Ekmek israfında korkunç rakam! Bediüzzaman israf için ne dedi?

Ekmek israfında korkunç rakam! Bediüzzaman israf için ne dedi?

Kayseri Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, büyük nimet olan ekmek israfının özellikle Ramazan ayında daha arttığını, ekmek kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Uzmanların Türkiye'de yılda 1,5 milyar liralık ekmek israfının yaşandığını sürekli dile getirdiğinin altını çizen Başkan Ahmet Çolakbayrakdar,

“Türkiye’de böylesine inanılmaz miktarda ekmek israfının yaşanması son derece vahim bir durumdur. Çiftçimizin ürettiği yaklaşık 600 bin ton buğday israf ediliyor. Bu kadar buğdayı hayatı boyunca bulamayan, göremeyen ülkeler var. Ekmek israfı gerçekten acı veriyor” dedi. 

Ekmek israfını sadece para olarak değerlendirmenin eksik olacağını vurgulayan Başkan Ahmet Çolakbayrakdar,

“Ekmek israfı aynı zamanda emek, hammadde, para, zaman ve insan israfı da demektir. Bunlar o kadar kıymetli değerler ki sadece para ile ölçmek zararın sadece bir kısmını görmek olur. Bu kadar insanın alın teri, toprakla uğraşması var. Milyonlarca çiftçi ekiyor, biçiyor, depoluyor, un haline getiriyor. Ekmek olması için alın teri, emeği, katkı malzemesi kullanılıyor. Ekmek yapıldıktan sonra 1,5 milyar lira karşılığında 600 bin ton buğdayı israf ediyoruz" diye uyardı.

İnancın temelinde israfın her türlüsünün haram olduğuna dikkat çeken Başkan Ahmet Çolakbayrakdar,

“İnsanın açlıkla nefsini terbiye ettiği Ramazan ayında maalesef ekmek ve gıda ürünleri israfı daha da artıyor. Bizim çöpe attığımız ekmeği, yemeği bulamayan, onları ne iftarda ne de sahurda yiyemeyenler var. Bu gerçeği göz önünde bulundurmamız hem bir insan hem de bir Müslüman olarak görevimizdir. Ekmeği israf etmeyelim, bu konuda başta ailemizden başlamak üzere herkesi uyarmalı, daha dikkatli olmalıyız. Bu konuda biz de belediye olarak yeni bir çalışmanın içindeyiz. Başlatılacak her türlü kampanyaya destek, öncü olacağız" şeklinde sözlerini bitirdi.

HIRS, İSRAF, HÜRMETSİZLİK; ŞÜKÜRSÜZLÜKTÜR

Bediüzaman Said Nursi, Müslümanları özellikle de Nur Talebelerini kanaatli olmak ve israf etmemek konularında dikkat çekici şekilde uyarır ve bu konuda risaleler telif eder. 

Bediüzzaman; 'Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.' şeklindeki veciz ifadeleriyle meselenin önemini vurgular.

''Hem rızık olan nimetlerde gayet güzel, süslü sûretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar şükrün dâvetçileridir; zîhayatı şevke davet eder ve şevkle bir nevî istihsan ve ihtirama sevk eder, bir şükr-ü mânevî ettirir. Ve zîşuurun nazarını dikkate celb eder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teşvik eder; onunla kalen ve fiilen şükre irşad eder ve şükrettirir.

Ve şükür içinde en âli ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır. Yani, gösterir ki, şu lezzetli rızık ve nimet, kısa ve muvakkat bir lezzet-i zâhiriyesiyle beraber, daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmânîyi şükürle kazandırır. Yani, rahmet hazinelerinin Mâlik-i Kerîminin hadsiz lezzetli olan iltifatını düşündürüp, şu dünyada dahi Cennetin bâki bir zevkini mânen tattırır. İşte rızık, şükür vasıtasıyla o kadar kıymettar ve zengin bir hazine-i câmia olduğu hâlde, şükürsüzlükle nihayet derecede sukut eder.

Altıncı Sözde beyan edildiği gibi, lisandaki kuvve-i zâika, Cenâb-ı Hak hesabına, yani mânevî vazife-i şükraniye ile rızka müteveccih olduğu vakit, o dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i bînihaye-i İlâhiyenin hadsiz matbahlarına şâkir bir müfettiş, hâmid bir nâzır-ı âlikadr hükmündedir. Eğer nefis hesabına olsa, yani rızkı in’âm edenin şükrünü düşünmeyerek müteveccih olsa, o dildeki kuvve-i zâika, bir nâzır-ı âlikadr makamından, batn fabrikasının yasakçısı ve mide tavlasının bir kapıcısı derecesine sukut eder.

Nasıl rızkın şu hizmetkârı şükürsüzlükle bu dereceye sukut eder. Öyle de, rızkın mahiyeti ve sair hademeleri dahi sukut ediyorlar. En yüksek makamdan en ednâ makama inerler. Kâinat Hâlıkının hikmetine zıt ve muhâlif bir vaziyete düşerler.

Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.

Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir. Hattâ, hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlâhî ile ihsan eder, yedirir.

Evet, Zât-ı Akdesin alem-i zâtîsi ve en âzamî ismi olan lâfzullahtan sonra en âzam ismi olan Rahmân, rızka bakar. Ve rızıktaki şükürle ona yetişilir. Hem Rahmân’ın en zâhir mânâsı, Rezzaktır.

Hem şükrün envâı var. O nevîlerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi, namazdır.

Hem şükür içinde sâfi bir iman var; hâlis bir tevhid bulunur. Çünkü, bir elmayı yiyen ve “Elhamdülillâh” diyen adam, o şükürle ilân eder ki: “O elma doğrudan doğruya dest-i kudretin yadigârı ve doğrudan doğruya hazine-i rahmetin hediyesidir” demesiyle ve itikad etmesiyle, herşeyi, cüz’î olsun küllî olsun, Onun dest-i kudretine teslim ediyor. Ve herşeyde rahmetin cilvesini bilir. Hakikî bir imanı ve hâlis bir tevhidi, şükürle beyan ediyor.''

Mektubat, 28. Mektub, 5. Risale, Şükür Risâlesi, s. 609, eski s. 348

LÛ­GAT­ÇE:

alem-i zâtî: Zâta ait alem, sembol.
batn: mide.
hazine-i câmia: geniş hazine.
istihsan: Güzel görme, beğenme.
kalen: sözle.
kuvve-i zâika: Tat alma duyusu.
lâfzullah: Allah lafzı.
mikyâs: ölçü.
nâzır-ı âlikadr: Bakarken yüksek kıymetleri gören.
sukut: alçalma.
tergib: Rağbet ettirme, revaç verme.
zîşuur: şuur sahibi.

yeni asya

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.