Fethetmek ne demektir?

Zahiren bir yeri veya bir şeyi ele geçirmek gibi görünen fetih, aslen ve hakikaten bir şeyin içinde olanı açığa çıkartmak demektir.

Goncayı gül yapmak, yumurtayı civciv yapmak gibi işler “suretlerin açılması” olarak tabir edilir. Orijinal ifadesi ile ”feth-i suver hakikati”dir. Her hakikat gibi bu hakikat de güzeldir.

Fıtratta olanın açığa çıkması ve programın açılıp yürürlüğe konması elbette hayırdır. Neşv-ü nema bulmak için can atan istidatların ve kabiliyetlerin bastırılması ise bir patlamanın ama beklenmedik bir patlamanın zeminini hazırlar.

Sert kayalar sümbüllenmek isteyen papatyalara mani olamazlar. Fokur fokur kaynayan bir kazandan az da olsa buhar çıkmasına müsaade etmeyecek şekilde ağzını kapatırsanız patlamayı davet etmiş olursunuz. Öfke ile bağıran adamın ağzını tıkarsanız öfkesini katmerleştirirsiniz ila ahir…

Öyle ise fethetmek yani; içinde olanın dışarı çıkmasına müsaade etmek, fıtratı zorlamamak, baskılamamak, rahat bırakmak demektir. Bu; elbette tembellik etmek ya da yan gelip yatmak manasında değildir. İçte olanın darbe almadan dışarı çıkabilmesi için uygun iklimi oluşturmak demektir. Fıtratı aslî halinden uzaklaştıracak müdahalelere mahal vermemek ve gerekli olan şartları gerektiğince ayarlamak demektir.

Her insan bir fatihtir. Her insan bir şeylerin kapısını aralar, açar. Her insan, başta kendisi olmak üzere, bir şeyleri geliştirmeye ve olgunlaştırmaya gayret eder. Kendinden öte ve kendini anlamlı kılan bir davaya hizmet eder. Bu gibi bir davadan mahrum olan ise günü kurtarmak ya da maddesine hizmet etmek ile yetinmek ister de bunlar bir insanı asla işba etmezler.

İnsanı anlamlı kılan nedir?

İnsanı kendine sevdiren

“Bu gün de iyi bir iş için çalıştım” dedirten nedir?

İnsanın içindeki harika madeni işlettiren nedir?

İnsanın içindeki harika maden nedir???

İnsanın asla ayrılmazı olan tek bir şey vardır o da acizliği ve fakirliğidir. Her bir sıfatı insandan kopup gidebilir ama acz ve fakr asla…

Bu madeni işleten ise daha çok dertler, meşakkatler, ıstıraplar, elemler, hastalıklar ve musibetlerdir. Bir de hastalığın daim haline benzeyen ihtiyarlık…

Evet eğer bu vesileler ile insandaki acz ve fakr madeni bir işlemeye başlasa insan feth olur. İçindekiler dışarı çıkmaya başlar. Kabiliyetleri inkişaf eder. “bittim ve yokum, mahvım” dediği noktada bir filizlenme olur.

Bittim derken bir başlangıçta bulur kendini. Artık ayağa kalkamam derken şahlanıverir. Benden ne bana ne gayrına hayır yok dediği noktada ve tükenmişliğini, kolu kanadı kırılmışlığını fark edip ve fakat Rahmetten ümidini kesemeyeceğini bildiği ve bu bilgiyi hikmet boyutuna taşıyabildiği ölçüde ayağa kalkar. Emekleyerek de olsa, sürünerek de olsa hareket eder. Hareket ise her şeydir. Faaliyet aynı lezzettir. Hayatı gösteren de harekettir. Hareket edende hayat vardır.

Durağanlıktan çıkıp, sakil vücudunu kıpırdamaya alıştırdıkça ağırlıklarını atar, tozlanmış elbisesini silkeler ve güneşe yüzünü dönerek nura yürür. Yürüdükçe hafifler ve hafifledikçe koşmaya başlar.

Fetih bu gibi bir şeydir işte. Ket vuranlardan halas olmak, gemlerinden ve tarifsiz gamlarından bir derece yakasını paçasını kurtarmak, asıl ve asil işine sarılmak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum