Gandi ve ‘müspet hareket’

Hindistan’ın sembol ismi Gandi’nin mücadele tarzı bütün insanlığa ışık tutacak mahiyettedir.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin mücadele tarzıyla da birebir örtüşmektedir.

Gandi gerçek anlamda dik durmuş ama hiçbir zaman diklenmemiştir.

Üstadımız gibi rejimi “red” etmemiş ama “kabul” de etmemiştir.

Mücadelesinin bir bölümü var ki, müspet hareket tarzını anlamamıza ışık tutacak mahiyettedir.

Gandi, İngiliz Üniversitelerinde eğitime devam ederken ülkesinin bir sömürge ülkesi olması nedeniyle buna dayanamayıp daha öğrenci iken bağımsızlık mücadelesinin fitilini yakmış. Kısa zamanda da büyük bir taraftar kitlesine öncülük etmeyi başarmış. Ama bunu yaparken hiçbir zaman demokratik kurallar dışına çıkmamış her ne yapmışsa kanunlar dâhilinde yapmıştır. Takipçileri onun bu dayanılması güç pasif direnişine bir yerde ayak uyduramamışlar ve onu da aşarak silaha sarılmışlar. Ülkenin birçok yerinden silahlı çatışma haberleri gelmeye başlayınca. Bu defa eylemin yönünü değiştirmiş, hayatı boyunca rejime karşı mücadele veren Gandi, bu defa kendi taraftarlarına karşı mücadele başlatmış.

Yaptığı şey çok basittir. Bir tek silahı vardır. Sivil itaatsizlik… Kendi taraftarlarına karşı bunu açlık grevi ile duyurur. Hayatını ortaya koyar. “Silahı bırakmadığınız sürece bu mücadelede ben yokum” der. Günlerce yemez, içmez öyle bir noktaya gelir ki, neredeyse ölmek üzeredir. Önce eylemler hız keser yine bırakmaz. Azalır yok denecek seviyeye iner gene bırakmaz. Ta ki, son eylem ve son silah bırakma gerçekleşinceye kadar. Ülkedeki tüm taraftarları silahı tamamen bırakıncaya ve çatışma haberleri tamamen kesilince ve buna kanaat getirinceye kadar. Eyleminden ancak o zaman vazgeçer. Ve herkesin malumu olduğu üzere bu mücadelesinin meyvesini bir zaman sonra alarak bir tek mermi kullanmadan ülkesini bağımsızlığa kavuşturmayı başarır.

İşte gerçekte “Müspet hareket” de bu değil midir? “Dâhilde silah çekilmez” emri bununla örtüşmüyor mu?

Aslında silah çeken kim olursa olsun bana göre “teröristtir.” Bunu yapan devlet de olsa, devlet adına ordu da olsa veya rejim adına vatandaş da yapsa fark etmez. Madem kanunları çiğnemiş, madem silah çekmiş kim olursa olsun durum aynıdır.

Devlet yapınca buna “devlet terörü” veya “terörist devlet”, vatandaş yapınca sadece “terörist” deniyor. Örgüt yapınca da “terör örgütü” diye ilan ediliyor.

Amacın kutsal olması da durumu değiştirmez. Yani din adına silah çekmek de aynı kategoriye girer.

Bu meseleler adil mahkemeler devreye girince daha iyi anlaşılıyor. Darbe yapanların ya müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet şeklinde ceza almaları da bunun en güzel göstergesidir.

Ben bu hakikatleri yazınca bazı okuyucular. Gandi’nin taraftarları gibi dayanamayıp soruyorlar. “Bu zalimlere karşı hiçbir şey yapmayacak mıyız?” diye…

Ben de önce Üstadı sonra da Gandi’yi örnek veriyorum. Ve soruyorum; “Ben size hiçbir şey yapmayın mı diyorum?” Hayır, ben öyle bir şey demiyorum. Benim söylediğimi sanırım herkes her demokrat düşünen çok iyi anlıyor. Yapın/yapalım ama demokratik kurallar içinde kalarak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum