Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet mensupları kardeştir

Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet mensupları kardeştir

“Hz. Hüseyin’in uğruna canını verdiği o yüce değerleri bugüne taşımak gerekir…”

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ehlibeyt Âlimleri Derneği (EHLADER)'in düzenlediği "9. Uluslararası Erbain Merasimi" programına katıldı.
 
İstanbul Bahçelievler Belediyesi Muhsin Yazıcıoğlu Spor Salonu'nda düzenlenen programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Kerbela hadisesini unutmakla o acıyı sadece gözyaşlarıyla geçiştirmek arasında fark olmadığını kaydederek, Kerbela hadisesini anmaktan ziyade anlamanın ve Hz. Hüseyin’in uğruna can verdiği değerleri bu asra taşımanın önemine işaret etti.
 
İslam dünyasında yaşanan gelişmelerden, Kerbela’nın yeterince anlaşılmadığının ortaya çıktığına da değinen Başkan Görmez’in konuşmasından bazı satır başları şöyle;
 
Kerbela'dan ibret almadık
 
Bugün İslam âlemine baktığımızda, Kerbela hadisesinden hiç ibret almadığımızı görüyoruz.
Kerbela’yı hiç anlamadığımızı, Ehl-i Beyti Mustafa'yı idrak etmediğimizi, Hz Hüseyin'in başına gelenlerden ibret almadığımızı görüyoruz. İslam topraklarında bizim o inanmaya yaklaşmadığımız inanmak bile istemediğimiz ne kadar vahşet ve dehşet varsa biz bugün görüyoruz. Müslüman Müslümanı tekbir getirerek hunharca katledebiliyor. Öldüren tekbir getiriyor, ölen şehadet getiriyor. Bu ne büyük bir acı. Bütün bu olup bitenler bizim Kerbela’yı anlamadığımızı Hz. Hüseyin’in uğruna can verdiği o yüce değerlerden uzaklaştığımızı gösteren en büyük göstergelerdendir. Bugün İslam medeniyeti tarihin en zor süreçlerinden geçiyor. Üç zor dönem yaşamıştır İslam medeniyeti. Birincisi, tam da bugün erbainini yâd ettiğimiz acıların yaşandığı dönemdir. Cemel, Sıffin, Nehrevan, Kerbela… Bütün buralarda yaşanan büyük acılar İslam medeniyetinin karşı karşıya kaldığı birinci musibettir. İkincisi, Moğol istilasından sonra nehirlerin kan ve mürekkep aktığı zor dönemdir. İnanın şuanda üçüncü zor dönemden geçiyoruz. Bu zor dönemden ancak güçlü bir vahdet ile çıkabiliriz. Mezhep ihtilaflarımızı kardeşlik buluşmasına dönüştürerek, insan yetiştirme süreç ve mekanizmalarımızı gözden geçirerek ve Resulü Ekrem’in yolunu yeniden keşfederek, Hz. Hüseyin ve evladının uğruna canlarını verdikleri o yüce değerleri yeniden yaşatarak ancak üstesinden gelebiliriz.
 
“Hz. Hüseyin’in uğruna canını verdiği o yüce değerleri bugüne taşımak gerekir…”
 
Kerbela’ya karşı iki okuma ve anlama biçiminin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bunlar birincisi, Kerbela’yı tarihe hapsetmek, sadece tarihte yaşanmış bir trajedi, tarihte yaşanmış ve bitmiş bir kıssa olarak yorumlamak yanlıştır. Böyle bir okuma ve anlama biçimi Hz. Hüseyin’e haksızlıktır. Ehl-i Beyte karşı haksızlık ve hürmetsizliktir. İkinci okuma biçimi olan, Kerbela’yı sadece senede bir defa acıları dindirmek için ağlamak, gözyaşı dökmek, sineleri dövmek, kalpleri teselli etmenin aracına dönüştürmek de doğru değildir. Asıl doğru olan anmak değil, anlamaktır. Asıl doğru olan anlamak ve yaşamaktır. Bu asra getirmektir. Hz. Hüseyin’in uğruna canını verdiği o yüce değerleri bugüne taşımaktır asıl doğru olan.
 
“Kerbela hadisesini unutmak ile onu sadece gözyaşıyla geçiştirmek arasında fark yoktur…”
 
Biz Müminler Sünni’siyle, Şii’siyle, Caferi’siyle, Hanefi’siyle mezhebimiz, meşrebimiz, yolumuz, erkânımız ne olursa olsun, Kerbela şehitlerini sadece hüzünle, matemle, gözyaşıyla anarak vazifelerimizi yerine getirmiş olur muyuz? Ehl-i Sünnet kardeşleriniz Kerbela’yı unutmak istedi ancak siz unutturmadınız. Daima yâd ettiniz. Aslında bu topraklar bunun istisnasıdır. Anadolu topraklarında yaşayan Müslümanlar ister Ehl-i Sünnet, ister Ehl-i Beyt, ister Alevi, ister Sünni olsun Kerbela’yı hiç unutmadılar. Yok saymadılar. Muharremiyeler kaleme aldılar, kasideler, ağıtlar yaktılar tıpkı sizin gibi. Tarih boyunca şaz ve marjinal olan bugünde İslam dünyasının başına musibet olan kesimleri, grupları, fırkaları bir tarafa bırakıyorum ama inanın Ehl-i Sünnet kardeşleriniz de unutmadılar. Sadece görünüşte siz belki bunu daha yüksek sesle yâd ettiniz. Gözyaşı döktünüz. Bizlere unutturmadınız. Ama inanın unuttuğunu sandığınız kardeşleriniz de aslında unutmadı. Ama şunu birlikte müzakere edelim, unutarak geçiştirmekle, sadece gözyaşı dökerek, ağlayarak geçiştirmek arasında ne fark var? Hepimiz birbirimizi sorgulayalım. Cehaletle ilim değil, ilim ile ilim tartışsın, konuşsun. Bunun muhasebesini yapalım. Susarak, unutarak geçiştirenler ile ağlayarak, gözyaşı dökerek geçiştirenler arasında ne fark var? Öyleyse bize düşen görev nedir? Hz. Hüseyin’in uğruna canını verdiği değerler hak, adalet, ahlak, merhamet, şefkat, insanlık, fazilet, erdem… Bu değerlerdir. Bize düşen görev de Hz. Hüseyin’in uğruna canını verdiği değerleri bugüne taşımaktır.
 
“Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet mensupları kardeştir…”
 
Kerbela’ya karşı iki tavır görüyorum. Birine ‘Hüseyni tavır’ diğerine ‘Hasani tavır’ diyorum. Ehl-i Beyt mensubu kardeşlerimizin tavrı Hüseynidir, tabiidir, zulme karşı mazlumun yanında yer almaktır. İnanın kalpten, gönülden söylüyorum İslam coğrafyasında Ehl-i Sünnet kardeşlerinizin Kerbela’ya karşı tavrı da Hasanidir. Hüseyni celaldir, Hasani cemaldir. Bunlar birbirinden uzak tavırlar değildir. Buralardan biz ayrılık gayrılık üretemeyiz. Biri celaldir diğeri cemaldir. Celal ve cemal tevhit olursa kemal ortaya çıkar. Bunu sağlamak, kemale doğru hep birlikte gitmek gerekir. Hasani tavır alanları ötelememek lazım. Hepsi kardeştir. Zalimin karşısında mazlumun yanında yer almakta birleşiyorsunuz. Hiçbir mümin böyle bir tarihi büyük hadiseye karşı kalbinde zerre kadar yezidi bir tavır takınamaz. Adı ister Sünni ister Şii ister Hanefi ister Şafi olsun fark etmez.
 
“Bugün İslam dünyasının en büyük sorunlardan birisi, âlimlerin ümmete rehberliklerinin azalmasıdır…”
 
Hz. Hüseyin Efendimizin ölümsüzlüğe yürümeden önce, Kufe’ye gitmeden önce okuduğu hutbeler vardır. Bunlardan bir tanesi Mina hutbesidir. Bu hutbe âlimlere sesleniştir. Âlimlere hitap eder. Hz. Hüseyin’in ölümsüzlüğe gitmeden önce Mina’da irat ettiği hutbe her âlimin başucuna asacağı bir hutbedir. Bu hutbede Hz. Hüseyin âlimlerin sorumluluklarını anlatır. ‘Âlimler ümmetimin güven kaynaklarıdır’ diyor Peygamber Efendimiz. Ama bugün üzülerek belirteyim ki âlimler emin olma vasfını kaybetmiştir. Âlimler taraf oldular. Âlimler vahdetin tarafından firkatin taraftarı oldular. Bugün İslam dünyasında en büyük sorunlardan biri âlimlerin ümmete rehberliklerinin azalmasından kaynaklanıyor.
 
Başkan Görmez, konuşmasını “Şehadetinin sene-i devriyesinin erbaininde, şehitlerin serdarı, şehitlerin serçeşmesi Hz. Hüseyin efendimizin ve onunla birlikte can veren şühedayı evladını, kardeşlerini ve onların varlık sebebi olan Aliyyül Murtaza’yı, Fatımatuzzehra’yı, Ehl-i Beyti’l Mustafa’yı hürmetle, tazimle, şükranla, minnetle yâd ediyorum. Aşuranın erbaininde Hz. Hüseyin efendimiz ve Ehl-i Beytin can veren şehitlerin sevgisi, rahmeti, merhameti ve onların kardeşlik için uğruna canlarını verdikleri o değerleri yeniden yaşatmasını bizlere nasip etmesi için Allah’a niyazda bulunuyorum” sözleriyle tamamladı.  
 
Irak'tan ve İran'dan İslam âlimlerinin katıldığı programa çevre illerden de çok sayıda vatandaş katıldı.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.