Diş kirası

Kendinizi emniyete aldığınızı zannettiğiniz bir anda, tehlikenin yanı başınızda olduğunu fark etseniz, ne hissedersiniz? Dışarıdaki tipi ve soğuktan kurtulmak için, birlikte sığındığınız inde, aç kurtlar tarafından parçalanan arkadaşınızı yiyip karınlarını doyurdukları için artık size ilişmeyeceklerini tevehhüm ettiğiniz canavarlardan nasıl emîn olabilirsiniz? Üstelik, onlara şirin görünerek iştihâlarını kabartacak hareketlerde bulunmak, Hz. Üstâd Saîd Nursî’nin ifâdesiyle: “Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen, merhametini değil; iştihâsını açar.”

Bu hâl değişmeyen içtimâî bir kāidedir. Târihten ders almak gerekmez mi? Bilhassa son yüz yıllık yakın geçmişimiz bize yeterince nasîhat etmekte değil midir? Bir musîbeti, bin nasîhattan evlâ gören eskiler; yaşasa idiler, şimdikilerin başlarına gelene gülsünler mi, ağlasınlar mı şaşırırlardı… Biz sanıyoruz ki, demokrasi iliklerimize kadar işlemiştir ve artık ferd ve müesseseler bu ni’metten ayrılamazlar! Maalesef, bizler henüz “kendimize demokratız”; bize faydalı ise a’lâ! Bize yaramıyorsa, at gitsin!

Şimdiye kadar kimse, karşısındakine alabildiğine rüşvet vererek oturduğu koltuğu muhâfaza edemedi. Tam tersine, yapabildiği kadar istibdâd ile de hedefine ulaşamadı. Çâre, insanların hür irâdeleri ile istediklerini, ekseriyetin kararları istikāmetinde tatbîk etmek… İnsanoğlunun bugüne kadar bulabildiği en iyi yol olan demokrasi de işte bundan başka bir şey değil!

Duruma insanı yaratan ve onun maddî – mânevî kābiliyetlerine göre kānun koyan Cenâb-ı Hâlık nazarından bakmaya kalksak, emînim - davulu beceremediklerinden veyâ anlayışlarına yakıştıramadıklarından - mahallede teneke çalmaktan elleri şişenlere bir ipucu da bendeniz vermiş olurum. En iyisi o tarafını atlamak…

Öyle ise, yapılacak iş, bu demokrasi denilen “medeniyet-i fâzıla” dâiresinde, herkesin bulunması gerekli yerde durmasını sağlamaktır. Bunu da halkın yapmasını beklemek, oyunun kāidelerine göre oynanmasını istememek demek olacaktır. Halk size istediğiniz yetkiyi sandıkta verdi ise, ötesi size âittir. Fedâkârlık etmek size düşer. Ücretinize mukābil külfete katlanmanız gerekir. Davul milletin omzunda, çomak milletin elinde, parsayı toplamak başkasına âit! Bu olamaz…

Kānûn kime, ne yetki vermişse ona karşılık bir mes’ûliyet de yüklemiştir. Kānûnların hukûka uygun olup olmamaları ayrı bir mevzu’dur. Sandıktan çıkan irâde size,  kānûnları hukûka uygun hâle getirme salâhiyeti de vermiştir. Buyurun, işte meydân! Hukûk, yalnızca size lâzım olduğunda akla getirilirse, pek çok geç kalınmış demektir. Kānûn işinize yaradığı sürece, demokratik olmasa bile, hoşunuza gidiyorsa; başkalarının işine geldiği gibi kullanıldığında şikâyete hakkınız kalmaz.

Hz. Üstâd Bedîüzzamân Saîd Nursî’nin o gāyet güzel tavsîfiyle, “fenâ ve fânî bir adamın, güzel ve bâkî” şöyle bir mısrâı da var: “Kānûn diye, kānûn diye, kānûn tepelendi.” Muhâlefette iken yakınıp durulan hukûksuzluklar, usûlsüzlükler, hatâlar; iktidâr ni’metine eriştikten sonra hep hoşa gitmiş olmalı ki, o şikâyetler sona erdiği gibi, son sür’at eski tatbîkāta devâm olunmuştur. Bu bâbda yapılan bütün îkāzlara kulak tıkanmıştır. Bütün işâretler görmezden gelinmiştir. Tabiî, hâlden anlamayıp “kör gözüm parmağına” diyenlerin de defterleri dürülüverilmiştir. Müddeîlerin sesleri kısılmış, ekmekleri kesilmiştir.

Hukûkun baş tâcı olduğu zamanlar hâkimler; kudretli, fâtih pâdişâhlar ile âciz, gadre uğramışlara hükümlerini çekinmeden teblîğ ve tatbîk etmişlerdir. Hak ve hakîkat hesâbına canlarını hukûka siper etmişlerdir. Güce tapınmanın, Hakk’a kulluktan önce geldiği zamânımızda, hakîkat tecâvüze uğramıştır. Kānûnlar tepelenmiş, en tabiî haklar ihlâl edilmiş, hukûk zulme kalbedilmiştir.

İnananlar için bütün bunların hesâbının görüleceği bir Mahkeme-i Kübrâ bulunması büyük bir tesellî kaynağıdır. Bu inanç onlara sabır ve dayanma gücü vermektedir. Îmân ümîdi doğurmaktadır. Ümîd emeli beslemektedir. Emel gayreti büyütmektedir. Gayret netîceye ulaştıracaktır.
İnanmayanlar burada yaptıklarının yanına kâr kalacağını sanmakla yanıldıklarını, son nefeslerinde anlayacaklardır. Ama, iş işden geçtikten sonra… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum