Düşünceler içinde bunalmak

Beşer olduğumuz için, beşeri münasebetlere ihtiyaç duyuyoruz. Hem maddi hem manevi ihtiyaçlarımızı gidermek için ihtiyaç duyuyoruz birbirimize… Hele cemaatsek manevi kuvveti birbirimizden alıyoruz… Ferahlıyoruz, rahatlıyoruz ve her bireyin yükümüzü hafiflettiğini biliyoruz. Ve biliyoruz ki şahsı manevi olduğumuz için her ferdin şerefi bizim de şerefimiz. Ve kardeşlerimizin şerefleriyle şerefleniyoruz. Enaniyet ve kıskançlık mikrobunun önüne ancak şahsı manevi bilinci durabiliyor biliyoruz…

Ve bazen… Kalabalıklar bunaltıyor. Sığınacak bir liman arıyorum. Kalabalıklar yetmiyor tüm ihtiyaçlarımızı gidermeye… Ruhum daralıyor ve bu daralmaya hiç kimse engel olamıyor, bazen nedenli bazen nedensiz bunalıyorum. Kabıma sığamıyorum. Ebed arzusu mu? Yoksa istidatlarımın inkişaf etmek için haykırışları mı bilmiyorum?

Ve bazen... Hüzün çöküyor üstüme bu sefer nedenini biliyorum. Kendimi ifade etmem lazımken edememek beni çökertiyor ve yanlış anlaşılan bir durumu düzeltmemek ya da düzeltememek… Teşebbüs etsem yeter bana belki de… Çünkü vazifem bu. Ama onu da tam yapamıyorum… Ki, her zaman yapabiliyorken yapamamak yıkıyor beni. Belki de beni yıkan, benim hakkımdaki düşünceyi kendime yakıştıramamadır. Belki de beni yakan, yanlış bir zan altında mahcup olmaktır. Ve belki de beni yakan konuşsam bile düzelmeme korkusudur…

Bu duygu karmaşası bana şunları bir kez daha öğretiyor1- Benim vazifem elimden geleni yapmaktır. 2-Elimden geleni yaptıktan sonra sonuca razı olmaktır. 3- Beni yıkan düşünce, rızayı ilahiyi kaybetmek korkusu olmalı. 4-Uhuvvet bozulunca huzur bozuluyor. Manevi hava bozuluyor. En güzel mekânlarda en güzel insanlarla zehir gibi vakit geçirebiliyor insan…

Bu düşünce yığınları altında enkazda kaldığımı hissederken Rabbimin kalbimdeki en hafi düşüncelerimden haberdar olması beni mutlu ediyor. Yıllarca konuşsam dahi beni usanmadan dinleyecek, her daim kapısı açık olan ve her şeye kudreti olan Rabbimin olması beni o kadar mutlu ediyor ki… Düşünce denizinde tam boğulacakken, cankurtaran bir elin olması. Ve o elin her şeye gücünün yetmesi…

Rabbim! Beni bir an olsun nefsimin eline bırakma… Kimsesizlerin kimsesi olan Rabbim! Beni kapısından kovmayan Rabbim! Aynı günahları işleyerek binlerce kez aynı tövbeleri eden şu kulunun kalbine, kabz halinden sonra bastı gösteren zülcemal... Celaline layıkta olsam, cemalini gösterdiğin için sana milyonlarca kez hamd ediyorum… Utanıyorum! Her seferinde aynı günahlarla aynı kapıya gelmekten, ama biliyorsun ki başka gidecek kapım yok… Ve gidecek kapım olsa dahi o kapıların kudreti yok…
                         
Yâ Rab, garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,
Bî-ihtiyarem, el-aman-gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhî!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.