İbrahim Mert'in haberi:

RİSALEHABER-ÖZEL

Gazeteci Fehmi Koru'nun Bediüzzaman Said Nursi'nin siyasetle ilişkisine dair sözleri eleştirildi. Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, "Koru'nun Bediüzzaman'la ilgili değerlendirmeleri klişe yanlışların tekrarından ibarettir; bilgiye ve analize değil bu alandaki yaygın cehalete dayanmaktadır" dedi.

Fehmi Koru, Gülen Grubunun içinde bulunduğu duruma dair Cumhuriyet gazetesinin sorduğu soruyu Said Nursi'yi ile ilişkilendirerek cevap verdi. Said Nursi'nin siyaset ilişkisine dair yanlış bilgiler veren Koru'ya cevap Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız'dan geldi. Yıldız'ın Risale Haber'e yaptığı açıklama şöyle:

ESKİ SAİD'İN SİYASETTEN ÇEKİLMESİNE ZAMAN?

"Eski Said'in eleştirileri İstanbul (merkez) siyasetinin niteliği ve özellikle mütareke döneminde aldığı biçimle ilgili. Her şeyi siyasi menfaat üzerinden değerlendiren, partili olmayı asıl, diğer bütün kimlikleri (müslümanlık dahil), siyasi kimliğe nisbetle ikincilleştiren bir siyasete dönük eleştirilerdir. Mütareke döneminde Hürriyet ve İtilafçıların İngilizlerin desteğinde ittihatçı avı yürütmesi, ne yaptığından bağımsız olarak insanların sadece ittihatçı oldukları için kovuşturulması, tutuklanması, sürülmesi ve itibarlarından edilmesi Mütareke dönemi denince hatırlamamız gereken en önemli durumdur.

Siyasetin bütünüyle siyasi tarafgirlik üzerinden yürütülür hale gelmesi, hakkın hatırını üstün tutma siyasetini o zaman da yürüten, Abdulhamid'e, 31 Mart Sıkıyönetim Mahkemesine ve İngiliz işgaline karşı olan tavrında bunu net olarak ortaya koyan, İttihatçılara karşı tavrını programatik ilkeler üzerinden ifade edip, onların hasenatlarına sahip çıkarken seyyiatlarını eleştirmekten çekinmeyen Eski Said'in siyasetten istiazesi, Eski Said döneminde değil, Eski Said'den Yeni Said'e geçiş dönemi olan 1918-22 döneminde şekillenmiştir.

BEDİÜZZAMAN'IN HAYAT SAFAHATINDA GÖZLENMEZ

Ankara'daki Birinci Mecliste namaz ve şeair-i İslamiye vurgularını içeren beyannamesi ve Mustafa Kemal'in rüşvet ve şiddet sarkacıyla desteklenmiş ehlileştirme teklifine karşı direnme biçimi de bunu örnekler. Kemalist düzene karşı siyaset yoluyla mücadele edilemeyeceğine ilişkin hadis kaynaklı yorumu, devletin laikleşmesi, muvafık-muhalif siyaset yapma imkanının ortadan kalkması, en önemlisi de yeni rejimin toplumu dinden arındırma politikalarına karşı, uzun vadeli bir öngörüyle, siyaset dışı kalarak, böylece iman hakikatlerinin üzerine hiçbir gölge sıçramasına imkan vermeden toplumla buluşmasını sağlama tercihi Yeni Said döneminde siyasetle ilişkilenme biçimini apolitik siyaset noktasına taşımıştır.

Müsbet hareket ilkesi üzerinde temellenen bu bakış açısı, siyasetle, İslami duyarlılıklar ve ittihad-ı islam esprisi içinde, siyaset alanının çok partili rejime geçilmesiyle birlikte yeniden ilişkilenmiştir. Siyasetle bu ilişkilenme biçimi nokta-i istinad olma ve yol gösterme nitelikleriyle tebarüz etmiştir. Müsbet iman hizmetinde, dünyevi, siyasi, maddi ya da cemaati hiçbir çıkar gözetmeden, iktidar merkezli bir tasavvur geliştirmeden ama bunu Kemalist laikliği reddederek yapan, temel problemi toplumun iman temellerinin yeniden inşası olarak görüp bütün mesaisini buna teksif eden Yeni Said/Üçüncü Said çizgisi, Said Nursi'nin hayatında sübjektif ve objektif unsurların eklemlenmesine dayalı bütüncül bir çerçeveyi teşkil eder. Olgun Marksın genç Marks'tan ayrı düşünmesine benzer şekilde bir ayrışma Bediüzzaman'ın hayat safahatında gözlenmez ama değişen şartlara bağlı olarak farklılıkların oluşması da normaldir.

KORU'NUN SÖZLERİ KLİŞE YANLIŞLARIN TEKRARIDIR

Koru'nun Gülen grubunu Nurculuk çizgisi içinde değerlendirmesi eksik bir değerlendirmedir. Gülen hareketi Nurculuk içinden doğan, söylem düzeyinde ondan izler taşıyan ama ondan programatik düzeyde ayrışarak kendi bağımsız çizgisini oluşturan bir harekettir. Koru'nun Bediüzzaman'la ilgili değerlendirmeleri klişe yanlışların tekrarından ibarettir; bilgiye ve analize değil bu alandaki yaygın cehalete dayanmaktadır. Gülen grubuna dönük muhasebe tavsiyesi ise yerindedir.

NE DEMİŞTİ?

Gazeteci Fehmi Koru, Cumhuriyet Gaztesi'ndeki röportajında Gülen grubuna dair bir soruya şu cevabı vermişti:

Çok açık biçimde söyleyeyim. MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılması 7 Şubat, 17-25 Aralık, bunlar olana kadar AK Parti'de “cemaate karşı olmak, ters bakmak” gibi bir şey zaten yoktu. Şimdi kapatılması arzu edilen yurt dışındaki okulların bir bölümü bizzat Tayyip Erdoğan'ın ya da Abdullah Gül'ün tavsiye mektupları oraya götürülerek açıldı. Bulundukları ülkelerde “Bu okullar Tayyip Erdoğan'ın okulları” olarak bilindiği için oranın yerli yöneticilerinde himaye gördü. Ne zaman 7 Şubat, 17-25 Aralık patlak verdi, siyaset manipüle edilme görüntüsü içinde kaldı, “karşı olmak” o zaman başladı. Kaldı ki bir siyasetçinin egemenlik alanını “siyaset dışı” bir güçle paylaşması düşünülemez.

Fethullah Gülen ve hareketinin bağlı olduğu akım, Bediüzzaman Said-i Nursi diye adlandırılan Nurculuk çizgisidir. Said-i Nursi Osmanlı döneminde siyasetle çok yakından ilgilenmiş. O kadar ilgilenmiş ki, hem kendine dertler açmış hem de yanlış reçeteler vermiş. Sonrasında “Ben siyasetle meşgul olmayacağım, siyasetle meşgul olmak şeytandan bir iştir” diye formülleri var. “O eski Said'di. Yeni Said sadece dini hakikatlerin yayılması için çaba gösterir” diyor. Gülen ve çevresinin de böyle bir değerlendirmeyi yapması lazım. “O artık eski cemaat. Bundan sonra siyasete, bürokrasiye ellerimizi sokmayacağız, dini hizmetlerle ilgileneceğiz” diyerek, Bediüzzaman'ın “O eski Said'di” dediği gibi “O eski cemaatti” diyerek söylemlerini yenilemeleri lazım.