Dirse Han Oğlu Buğaç Han Hikayesi

Dirse Han Oğlu Buğaç Han Hikayesi

Himmet UÇ'un yazısı..

                                 
         Dede Korkut hikayeleri on iki hikayeden oluşur. İlk hikaye : Dirse Han ile oğlunun hikayesidir. Han Bayındır,yılda bir defa Oğuz beylerini  toplar, aygır, deve ve koç kestirir. Oğlu kızı olmayanı kara otağa yerleştirir, kara koyun yahnisinden yedirir.Oğlu olanı ağ otağa, kızı olanı kızıl otağa yerleştirir. Dirse Han namlı bir adamdır, onu kara otağa oturturlar,kara koyun yahnisinden yedirirler. Üzülür, durumu öğrenince , evine koşar. Hanımını sorgular, çocuğunun neden olmadığını araştırır. Hanımı ona  İç ve Dış Oğuz Beylerini davet edip onlara ziyafet vermesini, açı doyurmasını, çıplağı giydirmesini, borçluyu borcundan kurtarmasını , ve dua etmesini söyler. Tavsiye edildiği gibi yapılır, bir ağzı duvalının sayesinde bir oğlu olur. On beş yaşına girer. Bayındır han boğası ile devesini yarıştırır seyreder, ondan zevk alır. Dirse Hanın oğlu meydanda aşık oynarken boğa ona saldırır, oğlan çeşitli oyunlarla onu alteder, boynunu keser. Dede Korkut gelir, oğlanı alır babasına gider, babadan oğluna beylik ve taht ister. Baba da verir. Oğlanın gücü kuvveti birilerinin kıskançlığını debretir. Babasının kırk yiğidi , oğlan ile babanın arasını açarlar. Kötü şeyler yaptığını babaya anlatırlar, baba oğlundan kurtulmayı düşünür, bir av sırasında oğlunu attığı ok ile öldürür. Baba eve döner, hanım oğlunu sorar, ana  yana  yakıla Kazılık Dağı’na gider, oğlunun yerde yattığını görür, onunla konuşur. Oğlan Hızır’ın gelip sırtını sığadığını ananın ak südü ile dağ çiçeğinin yarayı iyi edeceğini söylediğini anasına anlatır. Oğlan eve götürülür, bir süre sonra iyi olur.
                          Kırk kötü adam oğlanın sağ olduğunu anlayınca , Dirse Hanın durumdan haberdar olması ile  hallerinin  kötü olacağını anlarlar Dirse Han’ın elini kolunu bağlayıp  satmaya götürürler. Ana onların yaptığını görür. Oğluna haber verir. Oğul kılıç kuşanır, babasını namertlerin elinden kurtarır.Dirse Han oğluna beylik ve taht verir.  Dede Korkut gelir,   bir Oğuzname ile olayı yorumlar. Onlar bu dünyadan göçerler, ecel alır, yer gizler.Fani dünya yine kalır.

                                V a k a   Ö r g ü s ü

                         Dirse Han Hikayesinde temel vaka, baba ile oğulun arasının açılması ve babanın oğlunu öldürmesidir. Vakanın halkaları, epizotlarını sıralayalım .
                        Han Bayındır yılda bir kerre toy eder,Oğuz beylerini konaklar,- Toya ,Dirse Han çağrılır, çocuksuzlar için düzenlenmiş otağa konuk edilir,-üzülür ve hanımına koşar, zürriyetsiz olmasının nedenini sorar,- kadın bir toy düzenlemesini , bir ağzı duvalı sayesinde çocuğunun olacağını söyler,- toy düzenlenir bir ağzı duvalı sayesinde oğlu olur-, Oğul  on beş yaşına gelir, boğa ile güreşir onu yener-,babanın kırk adamı  oğulu çekemez ortadan kaldırmak için baba ile arasını açarlar ve onu babalarına öldürtürler.- Oğul Hızır sayesinde kurtulur,- Kırk adam babayı kaçırırlar,- ana  oğulu babayı kurtarmaya gönderir,- oğul babayı kurtarır,- baba oğula beylik ve taht bağışlar,- Dede Korkut gelir Oğuzname’sini söyler. Ana vaka on iki vaka halkasından oluşmuştur.
                       Dirse Handa vakalar zengin ve kulaktan ziyade göze hitab eden bir yansıtma ile anlatılmışlardır.                                       


                                    T e m a
                        Tema konunun işleniş tarzıdır. Konuyu kıskançlık olarak alırsak Dede Korkut’un konuya getirdiği boyutları irdelemek gerekir. Hayat ve edebiyat insanın duygularının kendi içinde ve toplumda benzer duygularla kavgasının sonudur. Şhakeespeare Makbet’inde insan ihtirasının getirdiği bir seri cinayeti anlatır. İhtiras insanları en değerli varlıklarını bile harcatacak canına kıydıracak durumlara iter. Makbet’in ihtirasını leydi Macbet uygulamaya koyar ve birçok insanın hayatını karartır, aslında kararan kendi hayatıdır, Kralın öldürülmesinden sonra vehminin ve karabasanlarının kurbanı olur, rahat yüzü görmez, sürekli tedirgin, dünya başına yıkılacak gibi korkarak yaşar. Ve gerçekten çok kötü bir biçimde öldürülür.
           Dirse Han hikayesi trajedidir. Aristo trajediyi anlatırken uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla  bir katharsis(arınma) etkisi yarattığını söyler.Dirse Han oğlunu ok ile vurmaya karar verir, ve uygular,Oğlu’nu öldü diye Kazılık dağında bırakır. Okuyucu bu sahne karşısında kıskançlığın ne olumsuz bir duygu olduğunu  babayı  oğlunun katili olmaya kadar götürdüğünü  görür ve bu kötü hisden arınır. Dede Korkut un da gayesi bu hissi lanetlemektir, ama modern anlatıcılar gibi hiç lanet sözü kullanmadan , vakanın  plotun diliyle konuşur. Hegel de  gerek tragedya , gerekse trajik  kavramlarını ,  kader  kavramıyla trajik suç kavramıyla  üst bir isteğe aykırı  düşüp  bunun sonucuna katlanma  anlayışı olarak görür. Bunu Dirse Han hikayesine uygularsak oğula güç ve delikanlılık üst bilinç tarafından  ilahi olarak verilmiştir. Bu bilince karşı çıkanlar, yani onu öldürmek isteyenler, sonunda yine üst bilincin bir yardımı ile yaptıkları kötülüğü hayatlarıyla öderler. Hegel’in dediği sonuca katlanma anlayışı budur. Yani dirse Hanın oğlu tarafından kırk namert adam öldürülür. Dede Korkut ,konuya Ş h a k e s  p e a r e ‘den daha makul bir kullanım tarzı ve alanı getirmiştir.
          Shakespeare’in Hamlet’in de kralı kardeşi  öldürür, kıskançlık ve ihtiras yüzünden.  Hamdi ‘nin Yusuf u Züleyla’sında Yusuf’u kardeşleri kuyuya atarlar, ama sonunda  Yusuf’a ve babalarına karşı mahcub olurlar. Dirse Han da da kötü adamlar ve baba mahcub olurlar. Dede Korkut  bir trajedi üretmiştir, bizim ulusal hayatımızdan .
                          Y  a p ı – P l o t
                                      
          Anlatı formları zincirinde yapı kavramı ve fonksiyonu üzerine farklı yollar vardır. Sözlü yazılı anlatımda asgari düzeyde yapısız olan bir anlatım anlaşılmaz olacaktır. Plot niyet ve parçalar arasındaki bağlantılılıktır, hikayenin  olay örgüsü, epizotlar ve aksiyonunu  bunları bilmeden  yorumlayamayız. Yapı dokusu gevşek olan pikaresk romanda bile bu böyledir. Rüyalar gibi kaotik ve yoğun duygusal metinlerin yapıları için de böyledir. Batı da yapı tipolojisinin mantıklı olarak anlaşılması İlyada ve Odiseden  günümüzün metafiction ve yeni romanına kadar bir seyirle mümkün görülür. ( Theory of Fiction, s. 328)Batıda yapı İlyada ve odisseden gelen bir akışla yorumlanır. Bizim yapı tarihimizin herhalde ilk metinlerinden biri Dede Korkut Hikayeleridir. Peter Brooks’un  anlatımına göre ilk batılı metinler provitential plot sınıfına girer,  modern  çağın anlatımında bu yapılar ya kaybolur  veya çok az da olsa kendini hissettirir. Dirse Han hikayesinde yapı kıskançlığın sonuçları ve bu hissi yerinde kullanamayanın cezalandırılmasıdır. Hikayeye bu yapının izleri dağılmıştır,  kötüler her kargayuptır sözü ile  değerlendirilir. Dede Korkut  ‘un vaka sonunda gelip Oğuznamesi ile olayı  ibret alıcı bir sonuca  bağlaması yapıyı  ifşa eder. Pilot , yazarın niyeti olarak yorumlanırsa Dede Korkut’un hikaye sonunda sahneye çıkıp olayı yorumlaması yapıyı belirtir.                         
                                    
                                      K i ş i l e r
            Dirse  Han hikayesinin şahısları modern hikayenin şahıslarından daha zengindir. Mekanlara dikkat  edilirse günümüzün mekanlarını andırır şeyler yoktur. İnsanlar tabiat ile iç içedir, hayvanlar insan hayatında bir dekor değil misyon sahibidir,  Şhakespearede deki gibi fizik ötesi şahıslar, hayaletler  vardır, Hızır gibi . Makbet üç hayalet görür ve bu hayaletler ona kral olacağını söylerler. Öldürülen kral da zaman zaman hayalet olarak vaka eşhası arasında gezinir. Dünya anlatı metinlerinde günümüze doğru metinlerdeki bütün  metafizik canlılar, unsurlar  kovulmuştur. Dede  Korkut da her türlü şahıs vardır, o gününün insanın günlük hayatını dolduran herşey şahsın  dünyasını  işgal eder.
          Göstergebilimde anlatıcı ne kadar çok işaret anlamına gelen canlı kullanırsa o kadar çok zengin  bir göstergebilimsel tablo kullanmış olur. Dede Korkut hikayelerinin şahıs kadrosu bu bilim doğrultusunda zengindir.Toplum metafizik, fizik gibi bir tercih yapmamıştır. İkisi iç içedir.Dünya edebiyatındaki bu ilk metinlerin tamamında her türlü şahıs vardır, Gargantua, İlahi Komedya, Don Kişot  v.b
         Bayındır Han ,   Dirse Han, Dirse Hanın Hatunu , Dede  Korkut, Hızır, Dirse Hanın Oğlu, Kırk Namerd Adam, Kırk Kız bu hikayenin şahıslarıdır.

         K a m  ğ a n o ğ l u  H a n  B a y ı n d ı r , vaka örgüsünde itici bir fonksiyona, veya vakayı başlatma işlevine sahiptir. Dede Korkut onu klasik ve geleneksel romandaki gibi tanıtır. Yerinden kalkar, Şami  günlüğünü giyer. Yılda bir  defa toy düzenler ve Oğuz Beylerini misafir eder.Attan Aygır, deveden buğra , koyundan koç kestirir. Üç otağ kurdurur, kara, ak  ve kızıl. Oğlu kızı olmayanı kara otağa konuk eder, kara keçeye oturtur, kara koyun yahnisinden yedirir. Bayındır Han, olayın çekirdek vakasını, cenin vakasını ortaya koyar. Bütün hikaye bu cenin vakadan ortaya çıkar.  Beyler üstünde hakim bir rolü vardır, Bayındır Hanın. Ordusu vardır, büyüyen her genç onun ordusuna katılır. Bayındır han buğası ile devesini yılda iki kez yaz ve güz  güreştirir. Beylerle onların dövüşünü temaşa eder, teferrüc eder. Dirse Hanın oğlu boğayı alteder. Bayındır Hanın  Ak Meydanı vardır. Dirse Han oğlundaki ahlaki değişmeyi Bayındır Hana şikayet edecekler diye korkar. Hikayede daha sonra Bayındır Han görünmez. Bayındır Han sıradan bir tip değildir, karakterdir. Toplumun sürekliliğinin nesille olacağını bildiği için otağlar kurmayı kurgulamış ve başarmıştır. Dirse Han  kara otağa oturtulan  kişilerin prototipidir. Böyle yüzlerce binlerce insanın macerasını , tecrübesini bu prototipin arkasından görebiliriz.  Üremeyi özendiren tarihte çok olay  vardır,  ama buradaki çok mantıklı etik ve estetik açıdan da en makülüdür.
        Bayındır Han vakayı başlatan, gerilimi kuran kişidir,  olayı götüren şahıs ise Dirse Han’dır. Oğlu kızı yoktur. Varlıklıdır, kırk yiğidi ile birlikte Bahadır Han’ın davetine katılır. Çocuğunun olmayışının nedenini araştırır. Eşinin tavsiyesi ile toy düzenler, bir oğlu olur. Oğlu  Bayındır Han’ın boğasını yener. Çevresindeki kırk yiğit oğlunun ahlakının bozulduğunu söyleyerek onu kandırırlar, o da kötü evladından kurtulmak için onu öldürür. Olayı araştırmaz.Yusuf ile Züleyha hikayesinde Yusuf’un babasına benzer. Ama olayların gelişme tarzları ve trajik tarafları farklıdır. Ama temel mesele kıskançlıktır. Dirse Han oku ile oğlunu öldürür. Ama eşini ikna edemez. Kurnaz olmayan bu saf baba,oğlunun ortaya çıkmasından sonra  kırk namert yiğit tarafından yakalanıp götürülür. Buğaç Han onu kurtarır. Dirse Han tamamlayıcı bir şahıstır, vakanın etik ve trajik zembereği onun elinde kurulur. Hikayenin mesajı onun böyle bir tiple çizilmesini gerektirir, tavrı değiştiği anda hikaye de değişik bir mesaja doğru gider. Canlı bir tip olarak düzenlenmiştir.
         Hikayenin üçüncü önemli şahsı oğul  Boğaç Han’dır. Güçlüdür, mantıklıdır. Boğayı mantığı ve gücü ile yener. Dede Korkut tarafından isimlendirilir. İdeal eşyalar ve ideal hayvanlara layık görülür, çünkü hem hünerli , hem de erdemlidir. On iki mısralık tanıtıcı şiirde altı kere erdem aldı kere hüner kelimesi zikredilir. Toplumun kıstası budur, erdem ve hüner. Diğer bir ifadeyle fazilet ve beceriklilik. Dede Korkut hikayeleri bu iki insani ve ahlaki özellik üzerine kurulmuştur, sağlıklı ve dejenere olmayan  bir toplumun özellikleridir, para, menfaat, kadın gibi hedefler hikayelerde yoktur.Lucas l9 yüzyıl romanının dejenere olmuş batı ailesini anlattığını söyler. Cemil Meriç ise onu tekrar eder. Dede Korkut ise sağlıklı toplumu on iki epizotlu bir romanda anlatma ustalığını göstermiştir.
          Ana da romanda önemli bir misyona sahiptir, babadan daha etkindir. Baba safca olayların arkasındaki hileyi görmez, ana görür. O da ideal niteliklerle tanıtılmıştır. Oğlunu kırk namerdin elinden kurtarmayı başaracak kadar kendine güvenir.
           Han babamun katına ben varayım
           Ağır hazine  bol leşker alayın
           Azgın dinli kafire ben varayım
           Paralanup kazılık atumdan inmeyinçe
           Yinim ile akça kanum silmeyince
           Kol bud olup yir üstüne düşmeyinçe
           Yalunuz oğul  yollarından  dönmeyeyim (s.87)
           Oğlunu,babasını kurtarmaya razı eden odur.
           Hikayenin diğer şahısları, Bayındır Hanın kimlikleri belli olmayan adamları, Dirse Han’ın kırk namert yiğidi, ananın kırk kızı, askerler, boğayı zabtetmeye çalışan altı kişidir.
          Dede Korkut, hem beşeri hem mitik boyutlu bir insandır. O hem bir gözlemcidir, olayların can alıcı noktalarında ortaya çıkar  ya isim koyar, ya mükafatlandırır. Ama olayların sonunda ise mazi hal , istikbal şeklinde yorumlanan dünya güneş ay  üçlüsüne endekslenmiş zamanın dışına çıkar. Ölümsüz , mitik bir adamdır Dirse Han hikayesinde, Buğaç Han’ın ödüllendirilmesinden sonra. Zaman birden  arzi bir zaman olmaktan çıkar.Dede Korkut konuşurken  hikaye örgüsündeki şahısların hepsi göçmüştür, o insan üstü kimliği ile ortadadır.Dede Korkut da zaman  Bergson, Tanpınar, Necip Fazıl  ‘dan çok önce ,çok farklı bir boyutta işlenmiştir.
          Anları dahı ecel aldı yer gizledi
          Fani dünya yine kaldı(s.94)
          Hikayenin diğer şahsı ise Hızır’dır. O da Dede Korkut gibi mitik bir şahıstır. Dağda öldü diye bırakılan Buğaç Han’ın yarasını tedavi eder, ve ana sütü ile dağ çiçeğini ilaç olarak gösterir.
          Hikayede hayvanlar da misyon ve fonksiyon  sahibidir. Koyun, koç, deve , arslan, kaplan, yılan ,köpek ve kuşlar karga , kuzgun, turgay dekoratif nitelikli değil, birer fonksiyon  veya işlev üstlenmişlerdir.Cansız tabiat resimlerindeki işlevi olmayan hayvanlar değillerdir.
          Hayvanlar insanlarla zengin bir ilişkiler ağı kurmuştur. Sıradan şeyler insanların ilgisini çekmez. Attan aygır, deveden buğra ,koyundan koç kırdırmak,bu toplumun sıradan şeylere ilgi duymayışını, düşünce ve tercih hakkını yüce tuttuğunu gösterir. Seçilen renk tercihleri  de zayıf renkler değil ana ve belirgin renklerdir. Ağ, kızıl , kara . Bu renkler  insanlar ve toplumun net  ve belirgin tercihler yaptığını gösterir. İyi ile kötünün, şer ile insanlığın arası kesin olarak bellidir. Taviz insanların lügatinde yoktur.Pembe , mavi , sarı gibi çözücü, rehavet verici renkler yok “Kimün ki oğlu kızı yok kara otağa kondurun, kara kiçe altına   döşen, kara koyun yahnısından önüne  getürün, yir ise yisün, yemez ise  tursun gitsin dimiş idi “(s.78)Tavır nettir, dalkavukluk, riyakarlık, yaranma, yalakalık , sulandırma gibi toplumu suyun duvarı yaladığı gibi yavaş yavaş çözen şeylere iltifat yok. Yer ise yesin yemez ise çeksin gitsin. “oğlu kızı  olmayanı  Allah taala kargayuptır, biz dahi kargaruz  , bellü bilsün  demiş idi.”(s.78)Yersiz merhamet, acıma , dejenere eden taviz bu cümlede yok,” zbelli bilsün”net bir tavır. Sağlıklı  bir sosyal yapı, kişiyi olumsuzluktan kaçınmaya karşı net bir tavır almakla ortaya çıkar. Buraya da o hal hakimdir. Eserin trajik yapısını yapan da bu iyilik ile kötülük arasındaki çok açık belirginliktir. Klasik tiyatro ve trajedi toplumların tercihlerinin net olduğu dönemlerin edebiyatıdır. İyiyi seven de trajik  tercihler, kötüyü seven de trajik tercihler yapar. Dirse Han oğlunun kötü olduğunu duyunca onu öldürmeyi göze alır. İşin dalavere yanı bir tarafa babanın bu tercihi de toplumun kötülük karşısında affetmez, kesin tavrını gösterir. İyiye ve  kötüye ciddi bir bağlılık ve sadakat söz konusudur burada . Kötü oğlun da olsa, toplumsal ve ahlaki dirlik ve düzenlik için onu bile öldürebilirsin gibi kesin bir tavır.
            Kırk yiğidi ile  Bayındır Han’ın davetine icabet eder, Dirse Han, ama, kara otağa oturtulur. O da sosyal mevkisi yüzünden kuralları çiğneyemez, han da olsa kurallara uymak zorundadır.Kuralların zayıflara uygulandığı , güçlülerin kuralları ezip geçtiği bir toplumsal yapı yoktur hikayelerin oluştuğu dönemde , her şey, bütün kurallar  tazedir, kokuşma bozulma yoktur.  “ Hanum bu gün Bayındır Handan buyruk şöyledür kim oğlı kızı olmayanı  Tanrı  Taala  karngayuptur biz dahi  kargaruz dimiştir didiler. “ (s. 79)Makbet de ihtiras da ölüm getirir,  sadakat ta . Biri kötülüğü tercih  eder   en yakınını öldürür, biri  kötülüğü tercih ettiği için  en yakınını öldürür.  
           Dirse Han hikayesinde  tek gerilimle sonuca bağlanan küçük hikayelerin yapısından daha zengin bir gerilim ağı vardır. Tek gerilimli hikayeler  bir üçgenin iki eşkenarının kesiştiği noktada gerilimi  tırmandırırlar, üst noktada gerilim aşağı inmeye  ,tansiyon düşmeye vaka başladığı  üçgenin tabanına geri döner.   Dirse  Han hikayesinde tansiyon tırmanır hafif düşer yeniden tırmanır  Nerede ise dört defa gerilim düşer yükselir. ^^^^   , o çağda böyle bir gerilim düzeni modern çağın tek gerilimli küçük hikayelerine büyük fark atar.       
          Birinci gerilim,Dirse Han’ın kara otağa oturtulması “”Bayındır Han benüm ne eksüklüğüm gördi, kılıcumdan mı gördü, suframdan mı gördü, benden alçak kişileri ağ otağa kızıl otağa kondurdı, benüm suçum  ne oldu kım kara otağa kondurdu “( s.79)
           İkinci gerilim,oğlu kızı olmayan Dirse Han’ın neden olmadığı konusunu eşi  ile çözmeye çalışması “ Senden midür , benden midür,  Tanrı Ta’âla  bize bir batman  oğul virmez nedendür”(s.80)
            Üçüncü gerilim, oğlunun arkadaşları tarafından kıskanılıp , oğul ile babanın arasının açılması ve babanın oğlunu öldürmeye karar vermesi ve uygulaması “Dirse Han aydur: varun getürün öldüreyim, böyle oğul mana gerekmez didi.”(s. 84)
            Dördüncü gerilim,oğulun toparlanıp babayı kırk kötü adamın elinden kurtarması .”Hanum oğul kalkubanı  yeründen örü turgıl   , kırk  yigidün  boyuna  algıl , babanı ol kırk namerdden kurtargıl”( s. 91)
             Hikaye ve romanda tesadüflere bağlı olmayan ,  vakanın doğal akışından kaynaklanan gerilimler, hikayeyi canlı ve hareketli yapar, bu hem tiplerin , hem de olayların canlılığını hazırlar. Hikaye bu gerilim unsurları yüzünden, insanın zihninde hasıl olan ne olacak sorusunu sürekli gündemde tutar, merak unsuru bir fiktif yapının bütün sathına yayılırsa hikayeye olan  ilgiyi artırır. Ne olacağının  okuyucu tarafından erken  kestirildiği yapılar , kolay ve sanatsız , aceleci yapılardır. Dirse Han hikayesi bu yönden  de başarılı bir hikayedir.
             Dede  Korkut anlatımda olayın can alıcı ayrıntılarında mesafeyi sıfırlar, okuyucu sürekli bir şimdiki zaman ile yüz yüze kalır. Hikayenin ilk cümlesindeki zaman anlatıcının nerede olduğunu gösterir, iç içe bir rivayet anlatımıdır “ Bir gün Kam Ganoğlu  Han Bayındır yirinden turmış idi. “(s.77)Dirse Han’ın hanımı ile konuşmasında mesafe sıfırlanmış yazar, sürekli bir hal ile okuyucuyu karşı karşıya  getirip aradan çekilmiştir.
                      “ Beri gelgil başum bahtı ivüm  tahtı
                         İvden çıkup  yorıyanda  selvi boylum
                         Topuğunda sarmaşanda kara saçlum
                         Kurılu  yaya benzer  çatma kaşlum ( s. 79) 
          Mesela şu anlatımda  Dede Korkut bir davet sahnesini gözlemci sıfatı ile seyreder “ Bayındır Hanun yiğitleri  Dirse Hanı karşuladılar. Getürüp kara otağa  kondurdılar. Kara kiçe altına döşediler. Kara  koyun  yahnısından  önüne getürdiler “(s. 78) Bazı anlatımlarda ise Dede Korkut dışında ikinci bir anlatıcı görülür. “Çağırdılar Dedem Korkut gelür oldı. Oğlanı alıp babasına vardı. Dede Korkut  oğlanun  babasına soylamış, görelüm  hanum ne soylamış”( s. 82)Dede Korkut halkın içinde dolaşan ve onların hayatından vakalar gözlemleyen bir şahıstır. Vaka ve şahıs repertuvarı içinden bu hikayeleri seçmiş ve anlatmıştır.İkinci bir anlatıcı ise onun anlattığı hikayeleri anlatmış, kendinden birşeyler katmıştır. Gözlemci-müellif-anlatıcı ile onun anlattığı hikayeleri ikinci bir elden anlatan   anlatıcı  hikayelerin bazı noktalarında iç içe girerler.Dede Korkut büyük bir sanatçıdır, o devirde gözlemleri toplamak , elde edilen vakaları, konuşmaları, tasvirleri , kişileri  belli anlatım seviyelerine göre taksim edip , kimi yerde kendini sıfırlayıp, kimi  yerde ozanı maske kullanıp, kime yirde olaylarla kişileri yüz yüze bırakması  uzman bir anlatıcı kimliği olduğunu gösterir. O dönemi anlatan başka hikayeler var mıdır , bilmem ama, çok zengin bir anlatma geleneği hüküm sürdüğü ortadadır.Çünkü  geleneğin beslediği ve geliştirdiği bir anlatım  olmazsa Dede Korkut ortaya çıkamazdı. Nasıl Fransız romanı beşyüz yıllık bir gelenek ile  Flaubert’in  Madam Bovary’isini ortaya çıkarmışsa  kimbilir  Dede Korkut hikayelerinin gelişmiş anlatım tekniğini , fiktif yapısını kaç yüzyıllık bize meçhul bir gelenek ortaya çıkarmıştır.  Aradaki yüzyıllar bu anlatım seviyelerinin gelişmesini sağlamamıştır. Batı romanı ile birden anlatıyı yeniden keşfetmiş gibi sevinmişiz. Ol mahilerki derya içredirler deryayı bilmezler.
          Dede Korkut , olayları öyle canlı anlatır ki artık onları  ahlaki, dini , sosyal yorumlama ihtiyacı duymaz.Fiktif dünyayı iyi inşa eden hikaye ve romancı yorumlama gereği duymaz. Yorum dünyayı inşa edemeyen insanların vaka diliyle konuşmayı beceremeyip , kendi dili ile konuşmasıdır.Hikayede ahlaki ve sosyal  zaafların zararları anlatılır, ama hiçbir yerde o hisleri lanetleyen uzun ve vaka örgüsü kesen,çerçeveyi aşan , kıran  yorumlara rastlamayız. Bu hislerden biri hasettir , onu anlatırken hasedi yorumlamaz; sadece haset edenlerin ruh halini anlatır. “ Oğlan  tahta çıktı, babasınun kırk yigidin anmaz oldı. Ol kırk yiğit hased eylediler, birbirine  söylediler: Gelün oğlanı  babasına kovlayalım, ola kim  öldüre, gine  bizüm izzetümüz hörmetümüz anun babası yanında hoş  ola  artuk, ola didiler. “(s.83)Oğlanın da bir kötü hasleti vakanın arkasından görülür, o da müstağnidir, haset çekememizlik, istiğna ise kimseye ihtiyaç duymadan kendi kendine yeterlik iddiasıdır, bu da sosyal realitelere aykırıdır. Damarları depretir. Dede korkut iki hissi de perdeyi yırtmadan kendi ciddi ironisi ile eleştirir, ama bir eleştiri dili ve cümlesi bile söylemeden. İnsanlar diyebilir ki kırk yiğit ne kadar  kıskanç oğlan da onları idare etmeyecek kadar müstağni.   Dede Korkut anlatıcı olarak vakanın çok gerisine çekilmiştir, yorum hakkının okuyucuya ait olduğunu o yüzyılda hissetmiştir. Batı anlatıcıyı vakanın çok gerisine çekme mantığını yirminci yüzyılda keşfetmiştir, Joyce, Proust, Flaubert  ile . 
          Modern roman ve hikayelerin başlangıçları ile sonuçlara özel bir değerlendirme gerektirir. Nasıl bir ağacın meyvası onun sonunda ise hikayenin ve romanın da mesajı onun sonundadır.  Uzmanca düzenlenmiş bir sonuç kendinden önceki her ayrıntıyı kendinde birleştirir.  Dede Korkut hikayelerinin açılış ve kapanışları ,( opening and closing)vakadan ilgisini koparıp olayı kozmik felsefi realitelere bağlar. Arzi vakadan kozmik vakaya intikal ile hikemi bir sonuç düzenler hikayeci.

                           Anlar dahı bu dünyada geldi kiçti
                           Karvan kibi kondı  köçdi
                            Anları dahı ecel aldı yir gizledi
                            Fani dünya yine kaldı
                            Gelimlü gidinlü dünya
                            Son  uçı ölümlü dünya
                           Dede Korkut olur olmaz her yerde ortaya çıkmaz, kıymete bineceği, herkesin tam yeridir diyeceği  anlarda  ortaya çıkar. Dirse Han hikayesinde iki yerde orta yerdedir. Birinde  oğlan boğayı öldürür Dede Korkut   olayı seyredenlerin içindedir, gelir oğlanı babasına götürür.
                          Hey Dirse Han biglik virgil bu oğlana
                          Taht virgil erdemlüdür
                          Boynu uzun bidevi at virgil bu oğlana
                          Biner olsun hünerlüdür
                          Ağayıldan tümen koyun virgil bu oğlana (s. 83)
                        Bir de daha önce anlattığımız  hikayenin sonunda. Dede Korkut anlatıcı olarak vaka örgüsünün içindedir. Modern anlatımlarda anlatıcı  vakadan çekilmiştir, dedik. Postmodern anlatımlar bu soğuk anlatıma tepki göstermiş ve hikayede olayı sıcak tutmak için farklı anlatımlar kullanmışlardır. Dede Korkut burada yüzyılımızda ortaya çıkan postmodern anlatımlarla hikayesini anlatır. Eco’nun  ve Kalvino’nun roman ve hikaye anlatım teorileri ve anlatımları bunların en son ve en dikkat çekici örmekleridir. Dede Korkut Yakup  Kadri gibi  sürekli  yorum yapma merakın da da değildir. Yani modern ile postmoderni çok dengeli olarak metinde birleştirmiştir        . Ahmet Mithat’ın Müşahedat isimli  romanı, Mehmet Akif’in birçok manzum hikayesi de karakter-anlatıcı tarzında  düzenlenmişlerdir. Dede Korkut hem gözlemci, hem de vaka eşhasından biridir.
         Hikayenin  tasvirleri  de önemlidir. Dirse Han hikayesinde Dirse Han Bayındır Han’ın davetine gelecektir. Davet öncesi  iç içe bir tabiat-insan kompozisyonunda tasvir yapılır,Dede Korkut olaylar kadar tabiatın da dilinden anlar , onu bir şahsiyet gibi yorumlar. Bu tasvirler gelişmiş bir edebiyat geleneğinin bulunmaz örnekleridir.
                   Salkum  salkum tan yilleri esdüginde
                   Sakallu bozaç  turgay sayradukta
                   Sakalı  uzun tat eri banladukda
                   Bidevi  atlar issini görüp  okradukta
                   Aklu karalu seçilen çağda
                   Göksi  güzel kaba tağlara  gün degende
                   Big yigitler  cılasunlar birbirine koyulan çağda

         Alar sabah Dirse Han kalkubanı yirinden örü turup kırk yiğidin boyına alup Bayındır Hanun sohbetine gelür idi. “ (s. 78)
          Bu  ifade Dirse Han sabah vakti kırk yiğidi ile yola çıktığının ayrıntısı ve tafsilatıdır. Fonksiyonel bir  tasvirdir, basit nesir cümleleri ile yapılmış , realist bir tasvir değil, eşyanın ve olayların dilini yansıtan, aynı zamanda imaj özelliği kazanmış cümlelerle yapılmış bir tasvirdir.   Yedi orijinal imaj ile yapılmış bir tasvirdir . Orijinal imajlar, zengin bir muhayyilenin mahsülüdür. Dede korkut hem gözlemi  zengin, hem de onları orijinal imajlara çevirecek kadar sanatçı bir muhayyilenin sahibidir. Sabahı yedi değişik  olayla anlatır. Ahmet Rasim’in bir İstanbul sabahı anlatan yazısı ile bu karşılaştırılabilir.
                    Aynı tasvire daha sonra şu cümleyi de katar.

                    Kalın Oğuzun  gelini kızı bezenen çağda  (s.85)

        Dirse Han’ın eşini tasviri, Dirse Hanı eşinin tasviri, oğulun  anayı tasviri , ananın oğulu tasviri de aynı niteliklere sahiptirler.
         İfadeler kısa cümleler ile anlatılmıştır. Fiil boldur, bol fiilli anlatımlar, hareketli bir yaşamı ve toplumu gösterir.  Yedi satırlık bir paragrafta otuz fiil kullanılmıştır.