Dindar gençlik ve iktidar

Başbakan’ın “Dindar gençlik yetiştirme” isteğinin iradeye dönüşmesi milletin taleplerinden ve sorumluluk makamında olmasından dolayı öncelikli görevlerindendir.

Dinin siyasete alet edilmesi gibi riskleri taşımakla birlikte belki yüz yıldır ihmal edilmiş bir konuya dolaylı temas edilmiştir.

 

Bugün toplumun dini hayata dair öğrendikleri, dini hayatın sosyal hayata yansıması devletin icraatlarından ziyade devletin dışında sivil iradenin, dini cemaatlerin himmet ve gayretleri ile elde edilen kazanımlardır.

 

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kurucu meclis sonrası ikinci ve sonrası meclislerde milletin temsilcileri siyasi entrikalarla tasfiye edilmiştir.

Hilafetin ilgası, harf inkılabı ve dil devrimi gibi inkılap adına her ne yapılmışsa din ile bağları koparmak amacına yöneliktir.

 

Cumhuriyetin kuruluşu dışında cumhuriyet adına mânevi tahribat, baskı, zulüm, cinayet, ne varsa cumhura rağmen cumhura reva görülmüştür.

Köy enstitüleri projesi vardır.

“Anadolu insanını köyde kalsın dinle diyanetle uğraşmadan tarımla ırgat olarak uğraşsın ürettiklerini biz şehirli elitlere göndersinler. Vatandaşlık görevi olarak askerliğini yapsın vergisini versin, memleket idaresine kafa yormasın” amaçlanmıştır.

Ancak plan-projenin hesabı dışında imalat hataları(!) olmuştur. Her türlü engellere rağmen, Barla’da başlayan iman kurtarma hareketi “küfrün belinin kırılmasıyla” hedefine ulaşmıştır. Şayet proje tam hedefine varsaydı bütün gençlik tam dinsiz olarak yetişekti.

 

Neden imalat hatası?

Bugünün dindar insanları ve gençlik resmi ideolojinin hesap hatası, başka bir deyimle “imalat hatası”(!) ürünlerdir. Başbakan ve sonraki dindar jenerasyon Demokrat Parti ile başlayan temel hak ve hürriyetler ortamının kısmen ve Risale-i Nur hareketi ile fikir olarak dinsizlik akımını durdurmasıyla sağlanmıştır.

 

Şayet resmi Kemalist sistemin projesi planlandığı gibi netice verseydi doksan yıldır belki üç kuşağın tamamen dinsiz, imansız (Allah muhafaza) olması hedeflenmişti.

Allah demenin yasak olduğu şiddetli baskıların olduğu bir dönemde memleket ve dünya gündeminden tecrid edilmiş/olmuş Bediüzzaman Said Nursi 1926 yılında Barla’da başladığı Risale-i Nur telifi ile oyun o zaman itibarıyla bozulmuştur.

 

Hadislerin işareti ile “Ahir zamanda karşılaşacağınız dehşetli şahısa karşı siyasetle mukabele edilmez” emrinin gereği siyaset dışı telifatla küresel ölçekte en büyük sosyal değişimi gerçekleştirmiştir. Elhamdülillah.

Risale-i Nur eserlerinin arasında münhasıran gençler için derlenmiş “Gençlik Rehberi” diye bir eser var.

 

İktidar dindar gençlik yetiştiremez

 

Dindar insanların karar mekanizmalarında, iktidar, idare ve irade konumunda olmaları ekseriyeti Müslüman olan milletin gönlünden geçen bir durumdur.

Ancak siyaset ile diyanet erbabının iç içe girmesi her zaman riskleri beraberinde getirir.

Siyaset topuzu gölgesinde dindar gençlik yetiştirilemez. Din umumun malıdır tekel altına alınamaz.

İktidar “buyruğumdur!” diyerek gençleri dindar yetişmesini sağlayamaz.

 

İktidar erki ve dindar gençlikte İran pratiği

 

İran İslâm Cumhuriyeti olmasına rağmen gençlerini dindar yetişmesini sağlayamıyor. Tam tersi bir gelişme söz konusudur.

İran İslam devrimi Şah Rıza Pehlevi’ye karşı çok yüksek bir motivasyonla gerçekleşti. Şah dindarlara zulmediyordu. Şimdi dini referanslı bir iktidar var. Özgürlükler bakımından hiçbir engel yok. Hedefe ulaşınca vizyon yok oluyor.

Şu an İran Gençliği mânevi boşluktadır. İrtifa kaybetmektedir. İran otoriter bir rejimdir. Din adına otoriter. Alttan gelen baskıları ötelemek için “dış düşmanlar”a dikkati çekmektedir. Bizim derin devletin politikası da öyleydi. İç ve dış düşmanları nazara vererek özgürlükleri kısıtlama yolu…

 

İktidara düşen görev nedir?

 

Zemin hazırlamaktır. İktidar gölge etmesin başka ihsan istenilmez. Dini gençliği yetiştirecek gönüllü kuruluşlar, cemaatler, vakıflar, sivil toplum kuruluşları vardır. Bunların hizmet ortamları kolaylaştırılmalı.

Tevhid-i tedrisat kanunu ortada duruyor. Resmi ideolojinin dayatmacılığın, tek tip robot gibi tornadan çıkmış adam yetiştirme modeli olarak halen uygulanmaktadır. Modası geçmiş çağ dışı bir sistemdir.

İktidarın maalesef etkili olamadığı ve boş bıraktığı bir alandır eğitim alanı.

Halen net bir eğitim politikası yoktur. Fiziki şartlarda iyileştirme gerek şart olup yeter şart değildir.

Köklü eğitim reformuna ihtiyaç vardır. Devleti kutsayan bireyi nesne gören bir anlayıştan sıyrılmak zamanı gelmedi mi?

İnsanı merkeze alan, insanı insan eden değerlerle ve çağın ihtiyaçları becerilerle donanımlı nesiller yetiştirilmesinin engelleri kaldırılsın yeter.

Eğitim idaresinde politikalarında yaklaşım; “Kimin yapması?” değil

“Ne yapılması?” ve “Nasıl yapılması?” önemlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum