Eyvah! Yine darbe yaptım

Eskilerin ifadesi ile her asrın, her mevsimin bir mergup metası, yani rağbet edilen bir malı bir değeri vardır. Cumhuriyet tarihimizin de en cazip mallarından birisi ne yazık ki darbeydi. Darbeydi diyorum, çünkü şu anda darbe çok darda.  Ya darılıp gidecek ya da darp edilecek.

Darbe niye mergup meta oluyor? Çünkü işi kolaydan ve kestirmeden halletmenin garanti yoludur. Yok seçim yapılacak, şehir şehir kasaba kasaba dolaşılacak, mitingler yapılacak, insanlar ikna edilecek…

Değer mi bütün bu zahmetlere? Bir gecede, tek bir balyozla bu işi halletmenin yolu varken, bu sıkıntılara katlanmak akıl karı mıdır?

Neymiş, demokrasi bunu gerektiriyormuş, Meşveretle işler yürütülecekmiş, hukuk dışına çıkılmayacakmış, insanların tercihlerine saygı duyulacakmış…

Be kardeşim engelli koşu yarışı mı yapıyoruz. Adım başı bir engel konmuş önümüze. Millet hizmet bekliyor, Ülke elden gidiyor. Kusura kalmayın, benim bu kadar prosedüre takılacak zamanım yok. Şu balyozu uzatır mısın? Hah eline sağlık. İzle şimdi. Beş dakkada Beşiktaş.

“Sevgili vatandaşlarım, ülke yönetimine el koymak zorunda kaldım. Çünkü perişan halinize dayanamadım.” İşte bu kadar. İşi niye bu denli uzatmışlar, bir türlü anlayamıyorum.

Zaten oldum olası şu upuzun ve ithal olan demokrasi kelimesini doğru dürüst telaffuz edemiyorum. Öz malımız ve ağzı yormadan çıkan gül gibi “darbe”miz varken, bizimkiler el kapısında ne arıyorlar anlayabilmiş değilim. Göbeğini kaşıyan adamdan başka ne beklenebilir ki…

Bu ifadeler size hiç yabancı gelmedi değil mi? Gelmez tabi. Çünkü her gün yaptığımız, yaptığınız şey.

Ne yani biz mi darbe yapıyoruz.

Aynen öyle.

Kime yapıyoruz?

Kendimize, eşimize, çocuklarımıza.

Eşimize çocuğumuza bazen tahakküm ettiğimiz olabilir ama insan kendine hiç darbe yapar mı?

Hem de nasıl…

Yahu ben devlet miyim ki, kendime darbe yapayım?

Evet. Her insan tam bir devlettir. Bir insanın vücudunda yüz trilyon civarında hücre, yani hane vardır. Ülkemizde yüz trilyon hane var mı acaba? Her bir hücrenin enerjisi, mutfağı, masrafı, idaresi, girdisi çıktısı, güvenliği, sağlığı, hasılı bir ev gibi yönetimi söz konusudur.

Her bir organımız bir şehir gibidir. Ulaşım, iletişim, ticaret, tüketim ve üretim gibi konular en mükemmel şehirden daha üstün bir sistemle çalışmaktadır.

Vücut ülkesinin başkenti kafamız, Onay veya veto merkezi  kalbimiz. Adalet sarayı, yani yargı ise vicdan mekanizmasıdır. Derin devlet veya cunta ise nefsimizdir.

Şimdi gelelim darbenin nasıl yapıldığına.

Beden ülkemiz hakkında bir karar alınırken; akıl, kalp, vicdan gibi mekanizmaların fikir ve onayını alarak mı yapıyoruz, yoksa nefsin ani ve dayatmacı tahakkümü ile mi?

Tetiğe basma kararını kim veriyor? Başkasının malına el uzatma kararını kim veriyor? Gayrı meşru yollara giden süreç kimin kararı ile belirleniyor? Eşimize kalkan ellerin kararı kime aittir? Sağlığa zararlıdır yazısını okuduktan sonra ağımıza uzattığımız sigara veya içkiye kim müsaade ediyor. Bütün bu kararlar akıl, kalp, vicdan meclisinin onayına sunuluyor mu? Sunulmuş olsa, acaba onay çıkar mıydı?

Akıl; zararlıdır, yanlıştır, uzak dur dediği; Kalp onay vermediği, vicdan suçtur dediği halde bu fiiller bizden nasıl çıkıyor?

El cevap: Derin devletin, cuntanın darbesi ile. Yani nefsin kendi başına verdiği ani ve baskıcı kararlar ile.

İşte beden ülkesindeki bu ani, baskıcı ve tahakkümvari kararlar normal devlet literatürüne darbe veya derin devlet olarak geçmiştir.

Desenize bir her gün darbe yapıyoruz.

Maalesef öyle. On sene bir değil, her gün yapıyoruz ama farkında değiliz. İç dünyasında kararları darbe ile alan insanlar dış dünyadaki kararları başka türlü alması mümkün mü?
Kendi aklını, vicdanını, kalbini dinlemeyen insan, başkasını hiç dinler mi? Vicdanının cezasına aldırmayan, kalbinin vetosuna kulak asmayan, aklının dediklerini duymayan bir insanın hukuka saygılı olması, adalete boyun eğmesi, yasalara uyum sağlaması mümkün mü?

Bir nefis mekanizması oluşturur. İşleri kestirmeden halleder. Tıpkı beden ülkesinde yaptığı gibi. Buna da derin devlet dersiniz veya başka bir isim takarsınız, fark eden bir şey olmaz.

Bu yüzden derin devlet veya darbe gibi yasal olmayan illegal oluşumların önüne geçmenin yolu, dışarıda değil, içimizdedir. Kararlarımızı akıl, vicdan, kalp, gibi danışma meclislerinin onayından geçirerek uygulamaya sokmamız gerekmektedir. İlk alışkanlığı burada edinecek ve dış alemde de uygulamaya koyacağız.

Kusura bakmayın efendim. İşimiz aceledir. Danışmakla zaman kaybedemeyiz. 

Yani…?

Eyvah! Yoksa yine darbe mi yaptık?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.