Sebahattin YAŞAR

Sebahattin YAŞAR

Gençler için nereden başlamalıyız?

Risale-i Nur Enstitüsü’nün tertiplemiş olduğu kongrede bizim masamız gençlik masası idi. Doğrusu bu masanın konusu üzerinde çalışmak çoktandır gündemimde idi. Çünkü uzun yıllardır genç insanların arasında görev ifa ediyor olmak, onların farklı farklı konulardaki sorularına makul ve mantıklı cevaplar verebilmek ve yine gençlere karşı bir güven verici duruş sergileyebilmek gerekiyordu.

Bu çerçevede masamızdaki alan ile ilgili akademisyen, eğitimci, araştırmacı arkadaşlarımızın çalışmalarını bu ciddiyet içerisinde ele aldık. Özellikle Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın gençlerle ilgili olan tespitleri dikkate değer hususlardı.

Tabii dosyalardaki bazı tespitler karşısında o da konuyu daha derin ele almak gerektiğine dair görüşlerini paylaştı.

Masamızın en önemli dikkat çeken konularından birisi, gençlik döneminin zor ve güç şartlarına, psikolojisine ve dalgalı his hareketlerine rağmen, bu fırtınalı dönemin içinden geçenlerde de bu dönemin içinden geçenlerle birlikte yaşayanlarda da, onlarla ilgilenenlerde de ciddi bir bilgi birikiminin olmayışıydı. Yani dönemin adeta çamurlu ve engebeli olduğunda herkes hem fikir, ancak bu durumun bilinmesine rağmen kimsenin, konu ile ilgili birkaç kitap okuma diye bir derdi yoktu. Asıl acı olan da bu idi.

Toplantımızdaki sonuç bildirgesini paylaştığımız pek çok gencimiz arasında yine küçük çaplı bir sorgulama yaptım. 20’li yaşlardaki gençlere, “Gençlik psikolojisi ile ilgili bir kitap okudunuz mu?” diye sordum. Karşıma çıkan manzaranın bu derece beni ürküteceğini beklemiyordum.

Ortada hakikaten hemen bir operasyon başlatılması gereken bir durum vardı. Görüş ve düşüncelerine başvurduğum onlarca genç, içinde yaşadığı fırtınalı süreci pek çok acı tecrübelerle geçirecekti. Yani gençlik yılları, önceden sürece hazırlanarak, sürecin zarar ve ziyanından kendini kurtararak, süreçten maddi ve manevi hasar almadan kurtularak değil, gelsin de görelim tarzı bir cehaletle geçirilecekti.

Evet, acilen yapılması gereken şu, gençlerin ve gençlerle ilgilenenlerin dönemini çok iyi tanımaları gerekiyor. Gençlik psikolojisi ve dönemde yaşananlar, gençken başlarına gelenler sonucu hapishanelere, meyhanelere, hastanelere ve düşenlerin yaşadıkları olaylar bir bir anlatılmalıdır. Yani olabilecekleri olmuşlardan hareketle göz önüne getirmek gerekiyor ki, baştan geçenler, başa geleceklere nasihat olsun.

Genciniz varsa, ki özellikle de ebeveynseniz; okumaktan ve gencinizin her birisine özel davranış geliştirmekten başka çareniz yok. Yorulmadan da, öyle seyrederek süreci atlatacağınızı hiç mi hiç düşünmeyin. Sizin çektiğiniz kadar, çocuklarınız için okuduğunuz kadar, yorulduğunuz, fedakarlık ettiğiniz kadar ve yüreğiniz yanıp, içiniz sızladığı kadar sonuç olacağını unutmayın. En önemlisi de reddetmeden, dışlamadan, incitmeden, güvensizlik oluşturmadan; kabul ederek, severek, güvenerek, onore ederek, sorumluluk vererek, kendisinin ciddi bir boşluğu doldurduğunu hissettirerek ve tabii ki kendi gücünüze yaratıcı gücü de katarak, dualar edip, size düşeni yapıp, vazife-i İlahiyeye karışmadan ancak bu süreci sağlıklı atlatabileceğinizi yaşayan olarak söylemek gerekiyor.
Evet, kabul edin ki, her çocuk bir ayrı imtihandır.

Toplantıda aldığımız kararlar ve konunun ciddiyeti, beni gençlikle ilgili yeni yeni eserler okumaya itti. Son olarak da, Profesör Dr. Nevzat Tarhan’ın, psikoloji serisi içerisinde yer alan gençlik psikolojisi esas konulu “Var mı beni anlamak isteyen” isimli eserini okudum. Konu ile ilgim de devam ediyor ve edecek.
Kendileriyle konuştuğumuz gençlerden pek çoğu, okuyabilecekleri gençlikle ilgili kitapları not aldılar. Bu ilgileri bile oldukça anlamlı ve güzeldi.

Gençler çevrelerinde duydukları ve akrabalarında yaşadıkları pek çok genç hatalarını içine alan ve pek çok pişmanlıklar dolu olan hatıralar anlattılar. Anlatılanların gençler üzerinde derin izler bıraktığı apaçıktı. Ama bunların bir o kadar da, anlatanlarda dersler oluşturduğu anlaşılıyordu.

Evet, insanın kendisini hayatın derslerine bırakıvermesi cehaletten başka bir şey değildir. Marifet, başa gelebileceklere karşı, hem gençlerin hem de gençlerle ilgilenenlerin, bu dönem öncesi bilgi donanımına sahip olmasıdır. Dönem fırtınalı ise, elbette ciddi hazırlıklar gerekli. Konuyla ilgili gençlerin, ailelerin, arkadaş çevresinin ve genel düzeyde de devletin tedbirler almaya ve aydınlanma hareketine seferberlik başlatmasının tam zamanıdır. Çünkü gençliğini eğitemeyen aileler, toplumlar geleceği ile ilgili rahat yüzü göremeyeceklerdir.
Kendini taşıyan, ailesine ve devletine karşı sorumlu, olumlu düşünen ve ümit içerisinde yaşayan gençlere ihtiyacımız olduğu açıktır. Şu an ise, gençler üzerinde bir anket yapılsa, acı ki ciddi bir kesim karamsar, olumsuz, ümitsiz ve güvensiz bir yapı içerisinde bulunuyor.

Bu tablo bir an önce değişmelidir. Türkiye’nin aydınlık bir yarın yaşayabilmesi için, gençliğin aydınlık bir düzeye gelmesi gerekiyor.
Gençliği, maddi ve manevi karanlıklarda olan bir ülkenin yarınlarının aydınlık olamayacağı açıktır.

Not: Uydudan yayın yapan, Kanalurfa televizyonundaki POZİTİF PENCERE isimli televizyon programımız, haftada bir olarak bundan böyle PAZAR günleri saat 18.40’ta yayınlanacak. Dostlarımızın dua ile izlemelerini istiyorum. Bu haftaki programımızda Mardin Üniversitesi Rektörü konuğumuz…İzlememize değdi diyeceğiniz türden bir sohbet..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.