Gezi Notları-(6) Ohin Medresesi

Seyyar medresemizle Bitlis vadisinden bir hayli yol aldıktan sonra Mutki yoluna sağ yapıp ilerliyoruz. Kaptanımız Sungulu Şemsettin kardeşin direksiyon ve pratik sürüş tekniğini de takdirle anmış olalım.

İlginç dere ve tepelerden ilerleyerek 150 yıllık geçmişi olan ve bölgede çok iyi bilinen meşhur Ohin medresesinin bulunduğu belde  istikametine doğru yol alırken, bir taraftan da etrafımızı seyre koyuluyoruz…

Bir hayli yol aldıktan sonra yüksek bir tepenin karşısında  Ohin’in gözüktüğünü söylüyor arkadaşlarımız…

Yol durumunu ve ulaşım imkânlarını da dikkate alacak olursak, bir zamanlar buralara talebelerin nasıl gelip eğitim gördüklerini, hangi şartlarda buradan etrafa ilim ve feyiz nurları saçtıklarını daha iyi anlıyoruz.

 

 

Medreselerin  kısa tarihine bakacak olursak; 17-18. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından kaldırılmak istenen Kürt beylikleri yerine ağalık, ağalık sistemi yerine de şeyhliğin devreye girdiği görülür. Şeyhlik Nakşî tarikatı üzerine kuruluydu. Nasıl ki günümüz mahkemeleri il ve içe merkezlerinde görev yapıyorsa, o günün yapısı içerisinde dâvası olanlar önce imamlara, onlar da çözemezse şeyhlere baş vurarak meselelerine çözüm arıyordu.

 

Bölgede iki tarikat yaygındı. Kadirilik ve Nakşîlik…

19. yüzyılın başlarında daha da öne çıkan  Nakşibendî’nin Halidiye Kolu önderi,  asrının müceddidi Mevlana Halid'in (K.Sirruh) Kürt olması, 30’dan fazla halifesinin de Kürt kökenli olması, ayrıca “zülcenâheyn” (iki yönlü, çift kanatlı, Zahir ve Batın isimlerine mazhar oluşu, yani ilim/irfanla, medrese eğitimiyle tasavvufu birlikte yürütmesi) olması sebebiyle medreselerin yaygınlaşması arasındaki  irtibatı da göz ardı etmemek gerek…Özellikle Şafiî  medreselerinde  bir gelenek halini almış olan hukukî meselelerin  çözümü, insanlar arasındaki problemlerin halledilmesinde büyük rol oynamaya devam etmektedir.

 

ÇEVRESİNİ AYDINLATAN İLİM MERKEZLERİ

 

Bu bölgede, 1. Dünya Savaşı öncesine kadar pek çok  medrese  eğitime devam ediyordu. Medrese eğitiminin sadece bu bölgeye münhasır kalmadığını, başta Erzurum, Harput, Of, İstanbul  olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerindeki medreselerde  bu metotla, ancak Hanefî fıkhının ağırlık kazandığı nice ilim erbabının yetişmiş olduğu da bir gerçek… Verilen icâzet-nâmeler öğrenim görülen müesseselerin adına değil, bizzat dersi veren hoca ve hocalar adına verilmekte idi.

Cizre'de, Botan beylerinin medresesi (Sor medresesi), Müküs'teki Hasenî Veli Bey'in medresesi, Van'daki Şikal, Bitlis Hizan'daki Gayda Medresesi, Beyazıt, Çolemerik, yine Van'daki Bediüzzaman Said Nursi’nin Horhor medresesi (Üstad Bediüzzaman bu mekânı 1897-1907 ve 1912-1914 yılları arasında medrese olarak kullandı ve talebe yetiştirdi. “Horhor Medresesi” olarak bilinen bu mekânda dersler, salonda baştan başa uzanan büyük bir masa etrafında veriliyordu), Bitlis, Norşin, Muş, Ohin, Silvan, Diyarbekir, Tillo, Musul ve Zaho medreseleri ünlüydü.

Bu medreselerde Arapça, Farsça kitaplar ve Kur’ân tefsirleri Kürtçe müzakere ediliyordu. Pek çok ilim bir arada okutuluyordu. Üstad Bediüzzaman’ın küçük yaşlarda  hem ilm-i kelam, hem lügat, hem fıkıh ve hem de fizik, astronomi gibi pozitif ilimlere ait kitapları (90 kitap) ezberlediği kaydedilirken, Abdülkadir Badıllı’nın tespitine göre;  o dönemde Erzurum ve civarındaki medreselerde okutulan ders kitaplarından bazıları;  İslami bilimlere hazırlayıcı derslerden sarf alanında Emsile, Bina, İzzî, Sadeddin Şerh-i İzzî ve Merah gibi kitaplar okutulmaktaydı.

 

Nahiv derslerinde ise El Fevaidüd Diyaiyye, Haşiyetü Abdulhakim, Abdülgaffar alâ Fevaidüd Diyaiye, El Kafiye, Netaicül Efkâr Şerhül İzhar, İzhar, Zuruf, Terkib, Sadullah Sağir, Hedaiküd Dekaik, Avamil Şerhi, Şerhül Kutur, Şerhül Muğnî, El Muğnî ve Behcetül Mardiye vb. kitaplar öğretilmektedir. Muğnit Tüllab, Hallül Maâkıd, Şerhül Kavâid, Şerhi Metnüş Şemsiye, Risaletül Vad, Kavl-i Ahmed ve Şerh-i İsaguci vb. kitaplar ise Mantık derslerinin en önemli eserleridir. Ayrıca, kelam derslerinde Şerhül Akaid, Şerhü Mevakıf ve Usûlül Fıkıh derslerinde ise Cem’ül Cevami’ ile İbnül Hacer gibi eserler okutulmaktadır. (Mufassal T.H. 97-98)

Kürt beylerinin birer medresesi vardı ve buradaki talebelerin masrafları (iâşe ve ibateleri) beyler ve çevresi tarafından karşılanırdı.

Medreselerdeki tedrîs (eğitim-öğretim)  yıllara ve sınıf geçme sistemine göre değil, kitaplara göreydi. Çalışkan olan öğrenciler 12-15 yılda tüm kitapları bitirebildiği gibi, çalışkan olmayanların eğitimi 20-25 yıl sürebiliyordu. Eğitimini tamamlayanlara îcaze (diploma) veriliyordu. Diploma almaya hak kazanamayanlar da vardı.

 

OHİN, TARİHÎ İLİM/İRFAN YUVASI

 

Norşin'e bağlı medreseleden birisi de, Bitlis'in Mutki ilçesine bağlı Ohin,  şimdiki adıyla Yukarı Koyunlu'daki medresesidir. Ohin Medresesi'nin en ünlü şeyhi Şeyh Alâuddîn Efendi'dir. Şeyh Ziyaeddin'in halifelerinden biri olan Şeyh Alâuddin, Şeyh Fethullah Verkanisî (Abdurrahman-ı Tâğî’nin halifesi ve damadı, merkadı Bitlis merkezdedir)’nin (K.S)  oğludur.

150 yıllık geçmişi olan bu irfan yuvasına yıllarca hizmet etmiş ve müderrislik yapmış bulunan  Şeyh Alâuddîn’in oğlu Şeyh Âsım (Gıyasettin Emre’nin de amcası oğludur), ileri yaşlarda (90 yaşını aşkın) olması sebebiyle, oğulları aynı hizmetleri  yerine getirmektedirler.

 

***

 

Molla Mesud’a soruyoruz :

-Bugüne kadar hiç kesintiye uğradı mı?

Hayır, Osmanlı döneminden bu yana kesintisiz devam ediyor. Sadece 80 ihtilalinde birkaç ay aksama oldu, biz de resmi Kur’ân kursu  hüviyetine kavuşturarak devam ettik.

 

-Bu eğitimi devam ettirirken, dünyada çok yaygın olarak kullanılan Arapça’nın aynı zamanda bir konuşma dili olmasını da dikkate alarak buna yönelik pratik bir metod içeren  bir çalışmanız  var mı? Yani gençlerimiz Arapçayı günlük hayatlarında yeri geldiğinde kullanabilecek seviyede bir formasyona kavuşabiliyorlar mı?

Elbette konuşma dili olarak da kullanabilme becerisi  kazanıyorlar. Ancak günlük hayatta kullanamadıkları için işlerlik kazandırma şansları olmuyor takdir edileceği gibi ilim dili ayrı, tekellüm (konuşma) dili ayrı…

 

-Kur’ân’ın bereketiyle bu temel Kur’ânî ilimleri nesilden nesile devam ettirmeyi düşünüyorsunuzdur …

İnşaallah… Gayemiz ve halis niyetimiz budur. Böyle devam edecek inşallah…

 

BEDİÜZZAMAN’A YETİŞMEK MÜMKÜN DEĞİL

 

-Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu bölge için ne ifade ediyor?

İsmi üzerinde, O Bediüzzaman’dır. Zamanın garibi, çağın güzelliği, bedi’i…Dedemiz Şeyh Fethullah’dan da ders almıştır malumunuz. Bu çevre O’nu takdirle anmaktadır. Hürmetimiz sonsuzdur, çok büyük bir zattır. Hizmeti çok büyük olmuştur. Herkes takdirle karşılıyor, ünü dünyaya yayılmıştır. Kendisiyle iftihar ediyoruz.

 

-Hocam, Çeyrek asırdır bu bölgeyi kasıp kavuran bir terör belası var. Güven ve huzurun olmadığı yerde dirlik ve düzenlik de olmuyor. Sizce bu yeni açılım süreci bölgeye huzur getirebilir mi? Nasıl bakıyorsunuz bu meseleye?

İnşaallah iyi olur. Herkes huzur istiyor, iş istiyor, barış istiyor. Bölge halkı için çok olumlu gelişmelere sebep olabilir. Cenab-ı Hak da barışın ve sulhun  hayır ve faydalı olacağını belirtmiştir. Biz de bunu bekliyor ve umut ediyoruz. Devletten şefkat eli beklenmektedir. Allah bu beladan muhafaza buyursun ve bir an önce huzur ortamı sağlansın. Biz bunu isteriz ve umudumuz da o yöndedir.

 

-İlim erbabı, kanaat önderleri bu konuda halkı aydınlatabiliyorlar mı? Bedizzaman geçmişte baskı ve istibdatla mücadele etmiş, hürriyetin ve meşrûtiyet-i meşruanın nimetlerinden, faydalarından bahsetmişti aşiretleri dolaşarak…Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bediüzzaman gibi bu vazifeyi yapmak mümkün değil. Ona yetişmenin imkânı var mı? O başka bir insandı. Yine de elimizden geldiğince barış ve huzurun yaygınlaşması, benimsenmesi hususunda kendi çapımızda gayretlerimiz vardır. Gücünün yettiği, sesinin ulaştığı kadar yapabilirler ancak.

 

-Bu hizmetlerinizin tamamı için sizi tebrik ediyoruz, dualarımız sizinle. Bu hasbihal için de teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

Biz teşekkür ediyoruz. Hoş safa geldiniz, Allah kabul etsin.

 

 

***

T.C Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur’ân kursu statüsünde halen bu medresede 70-80 öğrenci ilim tahsil etmekte, Kur’ân öğrenmekte…

Molla Cami’ye kadar Arapça sarf ve Nahiv ilimleri ikmal edildikten sonra; Mantık, İstiâre, Mecaz, Meânî, Belagat gibi derslerin yanında Fıkıh, Usûl-i Fıkıh (Cem’ul-Cevami’), Akaid (Nesefî), Hadis, Tefsir, Kelam, Akaid gibi derslerle eğitim süreci tamamlanıp icazet (diploma) veriliyor. Bu eğitim, öğrencinin zekâ ve devam durumuna göre  yaklaşık 10-12  yıl sürüyor.

Tedrîs usûlü birebir (bireysel/tekli eğitim, ferden ferda) sistemine göre uygulanıyor.

İki yılda bir mezuniyet töreni yapılıyor.

***

7-8 yaşlarındaki iki  çocuğun sesli ve kaidesine uygun bir tarzda Kürtçe Mevlidi ezberleme çalışmasını zevkle ve dikkatle izliyoruz.

 

 

Daha sonra bire bir verilen Fıkıh dersini yerinde takip ederek teberrüken bir paragraf okuyup  biz de derse iştirak etmiş oluyoruz.

 

 

Kaldıkları yurtta Televizyon yok, ama cep telefonu serbest…

 

RİSALE-İ NURA HERKES MUHTAÇ

 

Şeyh Âsım’ın mahdumu Molla  Mesud Efendi’den, talebelerin Risale-i Nur dersleri okuyup okumadıklarını soruyoruz. Kendi aralarında Perşembe ve Cuma günleri dersler yaptıklarını ve Külliyatın Arapçası da dahil olmak üzere bulunduğunu ifade ediyor.

Biz de, kendilerinin ve mevcut 6 müderrisin de katılacakları müzakereli Nur derslerinin gerçekleşmesi yönündeki  tavsiye ve dileklerimizi iletiyoruz.

Nurs köyüne yakın köylerden de talebe bulunduğunu öğrenince duygularımızı ve yakınlığımızı  saklıyamıyoruz.

 

 

Burada eğitime devam ederken açık öğretim yoluyla pek çok öğrencinin İmam-Hatip Lisesi ve İlahiyat Yüksek okulunu bitirerek diploma alıp resmi görevlere atandıklarını, bölgede çok sayıda buradan mezun imam ve müftünün de  bulunduğunu bir anektod olarak kaydetmiş olalım. İkindi namazını arkasında kılmayı ve elini öpmeyi planladığımız Şeyh Âsım’ı beklerken köylülerle gündemdeki konuyu ve köylerinin mâruz kaldığı terör baskısını konuşuyoruz.

 

 

Ve nurlu simasıyla etrafı aydınlatan âlim, fâzıl, mübarek ve gönül ehli muhterem Şeyh Âsım’ın elini öpüp, namazı müteakip köyden ayrılıyoruz.

 

 

Ve Tillo’ya doğru yol alıyoruz.                                                                     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum