Gelenek ve Gelecek Arasında Bediüzzaman

Necmeddin Şahiner yıllar önce ‘Bediüzzaman Said Nursi ve Nurculuk Hakkında Aydınlar Konuşuyor’  başlıklı bir kitap hazırlamış ve aydınların Bediüzzaman hakkındaki kanaat ve hükümlerine yer vermişti.  Yıllar sonra farklı boyutta da olsa benzeri bir kitap çalışması daha yapıldı. Bu çalışmayı hazırlayan da Metin Karabaşoğlu oldu. Kitap bir panelle birlikte Nesil Şirketler Grubunun Konferans Salonunda tahlil edildi ve tanıtıldı. Bu vesile ile birlikte Sefa Mürsel Bey aydınların Bediüzzaman hakkındaki bazı kanaat ve hükümlerine yer verdi.  Bunlardan birisi öteki aleme göç eden İlhami Soysal’ın değerlendirmesi oldu.  Zaman zaman Mümtaz Soysal ile karıştırılan İlhami Soysal solcu olmasına rağmen sağ tarafından da sevilen isimlerden birisi olmuştur. Nedeni hem sol hem de sağ cenah tarafından zararlı cereyan olarak görülen 'kökü dışarıdaki akımlarla' mücadele etmesidir. Masonluk hakkındaki kitabı her kesimce tutulmuştur. Dolayısıyla solu aşan aydınlardan birisi olmuştur.

Necmeddin Şahiner’in Aydınlar Konuşuyor adlı eserinde onun görüşlerine de yer veriliyor. Çok ilginç bir değerlendirmede bulunuyor. Ona göre Bediüzzaman, Osmanlı’yı modernize etmeye, Türkiye cumhuriyetini ise Osmanlılaştırmaya çalışmıştır.  Bu kanımca yerinde bir tespittir. Osmanlıyı modernize etmek illa ki garplılaştırma değildir. Zamanın ilcaatı noktasında seken yerlerini, taraflarını tamir ve telafi etme çabası denebilir.  ‘İslam modernizmi’ ayrı bir tartışma konusudur.  Modernizmi reddetmek de bigane kalmak da çözüm değildir.  Meşhur tabirle ne onunla oluyor ne de onsuz. Bediüzzaman da bu hususta orta bir yol tutturmuştur.  İlhami Soysal’ın tespiti bizi Bediüzzaman’ın Şeyh Bahit ile münazarasındaki Avrupa-Osmanlı kıyaslamasına götürüyor. Üstad Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayat'ında geçen bir hâdise ve bir hatıra, İkinci Emirdağ Lâhikası'nın sonlarında şöyle ifade edilmektedir: "Hürriyetin birinci senesinde İstanbul'da Cam'ül'l-Ezher'in Reis-i Ulemâsı olan Şeyh Bahit Hazretleri Eski Said'e sordu:" Osmanlı hükümetindeki hürriyete ne diyorsun ve Avrupa hakkında fikrin nedir?' O vakit eski Said demiş: 'Osmanlı hükümeti Avrupa ile hamiledir. Avrupa gibi bir hükümeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hamiledir. O da İslâm devleti doğuracak.”

*

Bu ikilem halen devam etmektedir. Batı’da da tanınan ve Bessam Tıbi gibi Almanya’da hocalık yapan Suriye asıllı Prof. Dr. Sadık Celal el-Azm da bu ilişkiyi analiz etmeye ve bir temele oturtmaya çalışmış. Prof. Sadık Celal el-Azm: “Müslümanlaşmış bir Avrupa mı olacak, Avrupalılaşmış bir İslam mı? Bütün mesele bu!”  diyor. Kemalizm ve laiklik hakkında ve bazı meselelerde İslami kesimler gibi düşünmese de Arap Baharını alkışlayan düşünürlerden birisi. Bu yönüyle kesinlikle Adonis veya benzerlerinden ayrılıyor.  Arap Baharını alkışlamakla kalmıyor aynı zamanda Arap Baharının mutedil Türk modelini benimsemesi ve kendisine rehber edinmesi gerektiğini söylüyor.  Prof. Sadık Celal el-Azm son yıllarda yoğun bir biçimde Türk modeli üzerinde duruyor ve Arap Baharıyla birlikte bu modelin Arap alemine rehber olabileceğini öngörüyor.  Arap Baharı öncesinde de Türk modeline bel bağlayan El- Azm Arap Baharı ile birlikte bu ısrarını daha da artırmıştır.

Halepli Abdurrahman Kevakibi’nin  (Tebaiu İstibdat yazarı) bu baharla birlikte ruhunun şad olduğunu ve görüşlerinin hayata geçme yolunda ilerlediğini ifade ediyor.  İlginçtir, 19’uncu yüzyılda veya sonrasında istibdat adına Türk idaresine veya İkinci Abdulhamit Han’ın idaresine karşı çıkan Abdurrahman Kevakibi’ye mukabil bugünün Kevakibisi olan Prof. Dr. Sadık Celal el–Azm  özgürlük adına Türk modeline sahip çıkıyor ve reçetenin ve rehberin Türk modeli olduğunu savunuyor. (http://www.syria2011.net/t8046-topic). Bir zamanlar Dini Düşüncenin Eleştirisini yazmış olan Prof. Dr. Sadık el –Azm  şimdi Türk modelini referans ve rehber olarak görüyor. Türk modelinin ayrıca Nahda gibi hareketlere olumlu yönde tesir ettiğini ve onları ılımlı hale getirdiğini ileri sürüyor (http://aleftoday.info).  Türk modeli üzerinden Prof. Sadık Celal el-Azm kendi sorusunun cevabını da kendisi vermiş oluyor.  Daha doğrusu Türk modelinin Doğu ile Batı arasında bir sentez olduğunu savunuyor ve bunu olumlu bir model olarak sunuyor.  Döneminde Kevakibi’yi 'azdıran' Türk modeli devran değişince de Sadık Celal el Azm gibilerinin de tiryak ve ilacı haline gelmiş oluyor.   Moğolları ve Tatarları Mısır kapılarında dize getiren ve durduran yine aynı kökenden gelen Kölemenler için:  “Bir kavim ki zehri de panzehiri de kendindendir” denmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum