Diyanet olarak çocuklardan özür diliyoruz

Diyanet olarak çocuklardan özür diliyoruz

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl farklı bir temayla kutlanan Camiler Haftası, bu yıl Cami ve Gençlik başlığı altında bir dizi etkinlikle kutlanmaya devam ediyor

RisaleHaber-Haber Merkezi
 
Hafta münasebetiyle Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Bursa Müftülüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Gençlik Buluşması’ programına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı. Hafta boyunca farklı platformlarda gençlerle buluşmasını sürdüren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, gençlerden gelen davetin kendisini mutlu ettiğini ve gençlerle buluşmaktan büyük bir onur duyduğunu kaydetti.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak cami ve gençliği buluşturmada geç kaldıklarını dile getiren Başkan Görmez, camilerin gençlerin anlam arayışına yanıt verecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
 
Gençlere ulaşacak bir dil kullanmanın da önemine dikkat çeken Başkan Görmez'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
 
“Camiler, gençlerin anlam arayışına cevap verecek mekanlar olmalı…”
 
Sevgili gençler, bir haftadır Diyanet İşleri Başkanlığı olarak cami ve gençliği buluşturmada gecikmişliğimizi, kusurlarımızı telafi etmeye çalışıyoruz. Sizlerden özür diliyoruz. Sizin yüreğinizde, kalbinizde Allah'ın evine camilere karşı muhabbet olduğunu biliyorum. Ancak biz büyükler sizin genç yüreklerinizde sakladığınız o muhabbete rehberlik yapamadığımızı düşünüyorum. Eğer biz hakkıyla rehberlik yapsaydık camiler şehrin ve hayatın kıyısında kalmaz, şehrin ve hayatın merkezinde olurdu. Orta yaş büyüklerin mekanı olmaz, sizin de sevgi ve muhabbet mekanınız olurdu. Sizin anlam arayışınıza cevaplar veren mekanlar olurdu.
 
“Camilerimizi, gençlerimizin muhabbet mekanı haline dönüştürelim…”
 
Camilerimizin gençlerimizin anlam arayışına yanıt verecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Camiler, kubbeler, minberler, mihraplar gençleri özledi. ‘Geç kalma genç gel’ sloganıyla bu haftayı idrak ediyoruz. Niyazım odur ki, bu buluşmalar bir haftaya özgü olmasın. Bu güzelliğin fitilinin ateşlenmesi bir başlangıç olsun ve bundan sonra camilerimiz asla gençsiz kalmasın. Biz bu haftayla sadece gençlerimizi camiye davet etmeyi hedeflemedik. Camilerimizi gençlerimizin muhabbet mekanı haline dönüştürelim istedik. Adanmış din gönüllüleriyle gençlerimiz camide kucaklaşsın istiyoruz.
 
“Gelin gençler, camilerde sizi kuşatacak dili sizinle birlikte bulalım…”
 
Camide kullandığımız dil sizi kuşatmıyor. Vaazlar sizin yaşınıza hitap etmekten hala uzak. Hutbeler sizin ilginizi çekmiyor. Biz gönül dilini sizinle beraber inşa etmek istiyoruz. Camiye gelin sizlerle beraber sizi kuşatacak dili birlikte bulalım. Peygamberimizin hayatına baktığımızda bir kürsüye oturup bir saat boyunca sadece konuştuğu, cemaatin katılmadığı bir vaazı yoktur. Ama biz kürsüde bir saat konuşurken karşımızdaki gençlerin sorularına cevap vermeden, diyalog kurmadan konuşuyoruz. Gelin bu sistemi değiştirelim. Ancak bu sistemi değiştirmek için size ihtiyacımız var. Siz geleceksiniz, sorularınızı soracaksınız… Siz bizden nasıl bir cami istediğinizi, nasıl vaaz istediğinizi söyleyeceksiniz. Biz de sizden istifade ederek sizinle birlikte bir dil bulacağız.
 
“Gelin gençler, camide dünya kelamı konuşalım…”
 
Ülkemin tüm gençlerine bir çağrı yapıyorum. Camide bir şeyi daha değiştirelim. Caminin müdavimi olan büyüklerimiz var, onların ellerinden öpüyoruz. Onlara diyoruz ki, ‘camide bir gencimizi gördüğünüzde kalbiniz inşirah bulsun’ Gençler camide birbirinin kulağına bir şey fısıldadığında kaşlarını çatıp ‘burada dünya kelamı konuşulmaz’ diyen büyüklerimiz var. Hem hoca hem Diyanet İşleri Başkanı olarak gençlere sesleniyorum, ‘Gelin Allah'ın evlerine dünya kelamı konuşalım’ Yeter ki kelamınız güzel olsun, hoş olsun, faydalı ve anlamlı olsun.
 
“Gelin gençler, hep birlikte sanal alemi hakikate dönüştürelim…”
 
Sevgili gençler, yeryüzünde en büyük kötülük hiçliğe mahkum olmaktır.
Bu çağ, modern zamanlar gençliği hiçliğe mahkum ediyor. Hayatın anlamını ayakta tutmak için çaba içinde olmalıyız. Bugünün gençleri o kadar çok kötülükle kuşatılmış ki, bu kötülüklerden uzak kalıp, iyilikte ısrar edip, Allah'a gerçek kul olup, neşeyi huzuru Rabb'ine ibadette aramayı kendisine gaye olarak seçebilirse bundan elli sene öncesinin evliyası gibi olur.
 
Sizi kuşatan büyük tutkular olduğunu biliyoruz. Bir sanal alem var, sizi gerçek hakikatten uzaklaştıran, zihinleri, kalpleri, ruhları işgal eden bir sanal alem var ki, genç insanları hakikatten daima alıkoyan.  Gelin hep birlikte o sanal alemi de hakikate dönüştürelim. Kaldıralım demiyorum, sanal alemi hakikat dünyasına dönüştürebilirsiniz. Ne zaman bunu yaparsınız?
Eğer siz Allah ve resulünün emir ve yasaklarını yaşar, hakikat aşkını sevdasını kalbinizde taşırsanız o takdirde siz kendi hakikatinizi sanal alemlere taşırsınız.
Dostunuza, arkadaşınıza gönderdiğiniz hiçbir kelam yalan olmaz. Kendi hakikatinizi sanal aleme taşımış olursunuz. Ve sanal alemi hakikate çevirmiş olursunuz.
 
“Gençler, aklınızı asla kiraya vermeyin. Hakikatin peşine düşerek hakikati siz bulun…”
 
Sevgili gençler, hakikati bizzat peşine düşerek siz arayınız. Zihninizi ve kalbinizi hiç kimsenin ipoteği altında bırakmayın. Hakikat hiç kimsenin avucunda değildir. Başkasının size anlattığı değildir. Hakikatin peşine siz düşün ve kendiniz bulun. Biz hakikatten saparsak bize de hakikati siz hatırlatın. Müminin asla yapmayacağı bir şey vardır o da mümin asla aklını kimseye kiraya vermez. Mümin aklının sahibidir. Daima hakikatin peşinde olur. Aklınızı kiraya vermeyin. Bu da ülkemin gençlerine benim bir tavsiyem ve vasiyetimdir.
 
“Eğer bir insan hayatın anlamını, var oluşun gayesini yitirmişse, hayat yaşamış olmaz. Zaman geçirmiş olur…”
 
Allah'ın her insana verdiği zamana ömür ya da hayat diyoruz.
‘İmar’ kelimesi ile ‘ömür’ kelimesi aynı kökten gelir. Eğer bir insan yeryüzünü imar etmeye katkıda bulunmaz, değer üretmezse ömür yaşamış olmaz. Boşa yaşamış olur. İkinci kelime ‘hayat’tır. ‘Hay’ kökünden gelir. Diri, bilinçli, gayeli demektir. Eğer bir insan hayatın anlamını, var oluşun gayesini yitirmişse, hayat yaşamış olmaz. Zaman geçirmiş olur.
 
Allah bize hayırlı ömürler versin. ‘Hayırlı ömür’ demek doksan sene, yüz sene yaşamak demek değil, Allah hayırlı ömür versin demek, yeryüzünün imarına yardımcı olan, yeryüzünü ayağa kaldırmak için çalışan, idrakini kaybetmiş insana hayat bahşetsin demektir. ‘Allah size hayatınızı bağışlasın’ demek, ‘Allah sizi hiçbir zaman gaflete sevk etmesin, diri ve bilinçli gayeli yaşatsın’ demek.
 
“İslam dünyasında yaşananlar selam ve eman dini olan İslam’dan değil, Müslümanların cehaletlerinden kaynaklanıyor…”
 
Bugün çağımızda yaşananlara baktığımızda gerek ülkemizde gerekse İslam dünyasında olup bitenlere baktığımızda, sakın bunları selam ve eman dini olan İslam’dan kaynaklandığını sanmayın. Fazilet ve erdemi insnalığa getiren İslam dininden olduğunu sakın düşünmeyin. Bunlar Müslümanların cehalet ve kötülüklerinden ibarettir. Dinden kaynaklanmıyor.
Biz Müslümanlar birbirimizle kavgalar ediyoruz. Birbirimizi itibarsızlaştırıyoruz. Gençler, bunlar sadece bizim kötülüklerimizdendir. Rahmet dini İslam’dan, rahmet peygamberi Muhammed'den, rahmet kitabı Kuran’dan uzaktır.
 
“Diyanet olarak özür borçluyuz…”
 
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak özür borçluyuz. Özür borçlu olduklarımızdan birincisi, çocuklarımız… Camilerimizi çocuklarımızın koşuşturduğu cıvıl cıvıl mekanlar olarak düzenlemeliyiz. Biz dört senedir çocukları camilerle buluşturmaya çalışıyoruz. Camiler kimlik mekanıdır. Cami içine giren, orada koşturan, minbere tırmanan, kürsüye çıkan, mihrapta oynayan çocuklar, o kubbenin altında duran çocuğun ruh dünyasında en büyük kimlik aşısı yapılmış olur. Çocuklarımızı asla bundan mahrum etmemeliyiz.
 
“‘Engelsiz cami, engelsiz ibadet’ kampanyamız devam ediyor…”
 
Özür borçlu olduğumuz diğer grup, engelli vatandaşlarımız… Türkiye’de yedi milyonu aşan engelli vatandaşımız var. En az yarısının yatağa, evlerine, sandalyeye mahkum olduğunu biliyor musunuz? Onların camiye gelişleri için nasıl hazırlık yaparız diye düşünmemişiz. Onlara da özür borçluyuz. 2012’de de ‘Engelsiz cami, engelsiz ibadet’ kampanyasını başlattık.
 
“Camilerimizi annelerimizin, kız kardeşlerimizin rahatça namaz kılacakları mekanlar olarak düzenlemeye çalıştık…”
 
Annelerimiz, kız kardeşlerimiz, kadınlarımız, ablalarımıza da özür borçluyuz. Onlar çarşıda, pazarda evlerinden çıktıklarında Allah'ın evlerine sığınıp ibadet etmek istediklerinde kubbenin altını onlara gösteremedik. Ayakkabılıkların orada, izbe mekanlarda ibadet etmelerini sağladık. Onlardan da özür diliyoruz. Bu müesseselerin kurucuları olarak onlara özür borçluyuz. Geçen sene ‘Cami ve kadın’ konusu üzerinde durduk. Yeniden camilerimizi annelerimizin kız kardeşlerimizin rahatça namaz kılacakları mekanlar olarak düzenlemeye gayret ettik.
 
Programın ardından Başkan Görmez ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe bir protokol imzaladı. Nilüfer Müftülüğü tarafından geçtiğimiz yıl temeli atılan Din Eğitimi Külliyesinde gençler için planlanan spor kompleksinin yapımının Bursa Büyükşehir belediyesi tarafından yapılması hususunda imzalanan protokolün ardından Erguvan Derneği Gençliği hazırladıkları gösteriyi izleyicilere sundu. Programa halkın yoğun ilgisi dikkat çekti.  
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum