Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Emsalsiz ihanet

15 Temmuz'da Türkiye'de yaşanan ve tarihte emsali görülmemiş çirkin ve aşağılık darbe teşebbüsü, çok uzun bir süre hem ülkemizin ve hem de dünyanın önemli gündem maddelerinden birisi olarak kalmaya devam edecek.

Bu darbe teşebbüsü, tarih ve siyaset biliminde, çok önemli olaylar arasındaki yerini almaya hazırlanıyor.

Bu kadar önemli olan bu olay ile ilgili olarak, önümüzdeki dönemde şüphesiz çok önemli araştırmalar yapılacak, belgeseller ve filmler çekilecek.

Üniversitelerde, konu ile ilgili tezler hazırlanacak ve gelecek nesillerin ders çıkarması ve ibret alması için çok farklı zeminlerde konuşulmaya ve tartışılmaya devam edilecektir.

15 Temmuz 2016 akşamı; kırk seneyi aşkın bir zaman boyunca bu milletin inancını, ruhunu, maddi ve manevi değerlerini ve bütün insanı duygularını ustaca ve şeytanı bir zekâ ile istismar ederek sömüren dehşetengiz bir örgüt, bu ülkeye son darbeyi vurmak için kendilerini destekleyen ve yönlendiren dış güçlerin ve üst aklın talimatı ile harekete geçti.

Bu hain yapı, öyle sıradan bir organizasyon değildi. Başlangıç itibarıyla 1960’lı yıllara kadar uzandığı görülen ve 1970 yıllardan itibaren daha sistematik bir şekilde dini değerler üzerinden bu ilkenin gençlerini ağına düşürmek için ustaca gayretlerde bulunan bu örgüt, şeytani ihanet planlarını kırk yılı aşkın bir süre boyunca ustaca hazırladı.

Bu milletin vicdanında, kalbinde, ruhunda, aklında çok büyük ve muhteşem bir tesir bırakan ve esas itibarıyla bir iman kuvvetlendirme ve kurtarma hareketi olan Risale-i Nur’ları da ustaca istismar ederek, bu Nurlu hizmetin tesirini kırmak ve darbe vurmak, bu işin perde gerisinde bulunan üst aklın en önemli hedeflerinden birisi olduğu kanaatindeyim.

Çünkü hiç hakkı ve yetkisi olmadığı halde, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bütün varisleri ve Nur Talebelerinin hep beraber karşı çıkmalarına rağmen, Risale-i Nur Külliyatını sadeleştirme adı altında, ısrarla ve inatla yapmış olduğu tahrif etme çalışmalarını başka türlü izah etmenin imkânı yoktur.

1970'lerde başlayan ve özellikle 12 Eylül darbesinin ardından iyice yayılan ve her alana el uzatmaya başlayan bu karanlık örgüt, bu milletin tertemiz, saf ve özellikle zeki evlatlarını usta manevralar ve sinsi oyunlarla ağlarına düşürdü.

Uluslararası alanda çok karanlık ilişkiler kuran ve işbirliğini her geçen gün daha da ötelere götüren FETÖ, bu millete ve İslam’a düşman olan birçok çevre ve devletin iştahını kabarttı. Düşman oldukları bir millete ve yok etmek istedikleri bir dine, içeriden bu ihanet örgütü eliyle en büyük darbeyi vuracaklardı. Çünkü en yıkıcı darbe, ele geçirilen hainler eliyle, içeriden ve hiç beklenmeyen bir zamanda vurulan darbedir.

Bu milletin dini duyguları, hamiyeti ve mukaddes dinimizin emir ve farzları bu örgüt tarafından sinsi bir şekilde ve acımasızca istismar edildi. Kurban, zekât, sadaka, himmet adı altında dinimizin insanlara rahmet olan yönü, bu karanlık yapının kasalarına kanalize edildi. Toplanan paraların % 10 da, bu örgüt liderinin tasarrufuna sorgusuz ve sualsiz bir şekilde aktarıldı.

Türkiye’de bu dönem zarfında iktidarda bulunan bütün partilerin gizli veya açık, az veya çok, bu karanlık ve gizlilik üzerine kurulu yapılanmaya destek ve yardımlarını da ayrı bir araştırma konusu yapmak gerekir.

FETÖ mensubu kişilerin evlerinde ve iş yerlerinde yapılan aramalarda milyonlarca Avro, Dolar, Türk Lirası ve kilo kilo altınlar ele geçiriliyor. Bunların peyderpey Türkiye ve İslam düşmanlarına peşkeş çekilmek üzere Pensilvanya'ya ve yurt dışındaki diğer fitne merkezlerine gönderildiği ve bu sevkiyatın sürekli olduğu ifade ediliyor.

Bu örgüt mensupları ile onlara destek veren diğer gazete, TV ve yapıların, 17-25 Aralık sürecinde ayakkabı kutuları üzerinden nasıl da bir algı operasyonu yaptıklarını hatırlarsınız. Bu algı oluşturma gayretlerinin arkasında, hiç şüphe yok ki, yaptıkları bu büyük yolsuzluk ve milletin parasını gasp etme faaliyetlerini saklama telaşı bulunmaktadır. Bunların bu tezgâh ve oyunlarla, ne kadar alçalabilecekleri ve ne kadar büyük bir ihanet içinde oldukları belki bir nebze de olsun anlaşılabilir.

Bu ihanetin çok farklı boyutlarına bu süreç içerisinde millet olarak hep beraber şahit olduk. Din, Kur’an, İslamiyet, hizmet diyerek kandırılan ve adeta mankurtlaştırılan insanların ne hale gelebileceğini ve ne kadar alçalabileceklerini ibretle ve hayretle izlemenin şaşkınlığı içindeyiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başyaveri Ali Yazıcı, 14 Temmuz'da bütün yaverleri topluyor ve Erdoğan'ın yerini öğrenmeleri için talimat veriyor. Erdoğan bir müddettir yaverinden şüphelendiği için gideceği yeri ona bildirmemiş. Başyaverin talimatı üzerine, kara, deniz ve hava yaverleri hummalı bir çalışmaya başlıyorlar. Elde ettikleri bilgileri Başyaver Ali Yazıcı'ya aktarıyorlar.

Ali Yazıcı bu bilgiler çerçevesinde bu iş için görevlendirilen SAT komandolarından oluşan görevli katilleri yönlendiriyor. Burada İlahi bir inayetten de bahsetmemiz gerekiyor. Büyük bir kaos ve felaket ile neticelenebilecek bir suikast olayı, bu milletin geçmişte İslam’a yaptığı büyük hizmetler ile, gelecekte ifa edeceği büyük hizmetlerin hatırına, Rabbimizin kerem ve inayeti sonucu akamete uğruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu otelden 15 dakika erken ayrılması ile birlikte, bu gözü dönmüş katil sürüsü ve onlardan haber bekleyen perde gerisindeki hainler büyük bir şok yaşamaya başlıyorlar.

Şimdi canını, aileni ve her şeyini teslim ettiğin yaver görünümlü satılmış bir alçak bu ihaneti planlıyor. Bir insan bu kadar hain ve satılmış olabilir m? Çok zor.  Bunun için de özel bir hainlik eğitimi almak gerekiyor. Fakat bu şahıs FETÖ mensubu olursa, burada durup biraz düşünmek gerekiyor. Bir insan vahşi bir canavara dönüştürülmüş ve kuzu postunda görünmeye çalışan alçak ve aşağılık bir insan müsveddesi haline getirilmişse, bu ihanet mümkün olabilir.

Bu süre zarfında çok ilginç, çok hazin ve çok iğrenç bazı olaylara ve sapıklıklara da ne yazık ki muttali olduk. Prof. Dr. Ahmet Keleş’in birkaç gün önce bir TV kanalında canlı yayında anlattığı, kendisinin bizzat şahit olduğu bir olay, bu yapıya girmiş ve baştaki hoca kılıklı kişiye bütün varlığı ile inanmış bazı insanların ne hale gelebileceğinin de önemli bir delilidir.

Örgüt başı ile kahvaltı yapma şerefine(!)  nail olmuş bir zavallı, bu sofrada örgüt başının ağzını silip masaya bıraktığı kâğıt peçeteyi kaptığı gibi ağzına atıyor ve bu mülevves kâğıdın bir kısmını, ulvi bir haz ve manevi bir cezbe içinde yutuyor. İşte bu hale getirilmiş zavallı insanların, çok korkunç olaylarda bir piyon olarak kullanılmasının ne kadar kolay olabileceği izahtan varestedir.

Yine bu örgüt başının kestiği tırnaklarının ve saçlarının mukaddes birer meta gibi saklandığı ve bazı insanlar tarafından adeta kapışıldığının, bu iğrenç duruma şahit olmuş bazı insanlar tarafından sık sık ifade edilmeye başlanmasının da, ne kadar büyük bir tehlikenin eşiğinden döndüğümüzün birer delili olarak hafızalara kazındı.

Aynı şekilde bu örgüt başının kullanılmış fanilalarının da, imamlık seviyesine gelmiş bazı kişilere gönderilip, mukaddes birer meta gibi bazı ellerde ihtiram ile dolaştırılması, giyilmesi, koklanması ve öpülmesi de bu örgüt mensuplarının düştüğü feci ve çukur vaziyetin ibretamiz delilleri olarak millet tarafından bu vesile ile öğrenilmiş oldu.

Bu kadar büyük bir tehlikeyi, ağır bir bedel ödüyor olsak da, atlatıyor olmanın şükrünü her daim ifa etmemiz gerekiyor.

Rabbim bütün Müslümanları bir an önce bu hain FETÖ'cülerin ihanetlerinden bütünüyle kurtarsın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum