Gencer'den: Nur talebelerine 'oturup konuşalım' çağrısı

Gencer'den: Nur talebelerine 'oturup konuşalım' çağrısı

Prof. Dr. Bedri Gencer, Nur talebelerine "oturup konuşma" çağrısında bulundu. Gencer, "Eğer maksadımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek, ümmetin maslahatı adına İslâm’ı daha iyi anlamak ve uygulamaksa önyargıları bırakarak oturup konuşmalıyız" dedi.

Risale Haber-Haber Merkezi

Geçen haftaki "Sünnîlik ile Haşhaşîlik arasında İslâmcılık" makalesinde Nurcular ve Nurculuk üzerine yaptığı yorumlara gelen tepkileri cevaplayan Gencer, yer yer küçümser ifadelerini yine kullandı.

Star'daki yazısında Nurculuğun Türkçülük ve Kürtçülükle ilişkisi meselesini kendisinin değil Ahmet Akgündüz'ün çıkardığını ileri süren Gencer, “35 senedir şeceresini araştırdığı Said Nursî’nin Kürt değil, Arap ve seyyid olduğunu keşf ettiği” gibi akla ziyan bir etnik mühendislik iddiasıyla ortaya çıkıyorsa fazla söze ne hacet? “Seyyidlik için araştırılacak toplam 39 defter vardır. Bunlar da en fazla 1 senede incelenir. 35 senedir araştırıp bulamıyorsan, demek ki yoktur” diyen Ahmet Şimşirgil, Akgündüz’ün çalışmalarının tarihçiler tarafından ciddiyetten uzak bulunduğunu söylüyor" ifadelerini kullandı.

Gencer yazısını şöyle sürdürdü:

"Belirttiğimiz gibi Nurculuğun temel problemi, “paralel” hareketleri besleyebilecek Eric Voegelin’in tabiriyle “âhirin içkinleştirildiği” gnostik felsefesidir. Bu bağlamda Abdülhakîm Arvasî başta olmak üzere Şerafeddin Dağıstanî, Abdülaziz Bekkine gibi ehl-i sünnetin büyükleri, Said Nursî’nin Sikke-i Tasdîk-i Ğaybî başta olmak üzere eserlerindeki apokaliptik-mesiyanik iddiaların ehl-i sünnete aykırı olduğunu bildirmişlerdir. Nursî’nin Kürt olmadığını kanıtlamaya ömürlerini adayan zavallılar ise bu hakikatlere kulak vermek yerine asrın kutupları sayılan bu velileri Kemalist ajanlıkla suçlamışlardır.

Nursî’nin hep takdirle andığı Hz. Ali’nin sözü Müslümanların düsturudur: “Hakkı insanlarla tanıma, hakkı tanı ki ehlini tanıyasın.” Nur camiasına mensup birçok aziz dostumu rencide etmeyi asla istemem ama, en büyük müceddit Gazâlî’nin bile hata yapabileceğini kabul ettikleri halde Nursî ve eserini hatadan münezzeh, eleştirilemez görenler, sadece Necip Fazıl ve Cemil Meriç gibi aydınların fanatizm kanaatini teyid ederler: “Nurcular ... büyük bir insana gönül vermiş. Ufukları dar, kafaları basık, ama büyük bir meziyetleri var: hayranlık. Putlarına saygısızlık etmediğiniz ölçüde sizi dinliyorlar” (Jurnal 2, İstanbul: İletişim, s.265). 

"Ender otantik aydınlarımızdan aziz dostum Yusuf Kaplan’ı istisna ve tebrik sadedinde Risale-i Nur ile Müslüman entelektüeller arasında hep bir gerilimin var olduğundan, Risale-i Nur’un genellikle avamîlikle anılmasından yakınan Metin Karabaşoğlu, bunu camianın entelektüel çıkaramamasına bağlıyor. Ne yaman çelişki! Kendisi -İngilizce’de sacrilege denen- kutsal bir şeye, “Mushaf’a ilişmek” gibi “Risale-i Nur’a ilişmek”ten bahs eden, her eleştiriyi tehdit olarak algılayan biri, bu fanatizmle nasıl entelektüel çıkarabileceklerini umabilir? Eleştiriye açık olmak, bir düşünceyi zayıflatmak yerine tam aksine güçlendirir. İsabetli eleştirilerle soğukkanlı olarak yüzleşmezseniz Risale-i Nur’un umumî ilmî ve fikrî değerini de heba ederseniz. Eğer maksadımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek, ümmetin maslahatı adına İslâm’ı daha iyi anlamak ve uygulamaksa önyargıları bırakarak oturup konuşmalıyız. 

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
18 Yorum