Elazığ ve Hulusi Ağabey Mevlidinin Safahatı

Şehirde  mevlidin olacağına dair olağan dışı durumlar var, trafik hareketli, şehrin bazı yerlerine mevlid yeri ile ilgili işaretler konulmuş, mevlit yapılan alan otomobillere göre dizayn edilmiş, asıl mekan güneşliklerle ihata olmuş. Elazığ’da bir Bediüzzaman ve Hulusi Bey rüzgarı esiyor, onların rüzgarından etkilenen ülkenin dört bir yanından gelen insanlar sessiz sakin onların ayak izlerini sürüyormuşcasına mevlid alanına geliyorlar. Hulusi Ağabey, Elazığ literatüründe Hulusi Bey her yıl anılıyor, o cemaatin değil bütün Elazığ’ın saygı ve hürmet duyduğu bir kişilik olarak kendine yer edinmiş. Onların varlığı ülkemizin üzerinde esen  kötü rüzgarlara engeldir, bu mevlitler de okunan dersler ve salavatlar, Kur’an’lar rahmet  bulutlarını ziyadeleştirmek içindir.

Elazığ Mevlidi’nin açılışını İhsan Atasoy yaptı. Şeref tribününde Abdullah Yeğin  Ağabey, Hüsnü Bayram Ağabey, Kırkıncı Hoca, Ağrılı Nusret Hoca, İhsan Atasoy  bulunuyordu.  Peygamberimiz ve Ashabının ve ebediyete intikal etmiş olan Nur talebelerinin ruhunu bir mevlitle ihya etmek istediklerini  belirtti. Saat 10.30 güneşli ve sıcak bir Elazığ günü.

Hurput  Diyanet Eğitim Kerkezinden  Celal  Hoca aşri şerif okudu. ”Haberiniz olsun ki biz  her şeyi bir kaderle yaratmışız,emrimiz bir  göz kırpması gibi yalnızca bir keredir, yemin olsunki benzerlerinizi hep helak de ettik, fakat hani düşüneni, bununla beraber işledikleri her şey defterlerdedir,ve küçük büyük hepsi satır satır yazılmıştır, şüphesiz takvasahipleri cennetlerde nur içinde ,doğrular meclisinde  kudretine son olmayan bir ilahın büyük huzurunda doğruluk meclisindedirler. “(Kamer Suresi 49-55)
 
Aşır’ı Şerif’ten sonra Uhuvvet risalesi 22. mektup okundu.
Uhuvvet risalesi şu esas cümle ile başlıyor, daha sonraki bahisler bu cümlenin izahı niteliğinde. “Müminlerde nifak ve şikak  kin ve adavete sebebiyet veren tarafgirlik,  ve inat ve haset, hakikatce, hikmetce, ve insaniyet-i Kübra olan islamiyetce  ve hayat-ı şahsiyece, ve hayat-ı ictimaiyece ve hayat-ı maneviyece  çirkin ve merdudtur,muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir. Şu hakikatın  gayet çok  vücuhundan altı vechini beyan ederiz.“

Tarafgirlik altı yönden, inad altı yönden, haset altı yönden tam on sekiz değişik durum. Bu durumların tek tek tahlili gerekir, ne demek tarafgirlik, haktan, hakikatten, davadan yana olmak bir yana menfaatlerinin geldiği yere tarafgir olmak, çünkü bugün cemaatler menfaat ile iç içe, menfaatini elde etmek isteyen ondan yana tavır alıyor. Bunun çıkardığı sorunlar kitaplarla ifade edilebilir. Menfaatleri için savaşan insanların yanında zaruri ihtiyaçlarını bile gideremeyen insanlar var ise bir tarafta menfaat kavgası verenler diğer tarafta  menfaatini düşünemeyen insanlar bu zıtlıklardan sosyal patlamalar dahi olur, olacak. Cemaatlerin elitleri zirveleri menfaati elinde tutmuş ise ortaya bir menfaatleri dağıtım durumu çıkmış . İnad ve hased ayrı bir mesele.

Bediüzzaman Birinci Vecih’de  bir gemi misali verir, gemide dokuz masum bir cani vardır. Bir cani yüzünden o gemi nasıl batırılmazsa, bir müslüman da bir kötü özelliği yüzünden yıkılmaz, dağıtılmaz.  Onun vücudunda dokuz güzel özellik var. Örneği ters çevirir, dokuz cani bir masum olsa bile batırılmaz diyor. “Hatta birtek masum, dokuz cani olsa  yine o gemi hiçbir kanun-ı adaletle batırılmaz. “Kırk yılı aşkındır içinde birlikte yaşadığın insanlardan bir küçük yanlışın olsa “aman kimse görmesin “ diye paniğe kapılıyorsan, insanların nazarının nasıl birbirini batırma yolunda sabitleştiğini görürsün.Hatta eleştirenler ayakta, eleştirilenler ise ayakta duramaz. Güçlü bir yere kapak atmış kimsenin en fahiş yanlışı  tevil edilir, kusurlar zayıfların görülür, güçlülerin olsa tevil edilir. “ sen yanlış görmüşsün” derler. Bu dediklerim yalan mı, o zaman sadece okumakla değil bunları yaşamak lazım. Yaşamak hem nasıl yaşamak. Kötü bir fiili yapanı asaletinden dolayı affetmesi gerektiği söylenir Resullullaha  o da geçmiş ümmetler bu yüzden helak oldu der. Yani suçlu zaifse ceza, güçlü ise affetmek. Hatta özür dilemek. Bugün aynen böyledir, o  tarafa bu tarafa çekmeyelim.

Dokuz cani özelliği olanı masum bir özelliğinden dolayı affetmek mümkün mü  hayır, dokuz masum özelliği olanı  bir cani özelliğinden dolayı affetmek mümkün mü yine hayır. Uhuvvet risalesi uzun uzun düşünülmesi gereken cümleler ile dolu, bunları alel acele okuyup düşünmeye fırsat vermeden bırakmak, yanlış. Bunlar için cümleleri için sempozyumlar yapılmalı. Türkiye’nin cemaatlerin geleceği iktidarların geleceği hepsi uhuvvet risalesinde gizlidir, müsamaha çıkar bu gemi örneğinden dokuz yanlış bir doğruya da müsamaha, dokuz doğru bir yanlışa da müsamaha. Bu misal tekrar ediyorum, müsamaha, yani hoş görü, hoş görüsü olan neredeyse çok az insan gördüm. Vitrinde altın bilezikler çöpe gidiyor, gümüş gerdanlık için kaside yazılıyor.

Uhuvvet risalesinin  altı  vechi yönü tamamen müsamaha üzerime kurulmuştur, bizde olmayan şey. Hatta o müsamaha risalesi  dense yeridir.Metin dikkatle okunursa hedef müsamahadır, hoşgörüdür,  görmezlikten gelmektir. Ayetteki “idfaa billleti hiye Ahsen” güzellikle kötülükleri defet, hatta Ahsen daha güzellikle  demesi bu  yüzdendir. İşte bu  estetik ayetinin hayata yansımış estetik uygulamanın karşılığı yine müsamahadır. Estetik sadece donmuş ve durgun güzellikleri değil kuran estetiğinde eylemleri güzel daha güzel yargılamak estetik yaşamdır.

İkinci vecihte konu adavet yani düşmanlık ile muhabbet birbirine zıt iki kavramı birlikte yaşatmak ustalığı anlatılır. Bu da müsamahanın birlikte yaşamak için hoşgörünün bir yansımasıdır. İnsan hayatına muhabbet hakimse o muhabbetin mayası bütün her şeyi değiştirir, düşmanlığı bile mecazi yapar, yalancıktan olur. İzaha bak bana bak bize bak. “muhabbet kendi esbabının  rüchaniyetine göre bir kalbde hakiki bulunsa  o vakit adavet  mecazi olur, acımak suretine inkılap eder.” Kalbde hakiki muhabbet bulunmazsa o zaman olanlar olur, olduğu gibi. Burada verilen örnekler de  Muhakemat daki  “belağatın ukde-i hayatiyesi “ gibi bir örmek , birincide gemi örneği ikincide “ sen adi küçük taşları  Kabeden  daha ehemmiyetli  ve Cebel-i  Uhud’dan  daha büyük desen  çirkin bir haksızlık edersin” Kabe hürmetinde  i m a n , uhud dağı azametinde ise  islamiyet, “bazı kusuratı iman ve islamiyete tercih etmek o derece insafsızlık ve akılsızlık  ve pek büyük bir zulüm olduğunu aklın varsa anlarsın.”

Üçüncü vecih daha dehşetli yorum  dur fenalığı başkasına yansıtmak. “ sevmediğin bir adamın  sevimli  masum bir kardeşine  ve taallukatına adavet etmek” Dördüncü vecihde adavet hasedi tahlil eder. Kierkegard da hased diye bir kitap yazmış, demek toplumsal hastalıklar aynı .  Beşincisinde ihtilaf kelimesinin  arkeolojisini yapar, altıncı vecih de ise  adavet ve inadın insanın manevi hayatına ve ibaretinin sıhhatine getirdiği olumsuzluklar anlatılır. Herkes kendini bunlar ile test etmeli , bunların dışında kendi ırkına sevgi gösterip diğerlerini ne olursa olsan aşağılamak bunu nereye koymalı. “cemaatlerde vahid-i sahih olmazsa cem ve zam kesir darbı gibi küçültür. “artmakla azalır. 

Daha sonra Yirmi Birinci Lema , meşhur adi ile ihlas risalesi okundu. En az onbeş günde bir defa okunması konusunda ısrar edilen bu risalede  uhuvvet risalesindeki gibi birmücmel esas cümle ile bahsi  açıklamaya koyar. “Ey ahiret kardeşlerim, ey hizmet-i kur’an‘iyede arkadaşlarım. Bilirsiniz ve biliniz. Bu dünyada hususan uhrevi hizmetlerde ,en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatci, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-ı hakikat, en makbul bir dua-yı manevi, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet , en safi bir ubudiyet ihlastır.”

ihlasta dokuz adet özellik var. Bütün dünyevi ve dini hayatı kucaklayan bir farklı perspektifler yığını. Cümlenin akabinde ihlası kazanmaya neden gerek vardır sorusuna cevap verir.  Zamanı anlatır, zemini anlatır, bizi anlatır, ihlası kazanmayı şu cümle ile zorunluluk ötesi kılar. ”Elbette herkesten ziyade  bütün kuvvetimizle  ihlası kazanmaya  mecbur ve mükellefiz. Ve  ihlasın sırrını  kendimizde yerleştirmek için  gayet derecede muhtacız.“ İhlası kıran nedenleri anlatır, daha sonra da manileri sayar. Muhakematta dediği gibi burada beyan felsefesi yapar, bir konunun felsefesi onun ukdesidir. Belagatın ukdesi, beyanın felsefesidir, şiirin de hikmetidir. Yana en tesirli cümleyi kullanmak beyanın felsefesidir. Bunlar onun ifadeleri . O en ideal ifadeyi ukdenin altından çıkarır.ihlası kazanmanın düsturlarını sayar. Amelinizde rıza-yıilahi olmalı,tenkid etmemek prensip olmalı,bütün kuvvetini ihlasta ve hakta bilmek, meyizetleri kendinde bilmek. İhlası kıran üç mani sıralanır ve açıklanır. Menfaat-i maddiye cihetinde gelen rekabet yavaş yavaş ihlası kırar. Cemaatin otuz yıllık kazanımlarını birkaç şahıs bölüşürse orada ihlas diye bir şey kalır mı? Kazanılan menfaatleri başkalarını enayi yerine koyacak şekilde ballandıra ballandıra anlatmak evlere ateş düşürmek ara ihlası bulursun lügatteki yerinde. Makam ve şöhretperestlik, kendini makamlarda semada görmek herkese burnunun ucu ile davranmak, sonra ihlas risalesi okumak. Ruhuna okumak gibi bir şey. Makamını korumak için kötülüklerin envaını arkadaşlarına uygulamak , itibar görmek gündemdeki ihlas bu. Diğeri korku ve tama. Bu onlar kadar tehlikeli değil.

Hüsnü Abi  Tarihçeden bir bahis teklif etti. Üstad Gelenlerle Ne Konuşurdu bahsi okundu. Osman Yüksel Serdengeçti’nin Tarihçeden Nur Talebeleri yazısı okundu.
Mehmet Emin Mülayim kapanış aşirleri okudu
“Şüphe yok ki haklarında bizden takdir edilenler bunlar ondan uzaklaştırılmışlardır.Onun uğultusunu bile duymazlarve bunlar canlarırın istediği nimetler içinde  ebedi kalacaklardır.O en büyük korku bunlara üzmeyecek  şöyle karşılayacaklar. Bu işte sizin o gününüz ki  va’d  olunuyordunuz. O gün ki gökyüzünü kitaplar için defter gibi düreceğiz, önceden başladığımız gibi yaratılışı  geri  çevireceğiz. Üzerimizde bir söz şüphe yok ki biz yaparız. Yemin olsun ki zikirden sonra Zebur da  da yazmıştık ki şüphesiz yer yüzü  ona benim salih kullarım varis olacaktır.  Ve seni  zadece alemlere rahmet olarak göndermişizdir. (Enbiya suresi 101-107)

Bismillahirrahhmanirrahim, izacaa resrullahi fvel fethü ve ereeytennase yedhülüne fficidilyahi efvafca fe sebebih bih mahdi rebbike inehükane tevvaba,sadakallahül azim. Allah’ın yardımı ve  zafer geldiği zaman, insanların Allah’ın dinine bölük bölük  girmekte olduklarını gördüğünde , hemen Rabbine hamdederek onu tesbih et, ve ondan bağışlanma dile , çünkü o tevbeleri çok kabul edendir”(Nasr Suresi 1-3)

“Hulusi Beyin bir fıkrasıdır” lahikanın bu defa  aldım kudsi vazifede istihdadımımız devam ediyor , hizmletler  arasında öyle nurani hizmette bulunması  zaten ücretini peşin alan bir köle olduumu nazara aldıkca illa hemdetmek istiyor.
Nurlu mektuplarınız yek diğerini  devam ettikce   bu aciz kardeşiniz şüphesiz  bir surette iman ettim ki  Şeriatıın   hakaikıyla  ruhuna nüfuz etmenin en kısa en hatarsız en zevkli  tariki Risale-i Nur’a intisapladır.  Ben burada  inşallah emanetci olduğum  Sözler’i  inayet-i Hakla  ve duanız bereketiyle  layıklı kulaklara duyurabileceğimi  ümit ediyorum. Üstadım müsterih olunuz. Bu nurlar ayak altında kalamazlar. Onları Delail-i Kur’andan enzar-ı cihana   vaz eden  Halık Celle Celalühü  bizim gibi kimsenin ümit  ve tahayyül etmeyeceği  aciz insanlarla bile neşir ve muhafaza ettirir. Bu işi ben sayimle kudretimle  kazandım diyen huddam o gün  görecekler ki  o mukaddes hizmet  zahiren ehliyetsiz  görünen  hakikaten   çok değerli diğerlerine  devredilmiş olur kanaatindeyim. Bu sebeble oradaki  kardeşlerimizden  Risale-i Nur’la çok alakadar olmalarını rica etmekteyim.”(Barla Lahikası) 

Bir final aşırı  daha okundu, Sungur Abi’nin oğlu “vedduha velleyli iza seca ma vaddaka rabbüke iza kala velel ahiret heyrül leke minel üla , vele sevfe yudike rabbüke ferde …elem neşrehleke sadrek vedaa anka vizrek , ellezi enkada zehrek  rve refeana leke zikrek.“ O duhaya kuşluk vaktine and olsun, ve karanlığı çöktüğü zaman  o geceye andolsun ki, terk etmedi Rabbin ve sana darılmadı.Ve şüphesiz ahiret senin için dünyadan daha hayırlı, ve ileride Rabbin sana verecek, öyle verecek ki rızaya ereceksin, o seni bir yetim iken barındırmadı mı? Ve seni yol bilmez iken yola koymadı mı? Ve seni yoksul iken zengin etmedi mi, öyle ise yetimi üzüp kahretme ve dilenip isteyeni azarlama, fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat.” (Duha 1-11)

Duanın ilk kısmını Emin Mülayim  Bey yaptı . Önce salat , alahammerebbena intene entel alimül h vaüfüenna ya rahim vafğfirlena zünubene ve İhsaniye ey ekremem  ekremem  ye arhemarrahimn allahümme zeyyinle ekrimla  kerim kuranil azim ve şerrifta şerafeitil kuranıl azim , va afina azabil ahireti bi hürmetil kuranil azim allahümevbarik riaedn recebe şabana ve bellihne ramazan  alhamümme mangirlen ümmeti Muhammet ümmeti Muhammet allahhümmet vel bela zelzele ümmeti Muhammet alahümme hfiz zeyyin ül kulubine küfre güzuka  mansurlil islama ve müslimin , mansüril islama ve ve lümsülümin harkil adake ve adaen din  amminaammatinehaline halatine lehül ahki duayı aleyna duay hayr
Allahümmesalli ala seyidine muhammedin ve alala ali seyyidina Muhammed. Va fü enna ya kerim ,  Va fü enna ya Rahim  Vağfirlena zünubena  bifadlike ve keremike  ya ekremel erkemin , Allahümmezeyyinna bizinetül kuran ve ekrimna bikerametil kuran  Ve şerrifna bişerafetil Kur, ‘an  , ve elbisna bilmhilatil kuran , ve edhilnel cennete  bi şefaatil kuran,  ve afina min külli belai   iddünya ve  ve azabil ahire  bihürmet il Kur’an , Verhem cemi ümmeti Muhammed  Ya Rahim ü Y a Rahman.
 
Celi cemil müminine müminat
Elgü elgf salatan
Elfü elmi fselamin
Elfi elfi selatin ve aleyke  emine vahyillah
Allahümmesalli
Atasoy Türkçe duayı yaptı;
Duayı Resullahın ruhuna  hediye ettik, Enbiya-i   izam ,sahabe i kiram, tabiin, tebeitabiin ,müctehidin  ruhlarına , asrımızı ve nuru Kur’an ile tenvir eden zulümatları getirdiği nur ile aydınlatan ve imanların kurtulmasına vesile olan Üstadımız Said Nursi’nin ruhuna, ahirete intikal etmiş nur talebelerinin ,erkanların ,hadimlerin ,hizmetkarların, nurun birinci talebesi Tahir Abi Zübeyir abi ,Bekir abi ,Ceylan abi, Sungur abinin, Feyzilerin ve bütün nur talebelerinin,  cemaatin geçmişlerinin ruhlarına hediye ediyoruz, ruhlarını memnun ve mesrur eyle , taksiratlarını  affet kabirlerini cennet bahçesi yap, bizleri de fani alemden ebediye intikal edeceğimiz ana kadar cümlemizi ihlas ve iman hizmeti içinde istihdam eyle, bizleri neslimizi  iman hizmetinden ayırma , bizi ve neslimizi  şerlerden felaketlerden insi ve cini şeytanlardan,ahir zaman delcalinden koru,  bizi ve neslimizi nurun yolundan  ayırma , dünyevi uhrevi nimetlere  nail eyle yarabbi . Resülü Ekremin sünnetine   dünyada ittibaa muvaffak eyle   haşirde şefaatine nail eyle, kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et,   Resülü  Ekremin bereketi   hürmetine   bize  birlik düzenlik nasip eyle iç ve dış düşmanlarına  fırsat  verme ,din vatan millete  tertip edilen   hile ve desiseleri şu mubarek dualarla en karib ü zaman düzenleyenlerin  kendi aleyhlerine çevir,  İslam aleminin mazlumlarına yardım eyle, şiddet ve zulümlerine  fırsat verme ,en karib üz zaman kendi zulümlerine kendi aleyhlerine çevir, Ramazan  yaklaştığı  zaman dilimi için de Kabe ve  Mekke’de  huzuru Resüllullahda yapılan  o dualara bizi ilhak eyle, nice böyle hizmeti imaniye birlik ve bareberlik içinde hizmet-i imaniye  ve Kuran’iye uhuvvet etrafında  bir araya gelmemize yardım eyle, şurada bulunan ağabeylerimizi, Üstadımızın yadiargarlarına  en karib üz zaman  sıhhat ve afiyet nasib eyle . Fatiha .

Daha sonra Süleyman  Efendi’nin Mevlid’inden kısımlar okundu, veladet kısmında ayağı kalkıldı.
“Hakk Teâlâ çün yarattı Âdem’i
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi

Âdem’e kıldı feriştahlar sücûd
Hem âna çok kıldı ol lutfu ıssı cûd

Mustafâ nûrunu alnında kodu
Bil Habîbim nûrudur bu nûr dedi

Kıldı ol nûr ânın alnında karar
Kaldı ânın ile nice rûzigâr

Sonra Havvâ alnına nakletti nûr
Durdu anda dahi nice ây ü yıl

Şît doğdu âna nakletti nûr
Ânın alnında tecellî kıldı nûr

Erdi İbrâhim ü İsmâil’e hem
Söz uzanır ger kalanın der isem

İş bu resm ile müselsel muttasıl
Tâ olunca Mustafâ’ya müntakil

Geldi çün ol rahmeten lil’âlemîn
Vardı nûr anda karar etti hemîn”

*“Hakk Teâlâ çün yarattı Âdem’i
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi

Âdem’e kıldı feriştahlar sücûd
Hem âna çok kıldı ol lutfu ıssı cûd

Mustafâ nûrunu alnında kodu
Bil Habîbim nûrudur bu nûr dedi

Kıldı ol nûr ânın alnında karar
Kaldı ânın ile nice rûzigâr

Sonra Havvâ alnına nakletti nûr
Durdu anda dahi nice ây ü yıl

Şît doğdu âna nakletti nûr
Ânın alnında tecellî kıldı nûr

Erdi İbrâhim ü İsmâil’e hem
Söz uzanır ger kalanın der isem

İş bu resm ile müselsel muttasıl
Tâ olunca Mustafâ’ya müntakil

Geldi çün ol rahmeten lil’âlemîn
Vardı nûr anda karar etti hemîn”
Veladet bahri
“Âmine hâtun Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi

Çünkî Abdullahtan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden

Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi

Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer
Ânesi anda neler gördü neler

Dedi gördüm ol habîbin ânesi
Bir acep nûr kim, güneş pervânesi” diye devam eder. Bu bölümü okudukça, kalktık hürmetle ayağa

Salât selam eyledikçe, dalar olduk mutluluğa
Sanki o gece doğmuştu, o nur ki; doğmuştu daha
Her haberini aldıkça, yeniden eyledik dua

Her köyün hayrı önünde, ben derim yeniden doğar
Düğün ve sünnet gününde, önderim yeniden doğar
Sanki o gece doğmuştu, o nur ki; doğmuştu daha
Her haberini aldıkça, yeniden eyledik dua

Selamlamıştı melekler, hem selamladı dağ ve taş
Selamlamayı beklerdi, hem insanlık ona gardaş
Kör cehalet yok olacak, hükmünü kaybedecek haç
Yoksa rehavet bulacak, Müslümanlık buna muhtaç

Düşüncesiyle istemiş, muhabbet tazelemeyi
İlk defa gelirmiş gibi “hoş geldin” sözün demeyi
Muhammed(s.a.v) ’in sevgisini, yeniden yinelemeyi
Gönüller mabedindeki, halis özü elemeyi

Yüreklerdeki sevgisi, çıkmasın kaçmasın diye
O sevginin uçlarını, sanki ister yülemeyi…
Gönül diliyle yazıp, sanat sanat söylediği
Sizlere sunacağımız, der “merhaba” el emeği

*
Merhaba Bahri

“Yâradılmış cümle oldu şâdümân
Gam gidûp âlem yenîden buldu cân

Cümle zerrat-ı cihân idûb nidâ
Çağrışûben dediler kim merhabâ

Merhabâ ey âli sultân merhabâ
Merhabâ ey kân-ı irfan merhabâ

Merhabâ ey sırr-ı fürkân merhabâ
Merhabâ ey nûru râhman merhabâ

Merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı Cemâl
Merhabâ ey âşinâ-yi Zülcelâl

Merhabâ ey cân-ı bâki merhabâ
Merhabâ uşşâkâ sâki merhabâ

Merhabâ ey cân-ı cânan merhabâ
Merhabâ ey derde dermân merhabâ

Merhabâ ey cümlenin matlâbu sen
Merhabâ ey Hâlikın mahbâbu sen

Merhabâ ey Pâdişah-i dû cihân
Senin için oldu kevn île mekân

Merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn
Merhabâ sensin şefîal-müznibîn

Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yarâdılmışların sultânı sen

Sensin ol sultân-i cümle enbiyâ
Nûr-i çeşm-i evliyâ vü asfiyâ

Yâ habîballâh bize imdâd kîl
Son nefes didârın ile şâd kîl”

*
Bir aşır-ı şerif okundu “O burçlara sahip olan göğe, ve o va’d olunan güne ,ve şahide ve şahit olunana yemin olsun, gebertildi tutuşturucu  ateş içinde hendeklerin sahipleri, o çıralı ateşin ,o zaman ki yakanlar çevresinde oturmuşlar, müminlereyaptıklarına karşı seyrediyorlardı, onlardan kızdıkları da  yalnız  ç ok güçlü üvülmeye layık olan Allah ‘a iman etmeleriydi , ki bütün göklerin ve yerin mülkü O nundur, ve Allah her şeye şahittir. O kimseler ki mümin  erkeklerve mümin kadınlara  fitne yapmışlar, sonra da tevbe etmemişlerdir , muhakkak artık onlara cehennem azabı var, ve onlara yakıcı azab vardır. “(Buruc Süresi 1-10)

Bir dua yapıldı, Elmalılı Hamdi Efendi’nin  Tefsir’inin başındaki bir duayı  okudu bir hoca Efendi.
Yakarış
İlahi hamdini  sözüme sertac ettim
Zikrini kalbime mirac ettim
Hitabını kendime minhac ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığından haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bikarar ettin
İnayetine sığındım kapına geldim
Hidayetine sığındım lutfuna geldim
Kullak edemedim affına geldim
Şaşırtma beni doğruyu söyle
Neşveni duyur
Hakikatı öğret
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen göstermezsen ben göremem
Sen bildirmezsen ben bilemem
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Set istetmezsen ben isteyemem
Sen sevdirmezsen ben sevdiremem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yaret bize eddirdiklerini
Sevdin Habibini kainata sevdirdin
Sevdin de hilat-ı Risaleti  giydirdin
Makam-ı ibrahimden makam-ı mahmuda erdirdin
Servet-i asfiya kıldın hatemi enbiya kıldın
Muhammet Mustafa kıldın
Salat ü selam tahiyyat. Ve ikram her türlü ihtiram
Onun bütün al ve ashab ve etbaına Yarap

Kara yüzüm süregelsem
Sana canım  verebilsem
Nur cemalin görebilsem
Ahmet , Muhammed , Mustafa
Olsun sana canım feda
Almet muhammeds Mustafa
Haktan  bize devlet olan
Ahmet , Muhammed , Mustafa

Çıktım saraya vahdete
Girdim huzur u izzete
Oldum şefi  bu ümmete
Şefaat Ya Resulallah
Senden mukaddem enbiya
 Aldı bütün senden ziya
Ey nuri  çeşm-i evliya
 nurun Muhammed  Mustafa
Ol sun sana canım feda

Baldan elezzdir sözlerin
Aynı şifadır sözlerin
 Aynı şifadır gözlerin
Hamisisin   öksüzlerin
 Nurun Muhammet Mustafa
Olsun canım sana feda
Ya Resullallah
Ezdem-i subh ezel tabe kıyam-ı Arasat
Serserupayı  dilarayı Muhammed Mustafa  salavat
Elfi ellfi salat  ve selam
 Kusur yapmamışcasına günah işlememişcesine cümlesine dahileyle, yani günahla kusurla geçen zamanlarımızı hasenat ile geçmiş gibi tebdil eyle 
Elfi  elif selatin ve elfi selamin
Aleyke  ya Resullallah
Şikened tığ-ızebanem
Hem dem şah-ı nebat
Dembedem ber gül-iMuhammet salavat
Elfi elfü selatin ve elfü selamin aleykeya  ya Resullallah  Habiballah
Hasan Feyzi Yüreğil Abi’nin Üstad’dan ayrılık sırasında söylediği şiir, İhsan Atasoy bunu makamla okudu.
çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak
yine fırkat, yine hasret, yine hüsran olacak

yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak

yine göç var diye mecnuna haber verme sakın
yine matem, yine zari, yine efgan olacak

açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek
kapanıp kâbe-i irfan, yine viran olacak

haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yar
ne büyük yâre ki kimler buna derman olacak

bu büyük derd ü elemden kime şekva edeyim?
işiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.

o şifa bahş olan envarını sen çeksen eğer
bana kim nur verecek, kim bana lokman olacak!

o temiz pâk nefesin, âb-ı hayatı bu çölün
onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak

hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer,
küçücük zerre de olsa, meh-i tâban olacak.

o lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim
bu küçük kalbi hazinim yine handan olacak.

bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem
dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.

nazarın erse garip başıma ey nur-u hüda
bugün artık bu hakir bende de umman olacak.

bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicap;
yine haksın, buna şahid yine kur'an olacak

kabe kavseynden alıp dersimi bildim ki ayân,
o güzel nur-u bedi, âleme sultan olacak.

sakınıp feyzi-i bîçareye bahs açma bugün
yeni baştan, yine şeydâ, yine giryan olacak.

Son dua yapıldı.
Okunan Kur’an-ı kerim‘den hasıl olan sevabını Habibin hürmetine ehliimanın hastalarına şifalar, dertlilerine devalar, ahirete intikal edenleri rahmet ibi nihayenden  nesib ü müyesser eyle. Cümle müşküllerimizi asan eyle ,İman ve Kur’ an nurunun  altında  o Rahman ü Rahim olan Allahımızın  ahirette de hazret i peygamberin livası altında   haşr ü neşr eyle, bizi cennetiyle cemaline  vasıl olacak cümleye ,ahirete intikal etmiş evlat ahfad onların cümlesinin nurlarını şu ders i minanın hürmetini onlara kavuştur , gözümüzün nuru, dünya ve ahireten mazharı ruhu saadetlerinine şu meclis-i melaikten haberdar eyle, dünyada bütün sevdiklerimizle beraber hepsini şefaat-ı Muhamediye  ile vasıl eyleye.

Dünyanın   şaibesinden günahından  arımş olarak ahirete kabul ede,   geçmişlerimize rahmet eyleye ,dünyada bulunduğumuz müddette, onun amal-i salihaya muvaffak eyleye, avf ü  mağfiret  ede, cümlemizi affedilmişlerin  cümlesine dahil eyleye,  hasbel  beşer kusur eylediysek  bizden kusur senden af bekleriz bizi başa yerlere müracat etmeden senden başkalarına koşturmadan affet sen  affediciszin, affı seversin, bizleri de affet  kusurumuzu itiraf edip onun affını dileyerek samimi olarak o dergaha yönelmiş bu hizmete yönelmiş muti kulların arasına dahil et.
Bize hizmet için ihtiyacı yok,  ömrümüzün kıymetini bilelim,  hidayet bir ilahi bir taltiftir, ibtila ve imtihan  bize bir ihsandır, istihdam ediliyoruz inşallah şakirdlerinden  oluruz, bize  nimetten münime geçmeyi göster, münim hakikiyi bilmeyi bize  nasip eyle , yarap bizi muvaffak  eyle ,rızana layık olmayan şerrireden  uzsak tut hizmetle farizayla ömrümüzü daima geçir . Kalb ve gözlerimizi rızana  muvafık işlerde kullandır. Amin ve  selamin alel mürselin ve selametin alel hazirun elfatiha.
Gelecek yıl mevlid 22 Haziranda yapılacak, Orakçıoğlu açıkladılar, nice yıllara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.