sahibiyiz. Kur’ân, gıybet etmeyi ölü eti yemeye benzettir. Bu hususta Hucurat Suresinin 12. ayeti aklımıza gelir, ayette geçen;“Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini yemekten hoşlanır mı?” Rabbimiz bu meseleyi ölü kardeşinin etini yemeye benzeterek, adeta “leş yemeyin” diyor, böyle çirkin bir işle uğraşmayın diyor. Siz gıybet ederseniz böyle bir durum yapmış gibisiniz. İnsan böyle bir durumu düşününce ürküyor değil mi? İşte bu ayetin sırrını bir idrak edebilsek sanırım ortada gıybet namına bir şey kalmayacaktır. Kimse, birbiri hakkında kötü düşünmeyecek, konuşmayacak ve huzurlu bir ortam oluşacaktır. Merak etmek ile birilerinin kusurlarını araştırmak, bunları başka ortamlarda dile getirip, diğer insanları gıybeti yapılan kişiden soğutmak, onu suizan altında bırakmak hem kul hakkı, hemde ayette ifade edilen ölü kardeşinin etini yemek gibi bir ceza ile muamele görmektir. Burada dilini gıybet ile kirletenler ahirette de ceza ile birlikte çok kötü muamele görecektir.

Üç beş arkadaşla yan yana gelince yapacağımız muhabbetlerin tamamı dünya kelamı olmamalı, yapacağımız konuşmaların en hayırlısı iman ve imanda derinleşme mevzuları olmalıdır. Gıybet yapmaktan kaçanlar, böyle ortamlardan uzak dura dura susması tefekkür haline gelir ve konuştuğu zamanda hakkı konuşmayı tercih eder, çünkü gıybetin çirkin yüzünü görmüş ve yaşadığı çevrede ahlaki erozyona nasıl sebep olduğunun farkına varmıştır. Evet, bir kaç arkadaş yan yana gelince bunu fırsat bilmeli ve konuşmalarını hakkın sözleri ile değerlendirmeli, oturduğu ortamın hakkını, hakkı tavsiye etmekle vermelidir. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde; Müminin sükûtunun tefekkür, konuşmasının ise hikmet olması gerektiğini ifade buyuruyor. (Bkz.: ed-Deylemî, el-Müsned, 1/421) Bu nurlu beyanı dikkate alarak alarak diyebiliriz ki, insanın hak olanı konuşması, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmesi  güzel şeyler konuşması onun için bir ibadet sayılır.

Yapılan gıybetler yaşadığımız içtimai hayatta  güvensizlik oluşturur.

Şimdi de meselenin farklı bir boyutunu nazara getirerek yapılan gıybetlerin yaşadığımız çevreyi nasıl olumsuz yönde etkilediğine kısaca değinmek istiyorum.  Gıybet, öncelikle insanların birbirine güvenmemesini, herkesin birbiri hakkında kötü düşüncelere sahip olmasını, içtimai hayatın körelmesini, insanların birbirinden uzaklaşmasını, sevgi, saygı ve kardeşlik bağlarının koparılmasını, fitne, fesat, kin ve öfkenin toplum hayatına hakim olması gibi daha birçok yaşantımızı olumsuz yönde etkileyecek, bizi herkes hakkında kötü düşüncelere sevk edecek bir bulantılı hayata sürükler.  Düşünün ki gıybet hiç yapılmazsa, içtimai hayatta güvenli bir ortam, güzel düşünceler, iyi komşuluk ilişkileri, şahısların uyum içinde birbirleri ile iyi geçinmesi gibi çok güzel neticeler ortaya çıkacaktır. Ortada gıybet konuşmaları olmayınca boş konuşmalarda olmayacak. Düşünün ki, hiç gıybet konuşmaları yapılmazsa insanlar birbirleri ile hak olanı konuşacak ve en önemlisi boş konuşmayacaktır. Evet, gıybet eden olmayınca, ya susulur ya da hak ve hakikat konuşulur. Şüphesiz hakkı konuşup birbirlerine sabrı tavsiye etmek, Asr Suresinde Rabbimizin ifade buyurduğu üzere; “Kurtuluşa erenler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerdir.” Ayetinin lütuflarına mazhar olmak ve kurtuluş yollarına doğru yürümektir.

Evet, gıybeti çok çirkin ve büyük bir günah olarak idrak edeceğimiz ana kadar aramızda her zaman dolaşma imkânı bulacak ve dilimizi kirletmeye devam edecektir. Gıybetin kabirde bize çirkinlikleri ile bir azap olmamasını istiyorsak ona karşı şimdiden dilimizi olabildiğince temizlemeli ve gıybet ile kirletmemeliyiz.

Rabbim bizlere gıybet çirkinliğinin farkına varan ve gıybetten uzak duran kullarından eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum