Dünya menfaati azdır, ahiret hayırlıdır ve haksızlığa uğratılmazsınız

Dünya menfaati azdır, ahiret hayırlıdır ve haksızlığa uğratılmazsınız

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 77-79. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

77-(Mekke’de iken savaşmayı isteyip de) kendilerine: “Ellerinizi (şimdilik savaştan) çekin, namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin!” denilen kimseleri görmedin mi? Şimdi (Medîne’de) onlara savaş (farz olarak) yazılınca içlerinden bir fırka, Allah’dan korkarcasına, hattâ daha şiddetli bir korkuyla insanlardan korkmaya başladılar. Ve şöyle dediler: “Rabbimiz! Bize savaşı niçin (farz olarak) yazdın? Ne olurdu, bizi yakın bir vakte (yatağımızda öleceğimiz vakte) kadar te’hîr etseydin!”
(Ey Resûlüm! Onlara) de ki: “Dünya menfaati azdır. Hem âhiret, (günahlardan) sakınan için hayırlıdır ve (orada) kıl kadar haksızlığa uğratılmazsınız.”

78-Nerede olursanız olun, (hattâ) yüksek kalelerde bile olsanız, ölüm size yetişir. Hâlbuki onlara (yahudilere ve münâfıklara) bir iyilik gelirse: “Bu, Allah katındandır!” derler. Ama onlara bir kötülük gelirse: “Bu senin yüzündendir!” derler. (Onlara) de ki: “Hepsi Allah katındandır” Böyleyken, bu kavme ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!

79-Sana isâbet eden her iyilik Allah’tandır; sana isâbet eden her kötülük ise nefsindendir.(1) (Habîbim, yâ Muhammed!) İşte seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. (Buna) hakkıyla şâhid olarak ise, Allah yeter!

(1) “Evet, Kur’ân’ın dediği gibi, insan seyyiâtından (kötülüklerinden) tamâmen mes’ûldür. Çünki seyyiâtı isteyen odur. Seyyiât, tahrîbât (bozmak) nev‘inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahrîbât yapabilir. Müdhiş cezâya kesb-i istihkāk eder (hak kazanır). Bir kibrit ile bir evi yakmak gibi. Fakat hasenâtta (iyiliklerde) iftihâra (gururlanmaya) hakkı yoktur. Onda, onun hakkı pek azdır. Çünki hasenâtı isteyen ve iktizâ eden (gerektiren) rahmet-i İlâhiye ve îcâd eden (yaratan) kudret-i Rabbâniyedir. Suâl ve cevab (istemek ve vermek), dâî ve sebeb (çağıran ve cevab veren), ikisi de Hakk’tandır. İnsan yalnız duâ ile, îmân ile, şuûr ile, rızâ ile onlara sâhib olur. Fakat seyyiâtı isteyen, nefs-i insâniyedir.” (Tılsımlar, 26. Söz, 79)