Ey insanlar her ne iş yapsanız mutlaka biz üzerinizde şâhidizdir

Ey insanlar her ne iş yapsanız mutlaka biz üzerinizde şâhidizdir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Yunus Sûresi 61-64. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

61-(Ey Resûlüm!) Her ne hâlde bulunsan, o Kur’ân’dan her ne okusan ve (ey insanlar) her ne iş yapsanız, ona daldığınız zaman mutlaka (biz) üzerinizde şâhidizdir. Ne yerde, ne de gökte zerre kadar bir şey Rabbinden gizli kalır; ne bundan daha küçük, ne de daha büyük (hiçbir şey) yoktur ki, apaçık bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!(*)

62-Dikkat edin! Şübhesiz, Allah’ın velî (kul)larına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmayacaklardır.(**)

63-Onlar, îmân edip (günahlardan) sakınmakta olan kimselerdir.

64-Dünya hayâtında da, âhirette de (en büyük) müjde onlaradır. Allah’ın kelimelerinde (size verdiği sözlerde) değişme yoktur! İşte büyük kurtuluş ancak budur!

(*) “Nasıl, küçük küçük cüzdanlar (nüfus kütüğü gibi), büyük bir kütüğün vücûdunu (varlığını) ihsâs eder (hissettirir) ve küçük küçük senedler, bir defter-i kebîrin (büyük bir defterin) bulunduğunu iş‘âr eder (bildirir) ve küçük kesretli (pek çok) teraşşuhâtlar (sızmalar), büyük bir su menbaını işmâm eder (hissettirir). Aynen öyle de: Küçük küçük cüzdanlar hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfûz ma‘nâsında, hem büyük Levh-i Mahfûz’u (kader defterini) yazan kalemden teraşşuh eden (sızan) küçük küçük noktalar sûretinde olan benî-beşerin (insanoğlunun) kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları elbette bir hâfıza-i kübrâyı (büyük bir hâfızayı), bir defter-i ekberi (en büyük defteri), bir Levh-i Mahfûz-ı A‘zam’ı ihsâs eder, iş‘âr eder ve isbât eder. Belki keskin akıllara gösterir.” (Zülfikār, 10. Söz, 7)

(**) Bir Hadîs-i Şerîfte Peygamber Efendimiz (asm), Allah’ın velî kullarının kim oldukları hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır.” (Râzî, c. 9/17, 132) 
“İnsan, müstakbelin ehvâli (geleceğin korkuları) ve mâzînin ahzânı (geçmişin hüzünleri) ile giriftâr olmuştur (tutulmuştur). Bu ikisi onu pek ciddî düşündürür. Başını mütemâdiyen (devamlı) döverler. İnsanı bu havf ve hüzünden (korku ve üzüntüden) kurtarıcı tek bir mededkâr (yardım edici) var. O da Kur’ân-ı Azîmü’ş-şândır. Eğer bütün hayvanâttan daha şakī (tâlihsiz), daha zelîl (aşağı), daha ahmak kalmamak istersen sükût et (sus)! Îmânın kulağıyla Kur’ân’ın beşâretini (müjdelerini) ve şu i‘lânlarını dinle! (Bakınız; 62, 63, 64. âyetler)” (Nûrun İlk Kapısı, 29)