Doğu Anadolu’nun serhat şehri Van’dan izlenimler-2

Doğu Anadolu’nun serhat şehri Van’dan izlenimler-2

VAN KALESİ

Bediüzzaman Hazretlerinin Birinci Said döneminde toplam 20 yıla yakın hayatı bu şehirde geçmiş. Dershanesini kışlaya çevirerek talebelerini yetiştirmiş ve halkı kurtarmak uğruna hayatını feda etmiş. Sonuçta halkı kurtarmış ama kendisi esir düşmüş.

Döndüğünde Van Şehri yerine bir harabe ile karşılaşınca bu defa yekpare taştan kalesine çıkmış, geçmişte yaşadıklarını bir bir hatırlayarak, hatta çocukların bağırışlarını duyarcasına eski Van’ı hayalinde canlandırmış ve onlardan ayrılmanın verdiği hüzünle, ruh ve kalbinin de yardımı ile hayli gözyaşı dökmüş.
Şimdi durum pek farklı değil “Yeni Van” farklı bir yerde, bugünkü yerinde kurulunca eski Van harabe haliyle hala varlığını sürdürmektedir. Ermeni vahşetinin en canlı örneğini oluşturmaktadır.

Sizin de bir gün yolunuz Van’a düşerse Van Kalesini ve kale dibi yıkık Van harabelerini, Horhor Medresesini ve ismini ondan aldığı Horhor suyunu yıkılmayan iki camisini, Van Paşasının kaldığı yıkık sarayını görmeniz mümkün.
En önemlisi yıkılan Van’a mezar taşı kabul ettiği kaleye çıkarsanız Üstadın şu vasiyetini de yerine getirmeniz mümkün:

“Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar. Sizden şunu rica ederim ki, mâzi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız. Yâni, İhtiyar Risalesinin On Üçüncü Ricasında beyan ettiği gibi, Medresetü'z-Zehranın mekteb-i iptidaîsi ve Van'ın yekpare taşı olan kalesinin altında bulunan Horhor medresemin vefat etmesi ve Anadolu'da bütün medreselerin kapatılmasıyla vefat etmelerine işaret ederek, umumunun bir mezar-ı ekberi hükmünde olmasına bir alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van Kalesi mezartaşı olmuş. "Ey üç yüz sene sonra gelenler! Şu kalenin başında bir medrese-i Nuriye çiçeğini yapınız.” (Emirdağ L. Sh.344)

Mevcut şekliyle kale sit alanına dahil edildiği için üzerine o medreselerden (o çiçeklerden) birkaçını takmak mümkün olmamış ama Van’ın içine o çiçeklerden o kadar çok ekilmiş ki, neredeyse her sokakta bir medrese-i Nuriyeye rastlamak mümkün hale gelmiş. Her okulun yanında üç katlı, dört katlı Nur Medreseleri çiçek açmış gibi hem şehri güzelleştirmiş hem yeni yetişen nesillere dinlerini öğrenmelerinde büyük görev üstlenmiştir. Hem de vefalı Nur Talebeleri Üstadlarının vasiyetini yerine getirmenin bahtiyarlığını yaşamıştır.

Kale resimleri için tıklayınız

EREK DAĞI

Van’a gittikten sonra Erek Dağına çıkmamak olmaz. Üstadın 1922’den sürgün edildiği 1926 Şubat’ına kadar yaz aylarında kaldığı Erek dağına…
Orada, Erek’de iki kilise varmış. Üstad Van’a gidince önce o kiliselerden birini tamir ettirmiş ve birkaç talebesi ile orada derslerine devam etmiş. Van’a hayli uzakta, Erek Dağının eteklerinde bulunan bu yerden Van’a çoğu zaman yürüyerek gelirmiş. Kendisine at temin edildiğinde dahi kabul etmeyip yürümeyi tercih ettiği söyleniyor. Başkalarının 2,5-3 saatte ancak gidebildiği bu yerden şehre Üstad 1,5 saatte gidermiş. Yürürken hayli hızlı yürüdüğü rivayet ediliyor. Kimse ona yetişemezmiş.
Erek Dağına Çoravanis’in içinden geçilerek gidiliyor. Üstadın birinci Said Dönemindeki talebelerinden Ali Çavuş ile Molla Maruf ve Molla Yasın bu köyde metfun, Üstadın gelip namaz kıldığı ve zaman zaman burada kaldığı Bediüzzaman Camisinin hemen yakınında bulunan mezarlığa defnedilmişler.

Camide üstadın kaldığı bir oda var. O odada teberrüken iki rekat namaz kıldık, hem de mezarlığı ziyaret ederek Üstadın talebelerine birer Fatiha okumak nasip oldu.

Çoravanis, hayli yeşil bir köy mevsim sonbahar olduğundan ağaçlarda yeşil ve sarının her tonu vardı. Soluk renkler her tarafa hakimdi. Köyün İlköğretim okuluna da Ali Çavuş ismi verilmiş. Biz ikindi sonrası gittiğimizden okul dağılmıştı Ali Çavuş’un öğrencileri köy yollarında evlerine gidiyorlardı.

Erek Dağında bir de Üstadın “çok yer gezdim ama ondaki lezzeti hiçbir yerde görmediğim” dediği Zernabat suyu var. Hemen kilisenin yakınında Dağın eteğinde bir parmak kalınlığında bir çeşme suyu gibi sürekli akıp duruyor. O sudan içme imkânını bulduk, farklılığı hemen anlaşılıyor. Çok güzel ve berrak bir su.
Şimdilerde kilise bakımsızlıktan harabe haline dönmüş, tabiatın sert rüzgarlarına dayanmak, ayakta durmak için hayli mücadele vermiş/veriyor. Birileri el atmazsa birkaç yıla iyice kaybolacak bir görüntüsü var.

Erek Dağı resimleri için tıklayınız

NUR MEDRESELERİ

Van’da geçen elli yıl sonrasında Risale-i Nurların gönüllerde taht kurduğunu görmeniz mümkün. Nur Talebelerinin bir koldan değil 15-20 koldan gayretli çalışmaları var.
Hanım ablalar, erkeklerden geri kalmadıklarını gösterircesine gayretle çalışıyorlar. Bir değil, on değil, hatta yüz değil, yüzlerce Nur Medreseleri ışık saçan birer yıldız gibi etraflarını aydınlatıyorlar.

Talebeler, gençler, her tarafı doldurmuş, her taraf cıvıl cıvıl bir hal almış. Üstadın Medreset-üz Zehrayı kurma hayali gerçek olmuş, açılan nur medreselerinde binlerce, hatta onbinlerce talebe Mekteplerde aldıkları fen derslerine mukabil buralarda aldıkları din dersleri sayesinde çift kanatlı yetişerek vatanlarına ve milletlerine menfaatli bir uzuv haline gelmişler.

Bu yönüyle bakıldığında adeta Van’ın içinde ayrı bir Van varmış gibi duruyor. Bu insanlar ve bu insanların Nur Medreselerinde yetiştirdikleri Nur Talebeleri Güneydoğuda cereyan eden olaylardan ve menfi fikirlerden uzak farklı bir dünya gibiler.
Devlet artık bu farkı fark etmeli ve bu çalışmalara maddi manevi destek olmalı, binlerce ananın gözyaşına neden olan terörü ve terörü doğuran ırkçılık fikrini yok etmek istiyorsa bu çabalara destek vermelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum