Gemilerde Ramazan

 

 

1. Gemilerde oruç saatlerinin belirlenmesi

Deniz ortasında oruç tutmak biraz farklıdır. Zira geminin rotasına göre günler uzar veya kısalır. İftar ve sahur vakitlerini hesaplamak ayrıca astronomik seyir bilgilerini gerektirir. Hoş güneşin doğuş ve batışını görerek hesap kitap yapmadan da oruç tutulabilir lakin aşçının yemek saatini bilerek yemeği hazırlaması daha güzel olacaktır. Bir de hava kapalı ve fırtınalı ise güneşin doğduğunu battığını görmek mümkün olmayabilir.

Batıya doğru gidildikçe günler uzar genellikle bir gün 24.5 saati bulur. Yani o gün akşam saat sekizde iftar etmiş iseniz ertesi gün dokuzda iftar etmek zorunda kalırsınız. Doğuya doğru giderken bu sefer zaman tersine çalışır. Bu defa gün 23. 5 saat olmaktadır. Yani ertesi gün bir saat önceden orucunuzu bozabilirsiniz.

Eğer limanda değilsek saatleri kendimiz hesaplamak zorunda kalırız. Bazı limanlarda ki bu limanlar gayrimüslim ülke limanları ise yine aynı hesabı yapmak gerekir. Müslüman ülke limanlarında sorun olmaz zira iftar ve sahur saatleri televizyonlardan verilir. Zaten ezan sesleri ve bizdeki gibi minarelerin ışıkları iftar ve sahur saatlerinin belirlenmesinde kolaylık sağlar.

Zamanı; ikinci kaptan hesaplar. İftar ve sahur saatlerinin belirlenmesi için notik almanaklarda bulunan sivil alacakaranlık zamanı esas alınır. Bu saat bütün notik almanaklarda (Astronomik seyir yardımcı kitabı) gün gün belirlenmiştir. Hesaplama için sadece bulunduğumuz mevkiinin hesaplanarak ayarlanması gerekir.

Yani mahallî zamanı bulmak zorundayız. Bu durum aynen illere göre imsakiye çıkarmaya benzer. Her ilde farklı zamanlarda oruç bozulmakta, güneşin doğuş ve batışı farklı saatlere denk gelmektedir.

İkinci kaptan olduğum zamanlarda işi garantiye almak için daima beş dakika geç olarak saatleri bildirirdim. Zira küçük bir hesaplama hatası orucun iadesini gerektirebilirdi. Yani yeniden o gün için oruç tutmak zorunda kalmayalım diye böyle orucu uzatırdım. Allah affeder inşallah. Bir hadis-i kutside “ben kulumun güzel zannı üzereyim” buyuran Rabbimizden daima affını niyaz etmeliyiz, vesselam…

2. Gemilerde oruç tutmak

Gemi faaliyetleri günün 24 saati devam eder. Bu nedenle iftar ve sahur yemekleri nöbetleşe yenir. Ramazanın ilk günlerinde gemideki mürettebatın çoğu oruç tutmakla birlikte sonlarına doğru bu sayı azalır ve oruç tutanlar azınlığa düşer.

Eskiden bu duruma çok üzülürdüm. Fakat daha sonra Kaptan olunca bütün sorumluluk üzerime bindiği için nedense üzülmemeye başladım. Nefsin böyle gafil halleri vardır.

“Emri bil maruf” yani farzları yayma konusunda her Müslüman’ın üzerine vazifeler düşmektedir. Lakin dinimizde bazı ruhsatlar da bulunmaktadır. Örneğin seferi durumda bulunanlar bazı kolaylıklardan yararlanabilirler. Dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmak gibi. Bu şekilde kılınan namaz sünnet olduğu için daha da faziletlidir.

Oruç konusunda da bazı kolaylıklar vardır. Niyet etmeden tutulamayan oruçlar daha sonra kaza edilebilir.

30 yıl boyunca denizlerde çalıştım. Şükür Rabbime ki hem askeri hem de ticaret gemilerinde bir gün dahi orucumu kazaya bırakmadım. Lakin gemi mesaisi ağır olduğu için oruç konusunda ısrarcı olmamaya da çalıştım. Zira bir nevi canları kaptana emanet edilmiş gemi ve denizcilerin, küçük bir dikkatsizlik sonucu kazaya yol açmaması için tedbir almak lüzumu vardır. Yine sonsuz şükürler olsun ki bunca yıllık gemi hayatım boyunca ciddi bir yaralanma ve hayat kaybı gibi acı olayları Rabbim bana yaşatmadı. Haza min fazli Rabbi…

Oruç tutamayan denizcileri “nasıl olsa seferiyiz, yurda dönüp izne çıkınca telafi edersiniz” diyerek, teselli ederdim.

Fakat aynen benim gibi hiçbir zaman orucunu bozmayan denizci kardeşlerime de rastladım. Bütün zorluklara rağmen hiç şikâyet etmeyen arkadaşlarım vardı. Elimden geldiği kadar gemi mesaisini hafifleştirmeye çalışsam da zorunlu faaliyetler örneğin yanaşma-kalkış manevraları esnasında yapacak bir şey yoktur. Elin adamı “yahu sen oruçsun biraz ağırdan al” demez. Kendi işine bakar.

Fakat oruç Hıristiyanlık dininde de olduğu için çok saygı duyduklarını gördüm. Gerçi onların orucu bazı gıdaları ve et gibi yiyecekleri yememek şeklindedir. Müslümanların orucundan oldukça farklıdır. Ama inançlı insana dünyanın neresinde olursa olsun saygı gösteriliyor. Tecrübeyle sabittir.

3. Gemilerde aşçının iftar yemeğini hazırlaması

Ramazan ayında gemi aşçıları günde beş defa sofra hazırlamak zorunda kalırlar. Zira oruç tutmayanları da hesaba katmak gereklidir. Bununla birlikte sofra tertibini değiştirmeye gerek yoktur. Örneğin akşam yemeği ile iftar yemeği aynı menüden oluşmaktadır. Sahur yemeğinde ise kahvaltı ile birlikte öğle yemeği bulunur.

Sonuçta aşçılar günde sadece iki defa yemek yaparlar. Fakat beş defa sofra kurulmuş olur. Burada kamarotlara daha çok yük biner. Sorun yemeğin sıcak verilmesi konusudur. Genellikle aşçılar oruç tuttuğu için oruçlu olanlar biraz daha şanslı olurlar.

Aşçıların birinci amiri 2. Kaptan olup yemek zamanı konusunda Aşçıdan çok fazla ısrarcı olmazlar. Önemli olan yemeğin nefaseti ve zamanında çıkmasıdır.

Genellikle aşçılar akşam yemeğini hazırlayıp istirahata çekilirler. Ertesi günkü öğle yemeğini ise sahur vaktine yakın hazırlamayı tercih ederler. Kamarotların işi ise gerçekten zordur. Günde beş defa sofra kurup kaldırmak onları daha fazla yorar.

Ne ilginçtir, birlikte aynı gemide çalıştığım kamarotların neredeyse tamamı oruçlarını tutuyordu. Bazıları Ramazanın son günlerinde bırakıyordu ama “kamara personeli” adı verilen aşçı ve kamarotların diğer denizcilere göre daha sebatkâr olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Her iftar sofrası gibi gemicilerin sofraları da zengin görünür. Gerçi diğer günlerdeki yemeklerden farklı şeyler yoktur lakin açlığın katkısı ile kuru bir ekmek bile çok lezzetli olmaktadır. Zaten orucun bir hikmeti de kıymetini çoğu zaman bilemediğimiz nimetleri oruç vasıtası ile fark etmemizdir.

4. Ramazan mesaisi

Ramazan ayında özellikle gündüzlerin uzun olduğu yaz aylarında Ramazan mesaisi yapmak gereklidir.

Birçok işveren özellikle de Avrupalılar bu hususa çok dikkat ederler. Gerçi onların amacı inanca saygıdan öte verimliliktir. Bununla birlikte Ramazan aylarında oruç ibadetlerinin kolaylıkla yapılması için gerekli tedbirleri alırlar.

Gemilerde de mesai saatlerini ayarlamak mümkündür. Mesleğini iyi yapan kaptanlar, bulunduğunuz yer eğer yaz ayı ise mesaide bazı kolaylıklar yapmaya çalışırlar. Örneğin oruç tutanların istirahat sürelerini uzatarak gemi işleri yapılır. Fakat zorunlu hallerde örneğin manevralar yani yanaşıp kalkma durumlarında yapacak bir şey yoktur. Herkes ayakta ve görevini yapmak zorundadır.

Bununla birlikte Ramazan aylarında Allah insana ayrı bir güç veriyor. İlk birkaç günden sonra (düzenli yemek alışkanlığı değiştiği için) oruç tutmak insana hiç zor gelmemeye başlıyor. Ayrıca Ramazanın verdiği şevk ve neşe işin cabası. Kısaca Ramazanlar gemide de olsa çok güzel geçer.

Fakat Ramazan ayının en güzel yaşandığı yerlerin başında Arap ülkeleri gelir. Zira burada Ramazan mesaisi bambaşkadır. İftar saatine kadar sokaklar bomboş adeta etrafı ölüm sessizliği kaplamıştır. Fakat iftardan sonra her yer cıvıl cıvıl insan kaynamaya başlar. İşyerleri açılır alışveriş mağazaları ağzına kadar dolu olur.

Gece yarısına hatta sahura kadar açık işyerleri vardır. Kalabalık hiçbir yerde azalmaz. Sahurdan sonra sabah serinliğinde çalışmalar devam eder. Fakat öğle sıcağı bastırınca insanlar birer birer ortadan çekiliverirler. Ta ki iftar saatine kadar. Sonra yine Ramazan şenliği başlar.

Tabi bütün Arap ülkeleri böyle midir? Bilemem lakin gittiğim bütün liman şehirlerinde üç aşağı beş yukarı buna rastladım.

Cenabı Allah bütün Müslümanlara Ramazan’ın bereketini nasip etsin.

5. Oruç tutmak olgunluğun ve erişkinliğin işaretidir.

Gemilerde birçok kişi dindar olmadığı halde oruç tutar. Çünkü gemiler birlik-beraberlik ortamı olmasından dolayı kimse sürüden ayrı kalmak istemez. Her ne kadar taklidi de olsa bu şekilde Ramazan orucunun sevabını yakalayanlar da mevcuttur.

Bazı insanlar içinse oruç olgunluk ve gelişmenin bir sembolüdür. Zira bir çocuğun yetişkin bir kişi olduğunu ispatlamasına yarar. En azından benim için öyle idi…

Çocukken annem oruç tutmama izin vermezdi. Hatta zorla yemek yedirdiğini biliyorum. Gerçi onun derdi fiziksel gelişmemizi ve sağlıklı bir şekilde büyümemiz içindi. Oruç tutarak beslenme sorunları yaşayacağımızı düşünüyordu.

4–5 Yaşları böyle geçti fakat ilkokula başladığım yıl oruç tutmak için anneme karşı gelmeye başladım. Bana sadece birkaç gün izin verdi. Fakat sonra sahura kaldırmadı. Böylece benim oruç tutmama engel olmaya çalışıyordu.

Hâlbuki ben o yaşımda, ibadet şuurundan daha ziyade büyüdüğümü ispatlamak için oruç tutmak istiyordum. Zira ibadetin ne olduğunu doğru dürüst fark bile edemiyordum.

Sahura kalkmadan oruç tuttuğumu annem fark edince, şefkatinden dolayı daha fazla üzüldü. Baktı ki “olacağı yok!” diğer kardeşimle beraber oruç tutmama izin verdi.

Artık kendimi daha büyük görmeye başlamıştım. Ağabeyimin beni küçük görmesine karşı artık laf söyleyebiliyordum.

O sene çok mutlu olmuştum. Ne kadar açlık ve susuzluk çeksem de kendimi bir şekilde ispatlamış olduğum için aldığım zevk çok daha fazlaydı. Elbette tutmuş olduğum bu oruç sayesinde dinimi öğrenmeye başlamış, nereden gelip nereye gittiğimi, hayatın gayesinin ne olduğunu daha o günlerden sorgulamaya başlamıştım.

İşte namaz gibi oruç da insanı gerçek insan yapan bu soruları sormasına yarıyor. İbadetler sayesinde kalbimize nurlu ufuklar açılıyor. Hayatı daha gerçekçi bir şekilde idrak edebilme imkânına kavuşuyoruz.

Rabbimden bizleri olgunlaştırıp iyi bir insan yapan ve “ahseni takvim” yani en güzel surette yaratılmış biri haline getiren, ibadetlerimizi kabul buyurmasını ve rızasına erişmemizi niyaz ediyorum.

6. Gülme komşuna gelir başına

İnsanlar huzur dolu bir ortama girdikleri vakit fiziksel olarak gevşerler ve bu halin bir sonucu olarak uyku bastırır. Sohbetler esnasında uyuyan birçok kardeşimizi görmüşsünüzdür. Uyuklayan kardeşlerimizin birçoğu dini sohbetleri ciddiye almamak değil bu rehavet nedeniyle uyuklayıverirler.

Düşünün bir kere, hayatın tozu gürültüsü esnasında insanlar ister istemez strese giriyorlar. Bu stresin olmadığı yerlerin başında da dini sohbetlerin yapıldığı mekânlar gelir. Özellikle imani bir konuyu dinlerken duymuş olduğu ruhani bir hazzı kimse inkâr edemez. İnsan kendisini sanki bulutların üstünde hisseder. İşte bu nedenle bazı kardeşlerimizin uyku tutmasını yadırgamamak gerekir.

Peki ders, sohbet esnasında uyuyan kişi görmüşsünüz de hiç namaz kılarken uyuyan kimse gördünüz mü?

Şimdilerde olduğu gibi bazen yaz aylarında yatsı namazı geç saatlere kadar uzar. Bu nedenle en azından birçok kişi tesbihat esnasında uyuya kalmıştır. Fakat namaz esnasında uyuyan kişiye pek rastlanmaz. Fakat Bahriye mektebinde okurken arkadaşlarımızın böyle bir haline şahit olmuştuk.

Mecburi olan spor ve ağır bir çalışma gününden sonra geç saatlerde kılınan bir yatsı namazı esnasında bir arkadaşımız uyuya kalmıştı. Seccadesinin yanında yana devrilmiş bir şekilde uyandırmışlar. Kendi ağzından duyunca bu olayı dilimize dolamış arkadaşımızla dalga geçmeye başlamıştık. Fakat sen misin arkadaşına gülen, gülme komşuna gelir başına misali benim başıma daha beteri geldi.

Bir Ramazan günü dershanede kalmış sahur yemeğinden sonra sabah namazını kılmaya başlamıştık. Cemaatle namaz kılıyorduk ve beni de imam yapmışlardı. Nasıl olduysa oldu namaz esnasında birden benim dalga geçtiğim arkadaş “sübhanallah” diyerek beni uyandırdı. Dediklerine göre Fatihayı okurken birden mırıldanmaya ve anlamsız sesler çıkarmaya başlamışım. Neyse namazı bitirdik lakin ben arkadaşlara tekrar kılmalarını söyledim ve yeniden abdest alarak olan namazımı kılmak zorunda kaldım.

Dolayısı ile siz siz olun kimseye gülmeyin, kim bilir bakarsınız daha beteri ile karşılaşırsınız iyi mi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.