'Dine zarar olmasın, Ne olursa olsun'  diyenlere Bediüzzaman'ın cevabı

'Dine zarar olmasın, Ne olursa olsun' diyenlere Bediüzzaman'ın cevabı

Taraf yazarı Mücahit Bilici: gündemdeki olayları değerlendirdi

Risale Haber - Haber Merkezi
 
Taraf yazarı Mücahit Bilici gündemdeki olayları değerlendirdiği yazısında Bediüzzaman'ın II. Meşrutiyet'in ilanından sonra kendisine sorulan bir soruya cevabına yer verdi.
 
"Zaman en iyi müfessirdir, hayatı en iyi o yorar!" diyen Bilici yazısına şöyle devam etti:
 
Son zamanlarda siyasi istismarın konusu yapılan Bediüzzaman’a II. Meşrutiyet’in ilanından sonra sorarlar:
 
“Sual: Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hâl hiç olmayacak mıdır?”
 
Cevap: Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılırsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kabil midir?
 
Bugün siyasi çatışma ortamında, dinden yana endişe duyanlar gibi o zamanlar da insanlar dini koruma adına siyasi otoriterliğin gerekli, en azından mecbur kalınan bir şey olduğunu sanıyorlardı. İşte onlara karşı Bediüzzaman demişti:
 
“İnkilâb-i siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın, dinde hissesi, beytü’l-ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fikdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hukûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar.” Yani, siyasi bir değişim olunca veya çok itimat edilen halife çürük çıkınca din elden gidecek diye korkan (ve yine dinin bekasının birilerinin iktidara gelmesi yahut iktidarda kalmasına bağlı olduğunu zanneden) adamın dindeki hissesi örümcek ağı gibi zayıf düşmüş bir cehalettir ki onu korkutur ve taklitçiliktir ki onu endişelendirir. Öyle insanlar kendi kendilerine güveni olmayan ve kifayetsizliğinden dolayı mutluluk ve selametini hükümetin cebinden zannedenlerdir ki kalp ve akıllarını da hükümetin kesesinden bilirler.
 
İşte “dine zarar olmasın, ne olursa olsun” diyen muhataplarına Bediüzzaman’ın verdiği cevap şöyledir: “İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar. Hem de, mağlûp bîçare bir reise [Sultan Abdülhamid’e] yahut müdahin [dalkavuk] memurlara veyahut mantıksız bir kısım zabitlere itimat edilirse ve dinin himayesi onlara bırakılırsa mı daha iyidir?” (yoksa o görev, elmastan bir kılıç olan toplumun dinî duyarlılıktan kaynaklanan sivil kolektif hamiyetine mi bırakılsa daha iyidir?).

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum