Gençlik nereye koşuyor/koşturuluyor-1

Geçenlerde İstanbul’un tarihi ve güzel ilçelerinden Fatih’te akşam namazından sonra bir yürüyüş yaptım. Hava musaffa, tatlı bir esinti ile yaprakların hemhemeleri ruhumu adeta dünya kazuratından teneffüs ettiriyordu.  İstanbul’un manevi atmosferi ile o güzelim ilçe sanki manen kıyam halinde yatsı ezanının okunmasını bekliyordu. Zaten o bölge camileri ve türbeleri ile meşhur, Fatih’ten Şehzadebaşı’ya, Süleymaniye’den Sultanahmet’e her tarafı manevi doku ile örülmüş, burası İslam’ın en güzel yaşandığı diyardır dediğimiz yer…

Lakin o maneviyatı, o huşuyu bozan ve kulakları sağır eden bir ses her tarafı sarmaya başladı, kudsi mabedler sanki gözyaşı döküyor ve ruhumun yavaş yavaş daraldığını hissediyordum. Merak ettim ve sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladım. Kalabalık bir güruh, hoplayıp, zıplıyorlar kız-erkek… Hem de Mimar Sinan’ın benim çıraklık eserim dediği, şaşaalı Şehzadebaşı camisinin yanında… Meğerse bir lisenin mezuniyet günü için kutlama yapılıyormuş. Kutlama ama bizim gibi mevlid falan okutmuyorlar, Kur’an-cevşen okuyup dua etmiyorlar. Büyükçe bir platform kurmuşlar, sahnede 7-8 kişi bağırarak şarkı söylüyor ve sahnenin önünde de yüzlerce lise talebesi raks ediyor.

Sonra kapının önünde bekleyen 4-5 gence doğru yönelerek olup bitenler hakkında sohbet etmek istedim. Dedim:

-Kardeşim, burada neler oluyor, bu kadar genç niye hopluyor, zıplıyor?

-Abi mezun oluyoruz, mezuniyetimizi kutluyoruz.

-Peki bu sahnedekiler ne yapıyor, onlar niye durmadan başını sallıyor?

-Abi bunlar metalci… Metalciler böyle yaparlar.

-Haa metal dediğin bizim demir doğrama işi ile uğraşanlar mı? Hani alüminyum kaplama falan yapanlar mı? Onlar mı böyle bağırıyorlar?

Çocuk kıs kıs gülerek:

-Abi sen de çok cahilsin yaa, nasıl bilmezsin metalcileri, hiç duymadın mı Tony Lommi’yi, Kirk Hammet’ı, James Hetfield’i…

Çocuk bana daha metalcilerin tarihinden de bahsetti, anlattıkça anlattı. Tabi ki ben içler acısı çekiyorum, içim içime sığmıyor. Acaba dedim bu kardeşimizin din hakkında da bu kadar malumatı var mı diye meraklı meraklı sualler sormaya karar verdim. Dedim:

-Güzel kardeşim, sen müslümansın, bana dört halifeyi sayabilir misin?

-Hz.İsa, Hz.Musa, Hz.İbrahim ve (gururlu bir şekilde, bütün halifeleri saymış gibi sonuncusunu vurguyla) Hz.Muhammed! dedi.

Ben hiç bozuntuya vermeden, sorularıma devam ettim.

-Peki kardeşim bu soru biraz zor dedim, soru sorma şeklimi değiştireceğimi söyledim. Yine devam ettim:

-Kardeşim sen kaç yıldır bu lisede okuyorsun?

-İki yıl başka ilçede, iki yıldır da buradayım ve bu sene mezun oluyorum.

-Peki bak burada büyük bir cami var, Mimar Sinan yapmış. O camiye uğruyor musun? Daha doğrusu bu camide namaz kılmaya gidiyor musun?

-Yok! Ama arada top oynarken terledim mi caminin içindeki çeşmeden yüzümü yıkıyorum.

-Peki Ramazan ayında oruç tutuyor musun?

-Yok hayatımda hiç oruç da tutmadım.

Baktım çocuk terlemeye başladı, ya bu abi dinle alakalı daha fazla soru soracak mı diye düşündüğünü, havf ettiğini hissettim. Ben de çocuğun daha da üzerine gitmeden konuyu değiştirmek istedim ancak o temiz ruhlu insan tekrar bana dönerek:

-Abi aslında ben de bu dini konuları merak ediyorum ama arkadaşlarımın hiç biri sizin gibi dini bilgisi yok, nasıl öğreneceğim, bana öğreten yok ki? 

Bu sefer hayıflanma sırası bendeydi, eyvah dedim. Bu kadar genç insan bu kudsi diyarlarda hatta şaşaalı bir caminin yanında yaşarken nasıl olurda dinden-imandan habersiz olur. Hakikatleri bu çocuklara neden ulaştıramıyoruz? Kusuru hep onlarda arayıp gençliğin bu şekilde tefessüh etmesine seyirci mi kalacağız? diye feryad-u figan ettim ve dedim ki:

-Bak güzel kardeşim, bunlar senin kusurun değil, bir insan ne ile meşgul olursa aleminde onlar yer alır. Sen de bu metalci, alüminyumcularla içli dişli olduğun için onlar hakkında çok şey biliyorsun. İşte dini konularda da böyle gayret gösterirsen inan bana kısa sürede çok şey öğrenirsin, namazını kılar, orucunu da tutarsın. Bunun için de arkadaş çevreni değiştirmen kısacası dini bilgisi olan insanlarla arkadaşlık kurman lazım dedim ve çocuğa dua ederek ayrıldım.

Evet, aziz dostlarım! Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama maalesef genç kardeşlerimiz manen sıkıntı yaşıyorlar. Özellikle lise çağındaki kardeşlerimizin bu durumunu görünce iyice ye’se düştüm. Rabb-i Rahim’den temennim odur ki; bu gençlerimizi manevi buhranlardan sahil-i selamete çıkarsın.

Sonraki yazımda okullardaki genel sıkıntılardan bahsedeceğim inşallah.

Saadetle kalınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum