Süer, Batı Afrika’da dikkat çeken Ebola’nın, viral kanamalı hastalıklar grubunun bir üyesi olduğunu ifade ederek, "Doğal rezervuar olan meyve yarasalarından primatlara geçişi (maymun, şempanze, goril) ve ardından insanlara bulaşması yolu ile yayıldığı ispatlanan virüs, kuluçka döneminden ziyade klinik belirtiler ortaya çıktığı zaman bulaşır. Virüs, aniden başlayan ateşin yanı sıra bulantı, kusma, baş, kas, eklem ağrıları ile kendini gösterir. Ölümle sonuçlanabilen bu hastalık için ne yazık ki hazırlanmış bir aşı bulunmasa da araştırmalar tüm hızıyla devam ediyor" dedi.

 

Süer, Batı Afrika’da dikkat çeken, 1976 yılından bu yana küçük çaplı salgınlar olarak devam eden Ebola virüsünün, günümüzde Sierra Leone, Gine, Liberya ve Nijerya’da hala etkinliğini sürdürdüğüne dikkat çekerek şunları kaydetti:

 

"Ebola virüsü viral kanamalı hastalıklar grubunun bir üyesidir. Önceki salgınlara kıyasla bu salgın daha fazla kişinin enfekte olmasına sebep oluyor. Meyve yarasalarından primatlara geçişi (maymun, şempanze, goril) ve ardından insanlara bulaşması ile yayılan ve doğal rezervuar olan Ebola virüsü; kuluçka döneminde bulaşma özelliği olmayan ancak klinik belirtiler ortaya çıktığı zaman bulaşıcılık özelliğine sahip olan bir hastalık olarak biliniyor ve yakın temas sonucu sağlıklı bir kişiye bulaşabiliyor."

Her türlü vücut sıvıları ile bulaşan Ebola virüsünün, klinik şikayetler olan ateş, bulantı, kusma, baş, kas ve eklem ağrıları gibi belirtilerle kendini gösterdiğini dile getiren Süer, "Hastalıkla birlikte ilerleyen günlerinde ise solunum sıkıntısı gibi akciğer problemleri ve diğer organ yetmezlikleri (karaciğer, böbrek) görülmeye başlar. Hastalığın son döneminde de kanamalar ortaya çıkar ve hasta hayatını kaybedebilir. Günümüzde hastalığı karşı hazırlanmış bir aşı bulunmamakla beraber bu konuda çok sayıda araştırma devam etmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı deneylerde bu hastalık için hazırlanmış olan bir ilaç etkili bulunsa da insan için kullanımı henüz FDA tarafından onaylanmamıştır" diye konuştu.