Hukuk devleti, kanun hâkimiyetine dayanır. Aksi halde hukukiliğinden söz edilemez. Kanunlar, mutlak ve tavizsiz bir hâkimiyet sağlamazsa, idare ve otorite isim ve resimden ibaret kalır.

Bizim devletimiz de bir hukuk devletidir. Kanunlara dayanması gerekir. Ama Ergenekon gibi müstebit çetelere bakıldığında durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. Kanunların hâkimiyetini kaybetmesinin vahim neticeler getireceği muhakkaktır.

Bediüzzaman; bundan tam yüz sene evvel kanun yapanlara sesleniyor: Batıdan alınan kanunlar, İslama uygun olmazsa, millî asabiyeti karşısında bulur. Bu da kanunların hâkimiyetinin kaybolmasına vesile olur. Eğer kuvvet kanunda olmazsa, şahsa geçer ve mutlak bir istibdata yol açar, icabında bazı güç odaklarına tevzi olunur ve komitecilik de tam şiddetlenir diyor. Bu sese kulak veren olmuş mu? Hayır.

Batıdan alınan his ve hevaya dayalı kanunlar, milletin dertlerine deva olamamıştır. Suç oranlarının hızla artması, yolsuzluk çetelerinin açık noktalardan aralıksız türemesi, çoğu yerde hizmetlerin rüşvet ve hırsızlığa bağlı olarak yapılması, devlet ve kanunlara karşı olan güveni sarsmış, âdetâ nefisler devletleştirilmiştir.

Demokrasi ve cumhuriyet rejimine her on yılda bir darbe vurulması bunun açık bir göstergesi değil midir? Bir müstebit komitenin yaptığı kanunları, bir başka müstebit komite nefsine uygun gelmediği için önce delikler açıyor ve işlemez hâle getiriyor, sonra birçok faili meçhul cinayetler işleyerek hiçe sayıyor, ardından da darbe hazırlıklarına girişiyor.

Bu durumda Ergenekon’un tevzi olunmuş bir istibdadın ürünü olmadığını kim söyleyebilir? Binlerce faili meçhul cinayetler, kirli ilişkiler ve gayrimeşru yollarla elde edilen servetler tüylerimizi ürpertiyor. Ergenekon’un aynı zamanda ilâhî bir deprem olduğunu da söyleyebiliriz. Şiddetli sarsıntılarla yer altındaki ve evlerin sandık altlarındaki cephaneleri bir bir dışarı attırıyor, parklara terk ettiriyor, kimin ne hatası varsa ortaya döküyor. 

Bu ülkede Müslümanlara bir asra yakındır gavur eziyeti yapıldı. Hâlâ da yapılıyor. Anayasa maddeleri hiçe sayılarak kamunun, kamu alanına girmesi yasak ediliyor. Böylesi bir zulüm dünyanın hiçbir yerinde görülmüş şey değildir.

Ergenekon’un çöküşü, mazlum müminlerin çok içten ve yanık olarak yaptıkları duaların bir neticesidir. Mutlak ve sarsılmaz güçlü olan Allah’tır. Ortamı işte böyle bir sallar ve her şeyi olduğu gibi ortaya döküverir.

[email protected]