Doğrusu sen gerçekten apaçık bir azgınsın!

Doğrusu sen gerçekten apaçık bir azgınsın!

Günün Ayet meali...

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Kasas 14-21. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:

14-Nihâyet (Mûsâ’nın) gücü kemâle erip olgunlaşınca, ona hikmet ve ilim verdik. İşte iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.

15-Derken (Mûsâ,) halkının (henüz istirâhatte iken herşeyden) habersiz olduğu bir sırada şehre girdi de orada birbiriyle öldüresiye dövüşen iki adam buldu; birisi kendi kabîlesinden (İsrâiloğullarından), diğeri düşmanından (Mısırlı bir kıbtî) idi. Bunun üzerine kendi kabîlesinden olan kimse, düşmanından olana karşı, ondan (Mûsâ’dan) yardım istedi. Mûsâ da ona (o kıbtîye) bir yumruk vurdu, böylece onun hakkında (takdîr edilen) kazâya (ölümüne) sebeb oldu. (O kâfir kıbtî öldü). (Hatâen de olsa, bundan çok üzüldü ve:) “Bu, şeytanın işindendir. Gerçekten o, saptırıcı apaçık bir düşmandır!” dedi.

16-(Mûsâ:) “Rabbim! Doğrusu ben nefsime zulmettim; artık beni bağışla!” dedi. Bunun üzerine (Allah da) onu bağışladı. Çünki Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (çok merhamet eden) ancak O’dur. (*)

17-(Mûsâ:) “Rabbim! Beni ni‘metlendirdiğin şeyler hakkı için, bir daha günahkârlara aslâ yardımcı olmayacağım!” dedi.

18-Böylece korku içinde kalan bir kimse olarak (ve etrâfı) gözetleyerek şehirde sabahladı; bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen o kimse, (bu sefer başka bir kıbtîye karşı) kendisinden (yine) imdâd istiyor! Mûsâ ona: “Doğrusu sen gerçekten apaçık bir azgınsın!” dedi.

19-Bunun üzerine (Mûsâ,) ikisinin de düşmanı olan o kimseyi yakalamak isteyince, (Mûsâ’nın İsrâiloğullarından olan adamı azarlamasından hâdisenin iç yüzünü anlayan kıbtî korkarak) dedi ki: “Ey Mûsâ! Dün bir adamı öldürdüğün gibi (şimdi de) beni mi öldürmek istiyorsun? Demek (sen), bu memlekette ancak bir zorba olmak istiyorsun da, (arayı) düzelticilerden olmak istemiyorsun!” (**)

20-Sonunda (bu haberin yayılması üzerine) şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi (ve:) “Ey Mûsâ! Doğrusu (şehrin) ileri gelenler(i) seni öldürmek için hakkında müzâkere ediyorlar; hemen (bu şehirden) çık; gerçekten ben sana nasîhat edenlerdenim” dedi.

21-Bunun üzerine (Mûsâ) korkuya kapılan biri olarak (ve etrâfı) gözetleyerek oradan (şehirden) çıktı. “Rabbim! Beni bu zâlimler topluluğundan kurtar!” dedi.

(1)“Cenâb-ı Hakk’ın ‘Gafûr’ (çok bağışlayan) ve ‘Rahîm’ (çok merhamet eden) gibi iki ismi, tecellî-i a‘zamla (en büyük tecellî ile) ehl-i îmâna teveccüh ediyor (yöneliyor). Ve Kur’ân-ı Hakîm’de peygamberlere en mühim ihsânı, mağfiret (bağışlama) olduğunu gösteriyor ve onları, istiğfâr (tevbe) etmelerine da‘vet ediyor. *******
*بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمَنِ الرَّح۪يمِ kelime-i kudsiyesini her sûre başında tekrâr ile ve her mübârek işlerde zikrini emretmesiyle, kâinâtı ihâta eden (kaplayan) rahmet-i vâsiasını (geniş rahmetini) melce’ ve tahassungâh (sığınacak ve korunacak bir yer) gösteriyor ve فاَسْتَعِذْ [Sığın!] emriyle اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّج۪يمِ kelimesini siper yapıyor.” (Lem‘alar, 13. Lem‘a, 75)

(2)Âyette geçen, İsrâiloğullarından olan adamla Hz. Mûsâ (as) arasındaki konuşmayı kıbtî duyunca, dünkü kātilin Hz. Mûsâ (as) olduğunu anladı ve hemen giderek Fir‘avun’a haber verdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ (as)’ın yakalanıp öldürülmesi için Fir‘avun’dan emir alan adamları onu ta‘kībe başladılar.
(Celâleyn Şerhi, c. 6, 18)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.