Gencebay: Peygamberimizin doğumu bayramımızdır

Gencebay: Peygamberimizin doğumu bayramımızdır

Ünlü sanatçı Orhan Gencebay'dan manevi mesajlar

Nedim Odabaş'ın röportajı:
 
Orhan Baba, “Gurbetimiz dünya, sılamız ahiret” diyorsunuz. Bu konuyu Kutlu Doğum haftası dolayısıyla yaptığınız bir röportajınızda gündeme getirmiştiniz. Bahseder misiniz?

Hiç Kutlu Doğum haftası gündeme getirilmemişti. Nedir? Neyi anlatır? Televizyonlarda hiç kimseden duymadım. Bunu ısrarla diyorum ki ben, belki de televizyonlarda hiç bahsedilmemişti, ben bahsettim. Pop Star Alaturka’dayken. Kutlu Doğum Haftasının ne olduğunu çok iyi biliyordum. Çok az kişi duymuş olabilir, ben de onlardan biriydim. Hristiyanlık aleminde Hz. İsa (as) ile ilgili kutlu doğum haftası var. Hz. İsa’da da hak peygamberdir, ama, inancımız bunu emreder. Ama bizim peygamberimiz var… Peygamberimizin doğum haftası kutlu doğum haftasıdır diye neden insanlar bahsetmiyor diye, bir gün arka arkaya geliyordu. Ben Pop Star’da şöyle bahsettim. İki tane arka arkaya bayramımızı kutlayacağız. Birisi Peygamberimizin doğum haftası, ikincisi de Türkiye Cumhuriyetimizin doğum haftası. Ne mutlu iki bayram birden kutlayacağız dedim. Ondan sonra Kutlu Doğum haftasından bahis çoğalmaya başladı. Pop Star yüksek izlenme oranlarına sahipti, bundan çok memnun oldum ayrıca.

Dünya gurbetinde misafiriz

Dünyanın gurbet olduğu meselesi, benim bestelerimde bahsettiğim konudur. Ben bunu Kutlu Doğum haftası, bu yılın 2012 yılında Diyanet İşleri’ne yaptığımız röportajımızda söylemiştim. Hatta Kutlu Doğum Haftasını barış haftası olarak da anlatmak istemişti. Barış olmazsa hayat olmaz. Peygamberimizin doğumunu barış haftası olarak ilan ettiler. Peygamberimiz barışçı olduğu için böyle bir bütünleştirme oldu. O haftada herkes bir çok insan bir çok şeyler söyledi. Ben de o zaman şunları söylemiştim. “Dünya gurbet yeri, sılamız ahrettir” dedim. Bunu bestelerimde çok bahsettim. “Hey gönlüm sen benden çok şey istiyorsun, mutluluk şükretmektir bunu bilmiyorsun. Neden şu haline şükretmiyorsun. Görmedin mi dünya hırsın kurbanıdır, sende mi hırsına mağlup oluyorsun. Dünya gurbetinde birer misafiriz, doğarken ne getirdin, ne götürüyorsun” demiştim. O sırada da bundan bahsettim,  bir de sloganımı söyledim barışla ilgili olarak. “Bu vatanın çatısı yaşam kadar kutsaldır, yaradanım yaratmış dünya anavatandır. Dil din cins ayırmam şu dünya gurbetinde, bana Orhan diyorlar asıl adım insandır” dedim. Bunu da slogan olarak konu etmiştim.
 
gencebay_odabas.jpgOrhan baba, neden Kutlu Doğum haftasında bizim bir bayramımız yok. Neden bu konular özellikle üzeri örtülmek için gayret gösteriliyor?

Biz inandığımızı, bildiğimizi mümkün olduğunca anlatmaya çalışıyoruz. Hiç birimiz herşeyi bilemeyiz, ama bildiğimizi anlatıyoruz. Bunun bir çok nedeni vardır. Aslında biz değerlerimize yeterince değer veriyor muyuz? Vermiyor muyuz? Bana göre eksiğiz bu konuda. Bizim milli, dini her türlü değerlerimiz var. Hepsine sahip çıkmalıyız. Dini değerlerimizden bahsediyoruz. Milli derken, bizde mesela, Tanrı Misafiri kavramı vardır. Dünyada hiçbir yerde olmayan bir şey. Atalarımızın binlerce yıldır yaşadıkları bir kavram. Eve gelen misafire kapı açılır, insan gelmiştir. Ona değer verilir. Evdeki yemeğin yarısı onunla bölüşülür. Böyle bakarmış atalarımız. Bu bizim milli değerlerimizdendir. Aman diyene kılınç kalkmaz. Zayıfa yardım edilir. Özür dileyene, pişmanlık duydum diyene kılınç kalkmaz diyor. Bu ne güzel bir şey. Allah affediyorsa, kul da affeder tabii ki. Bu felsefemiz var. Milli değerlerimizle bütünleşmesiyle bu değerlerimizi korumamız lazım. Ben onların korunmasından yanayım, hep de söylüyoruz. Bunları bazıları yanlış anlıyor. Milli ve manevi değerlerimizi, geleneklerimizin güzelliklerini, iyisini ve daha doğrusunu ayırıyoruz zaten, bunları korumamız lazım. İnsan değerleri bunlar. Bütün dünyada da vardır bunlar, ama bizde o kadar çok var ki, o kadar çok yüce ki. Hoşgörü kültürü.

Yardımlaşma, kaynaşma değil mi?

Bu değerlerimiz, hem milli hem dini değerlerimiz olarak o kadar çok var ki, bunların bazılarını ihmal ediyoruz. Bazıları ihmal ettiriliyor diye düşünüyoruz. Bin tane sorun var. Biz değerlerimize sahip çıkalım açıkçası. Çıkmamız lazım… Hristiyan alemi kendi değerlerine sahip çıkıyor. Biz bütün peygamberleri kabul ediyoruz, ama bizim Peygamberimiz haktır ve sondur diyoruz. Onlar neden daha çok sahip çıkıyorlar sorusunu soruyoruz, Kutlu Doğum Haftası neden bizde de yok sorusunu soruyoruz.
 
İnananlar inandığı gibi yaşamalı

Diyanetin yaptığı Kutlu Doğum Haftası tam olarak beklentilerimizi karşılamıyor. Böyle bir çalışma elbette var, ama beklentileri karşılayacak, Peygamber Efendimiz (sav) efendimizin sevgisini daha da artıracak bir zemin hazırlamak gerekir değil mi?

Bizim dinimizin felsefesini, anlat istediği mesajları tam olarak kavrayabilsek, o zaman daha farklı olabilirdi. Yeterince kavrayamadık… Yeterince anlatılamadı. Eksiğimiz var. İnşallah zamanla daha iyi olur. Kesinlikle de bunun ucunda ne kadar kavrarsak, insan olmayı o kadar da öğrenmiş olacağımıza inanıyorum. Şu an insan değerlerine baktığımızda, bizim dinimizde o insan değerlerinin icraatını yönlendiren, fevkalede mesajlar var. Bu mesajları yeterince kavramadık. Biz insansak, ne kadar iyi düşünüyorsak, düşüncelerimiz bizi en doğruya nasıl götürüyorsa, herhangi bir dini yolla olmasa da insan değerlerini bulabiliyorsak, bu bulduğumuz değerlerin, dinimizin mesajları içinde varolduğunu görüyoruz. İnsan değerlerinin bütünleştiği, dinimizi yeterince bilmiyoruz. Bunu farklı farklı yorumluyorlar. Dinine çok saygılı, bunun vecibelerini yerine getiren insanlara da farklı bakıyorlar. Bence bakılmaması lazım. İnananlar inandıkları gibi yaşamalılar. İnanmayanlara da saygılıyız, yeter ki, o insanlığa saygılı olsun. Zorla bir şey olmaz zaten, dinimizde… En önemlisi mesajlardan birisi. Her şeyi güzellikle iyilikle yapacaksın. Bilgiyle yapacaksın. Bunun haricinde insanlar, yeter ki insan olsunlar. Dinine saygılı olan kişiye insanlar çok farklı bakıyorlar. Bence çok yanlış. Hristiyanlar sahip çıkıyorlar, biz de sahip çıkıyoruz. Mesela, ben ısrarla şu olsun, bu olsun demiyorum. Ama bilelim, gerekeni yapalım. Zaten dinimizin temelinde barış vardır, insan olmak vardır, yaradana yöneliktir her şey. Ama bir yandan da söyler ki, “Allah affeder”. İnançlarda da mecburiyet yoktur. Peygamberimiz ne diyor, “Allah’la kul arasına ben de giremem. Ben de bir elçiyim” Ben görevimi yapıyorum. Allah’la kul arasına giremeyeceğim gibi hesabı siz vereceksiniz” Bunun anlamı muazzam bir özgürlüktür, sen özgürsün, hesabı sen vereceksin. Sen sorumlusun kendinden diyor. Bunları bilmemiz lazım. Allah-Kuran ve Hz. Muhammed (sav)… Yaradandır asıl olan… Kur’an O’nun kelamıdır, Peygamber de onun elçisidir. Demek ki, hedef Allah. Ben yaradana bütün kalbiyle inanan, teslim olan birisi olduğum için, öncelikle bunu kavramamız lazım. Allah’a hiçbir şekilde eş koşmayacağız. Yaradan hepimizi yaratmıştır, Peygamberimizi de yaratan O’dur. Biz bu şekilde ifade ediyoruz. Neticede inancın hesabını hiç kimse tutamaz. Ben inanıyor muyum bütün kalbimle, inanıyorum. Sen inanıyor musun, inanıyorsun. Doğru olanı bulmaya çalışıyoruz. Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni diyoruz.

Dünya gurbettir, sıla ahrettir diyorsunuz. Kutlu doğum haftasıyla ilgili de güzel şeyler söylediniz. Mevlit formatında eser yapma niyetiniz oldu mu?

Ben ilahi formunda yaptım. Leyla ile Mecnun’da vardır. İleride inşallah senfonik alaturka dediğim, tasavvufla ilgili senfonik olarak şu anda çalışıyorum ama, kolay olmayan çalışmalar bunlar. İleri düzeyde formlarla tasavvuf senfonileri yazacağım.Tasavvufu kimileri farklı değerlendirir ama, hedef yaradandır, yaradanı anlatmaktır.

Milli Gazete