Suriye'deki savaşı gündemden düşüren ve son birkaç aydır Ukrayna'daki gelişmelerle meşgul olan uluslararası kamuoyu, Mısır'da kapıda bekleyen 'kitlesel kıyım' karşısında ise sessizliğe büründü. Mısır'da haklarında yeni karar verilen 683 kişinin dışında idam cezaları onaylanan 37 kişinin durumu ise 'endişe' sebebi bile değil. Özellikle, 3 Temmuz 2013'te Mısır'da gerçekleşen ve sonrasında binlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden olan darbe sonrası cunta rejimi ile dirsek teması içinde olan ABD ve AB kanadından gelen tepkiler yüzeysel eleştirilerin ötesine geçmiyor. Tüm yaşananlara rağmen Batılı ülkelerin cuntaya rağmen 'Mısır'da demokratik sürecin işleyeceğine dair' olumlu meseajlar gelmesi dikkatlerden kaçmıyor.

AB'den müreffeh Mısır tavsiyesi

Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır'da önce 528, ardından 683 kişiye idam cezası verilmesinin önerilmesine AB'nin güçlü şekilde karşı çıktığını belirterek, toplu yargılamaları, 'uluslararası insan hakları hukukunun açık şekilde ihlali' olarak tanımladı. Ashton, Mısırlı yetkililerden, toplumdaki bölünmüşlüklerin üstesinden gelme umudunu felç eden bu eğilimin derhal tersine çevrilmesini ve tüm vatandaşlara açık siyasi bir süreç aracılığıyla gerçek anlamda demokratik, istikrarlı ve müreffeh bir Mısır'a doğru ilerlemenin güvence altına alınmasını istedi.

Yeni şafak