Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Dicle Fırat Destanı

Bu destan, Dicle ile Fırat’ın feryadıdır.
Hasret ve sitemlerin; kırık-dökük yâdıdır.

Geçmişten günümüze parlayan bir meşale.
Şahit olmuş bu toprak, mümkün olan her hale.

İlim, irfan ve sanat, buralarda var oldu.
Bu coğrafya, mertlikle, kahramanlıkla doldu.

Bu verimli tarlayı suladı Dicle-Fırat.
Hayat verdi, can verdi; zenginlik verdi kat kat.

Hep kol kola, hep dostça aktı bu iki nehir.
Onlarla dile geldi; binler köy, bucak, şehir.

Dicle-Fırat yakındır, iki kardeş misali.
Tahattur ile bitmez, bu dostluğun hayali.

Büyük Mezopotamya onlarla hayat buldu.
Onlara hasret yerler, çölleşerek kavruldu.

Neler neler yaşandı, binlerce yıldan beri.
Mümkün olsa bir dönsek, bu yüzyıllardan geri.

Binlerce Peygambere vatan oldu bu toprak.
Ne çok medeniyete buralar verdi hayat.

İnsanlık tarihinin en dehşetli tufanı,
Bu bölgede yaşandı, değiştirdi devranı

Mübarek Cudi Dağı, kucakladı Nebi’yi.
Nuh peygamber(AS) bu dağda durdurmuştu gemiyi.

İnsanlık yeni baştan, başladı bir sefere.
İkinci Âdem oldu, Nuh Peygamber beşere.

-II-
Altlarında zenginlik, üstlerinde hayat var.
Uğradıkları yerler, her renkten çiçek açar

Kadim medeniyetler kuruldu bu civarda.
Kıymetlerini bilen, asla kalmadı darda.

Bu diyarda ihtişam, böylece hayat buldu.
Çağlar üstü kültürler, buralarda kuruldu

Dicle-Fırat şahittir, kaç muhteşem zafere.
Yol verdiler Alparslan, Yavuz ve İskender’e.

Cennetten akar bunlar, huzur verir etrafa.
Hadisin manasıyla bakan gelir insafa.

Selahaddin Eyyubi, kahraman bir kumandan.
Medar-ı iftiharı, tüm Kürtlerin her zaman.

Bu Kur’an fedaisi, hizmet etti İslam’a.
Tevhidin bayrağını dikerek şerif Şam’a.

Kudüs’ün hasretini Selahaddin dindirdi.
El-Aksa’ya musallat zalimleri sindirdi.

Şark’ın bu en sevgili ve kahraman sultanı.
Her şeyden yüce tuttu, o İlahi fermanı.

-III-

Mevlana Halid Kürdi, bir hakikat güneşi.
İlim ve irfanına bulunmazdı bir eşi.

Bir nur saçtı etrafa, yeşerdi dostluk ruhu.
Bu hizmetle geriye kaçtı nifak güruhu.

Bu diyarda her adım; kardeşlik, dostluk ekti.
Kur’an nurunu yaymak, için çileler çekti.

Talebe yetiştirdi, ilim ve irfan dolu.
Birçok mübarek Zat’ın buradan geçti yolu.

Mevlana Halid manen bölgeyi etti ihya.
Tasarrufu yayıldı, tam bir manevi derya.

Ta Süleymaniye’den Dersaadet’e kadar.
Geniş bir coğrafyada hizmetleri parıldar.

Bereketli toprağın ilim irfan erleri.
Taçlandırdı ihlâsla bu nurlu seferleri.

Büyük müceddit âlim Mevlana Halid ile.
Dicle-Fırat çevresi irfanla geldi dile.

Bu manevi güneşin bereketli ışığı.
Her yerde çiçek açtı, cezp etti çok aşığı

-IV-

Melayê Cıziri’nin aşk ve irfan destanı.
Sırlarla ve nurlarla bezenmiş o divanı.

Yüzyıllardır okunur, her karış toprağında.
Adım adım yaylanda, sıra sıra dağında.

Her mısrası manidar, öteden gelmiş gibi.
Her beyit mana dolu, sanki görünmez dibi.

‘’Medresa Sor’’ bir kürsü, seslenir tüm âleme.
Her ifade bir neşter, dermandır bir eleme.

Esrar ile örülmüş, şaheser baştan sona.
Gönül ehli ulema, çile çeker uğruna.

Dicle’nin kenarından ta kardeşi Fırat’a.
Hep nur ve mana saçmış, anlam katmış hayata.

Mest olmuş, meftun olmuş; çok kalp ehli Divan’a.
Bu garip, mümtaz kelam, yayılmış tüm cihana.

Kürtçe’deki kuşatma, Divan’la parçalandı.
Keskin ifadelerle kapılar aralandı.

Bir ilim hazinesi, bir fazilet pınarı.
Dicle ve Fırat gibi, kucaklar bu diyarı.

***

Ta Serhat’ten Botan’a uçmuş Fekeyê Teyran.
Melayê Cıziri’ye olmuş gönülden ihvan.

Kırmızı Medrese’nin manevi atmosferi,
Çok farklı bir âleme cezbetmiş bu rehberi.

Müks’ün bereketinden fışkırır Dicle Nehri.
Kucaklamış Fekeyi, bu aşkla Cizre şehri.

-V-

Gerçek aşkın destanı, bir şaheser Mem û Zin.
Dicle’nin kenarında yaşanmış; kutlu, hazin.

Mem’in elim vefatı, Zin’in engin rikkati,
Öteden dersler verir, anlatır sadakati.

Ne hazin hikâyeler yaşanmış gizli, zahir.
Ne kadar Beko gelmiş, ihanette çok mahir

Dostlukta zirve yapmış, kimi Tacdin misali.
Kimisi çok fedakâr, şefkat saçar her hali.

Dengbêjler yüzyıllarca okumuş özen ile.
Feryatlar ve sitemler, böylece gelmiş dile.

Büyük âlim Ahmedê Xani’nin mahareti.
Günümüze san’atla taşımış bu hasreti.

Usta bir nakkaş gibi, örmüş büyük destanı.
Hakikat lisanıyla anlatmış o zamanı.

Bu samimi, büyük aşk, İlahi aşka dönmüş.
Maddi, nefsi hevesler, hepsi manada sönmüş.

Bir sadakat türküsü kaldı onlardan geri.
Fırat gibi gururlu, Dicle gibi serseri.

-VI-

Maharetli evladın Botan Beyi Bedirhan.
Adaletle bölgeyi yönetmişti bir zaman.

Tüm Botan bölgesine geldi bolluk bereket.
Bütün bir coğrafyaya, hakim oldu adalet.

Beyliği ihanetle, hatalarla boğuldu.
Bir hazin veda ile bu sahneden kayboldu.

Bu coğrafya, yüzyıllar boyunca acı çekti.
Huzurun düşmanları, kavga ve nifak ekti.

Büyük Cihan Harbinde bölgenin insanları.
İşgalcilere karşı, feda etti canları.

Hep iman kardeşliği için şehit oldular. 
Ayrılık ve nifaktan, daim uzak durdular.

Kurtuluş Savaşında her cepheye koştular.
İman, Kur’an aşkıyla, dövüştüler, coştular.

Sonra vatan kurtuldu, tam geldi derken huzur.
Suçlu hale geldiler, işlemiş gibi kusur.

Hep nazar ediyorken, gelecek mutlu güne.
Birer birer yollandı, kahramanlar sürgüne.

**********

Said Nursi alındı bir sabah menzilinden.
Koparıldı ‘’vatanım’’ dediği, Van ilinden.

Kardeşliğin ruhunu her daim canlı tuttu.
İntikamı, nefreti bütünüyle unuttu.

Sevgi, dostluk üstüne; yepyeni bir yol açtı.
Menfi yol izlemekten bütün gücüyle kaçtı.

Büyük bir azim ile yöneldi Nur işine.
Milyonlarca insanı böyle taktı peşine.

  ***********

Kardeşlik, birlik için çalışmış birçok zevat.
Bir hazin akıbete, duçar edildi heyhat.

Ne günah işlemişti; Hüseyn Paşa, Şeyh Masum.
Birçok büyük kahraman, hınçla edildi hasım.

Kardeşliğin ruhuna kastetti, menhus kafa.
Düşmanlığı sinsice ekti dört bir tarafa.

Dilleri yasaklandı, eve hapsedildi din.
İnanç ile vicdanlar, sanki alındı rehin

Buralarda yaşayan binlerce Kürt vatandaş.
İşinden ve köyünden koparıldı ey kardaş.

Tam perişan bir halde atıldılar gurbete.
Kalpler kırık, gözyaşlı; küstüler bu devlete.

Kardeşlik ve huzura hasret geçti, kaç asır…
Gönülden kopan feryat, tüm dünyaya ulaşır.

 

-VII-

Güzel ve kadim şehir, Diyar-i Bekir çağlar.
Asalet ve kültürü, binlerce yıldır parlar.

Sahabeler diyarı, her köşesi tarihtir.
Bu bölge çok mümtazdır, farklılığı sarihtir.

Gönüllerde hem güzel, hem aziz bir yeri var.
İslam'a hizmet etmiş çok bahtiyar eri var.

**********

Şeyh Said’in duası yükselir arşa kadar.
Mazlumların kanları sanki cennete akar.

Dicle’nin kenarında, feryatlar var derinden.
Sorgusuz ve sualsiz, meş’um infaz yerinden.

Adı mahkeme olan, o zalimler divanı.
Hayatından kopardı, kim bilir, kaç fidanı.

Bütün bu mazlumların ahı kalır mı yerde.
Çetin bir hesap bekler, zalimleri mahşerde.

**********

Diyarbekir zindanı, hep zulme sahne oldu.
Kim bilir bu zindanda, kaç taze yürek soldu.

Kaç umut söndürüldü, kaç aşka kan doğrandı.
Gözü yaşlı analar, evlat derdiyle yandı.

İnsanlığı katleden, utandıran işkence.
Kardeşliğe hışımla, nasıl indi bu pençe.

-VIII-

Dersim'in vadisini sarmıştı büyük kâbus.
Vicdanlar kelepçeli; şefkat, merhamet mahpus.

Bu çilekeş insanlar, tam sabır abidesi.
Hep tahammül gösterdi, çok yansa da sinesi.

Kan ve ceset akmıştı, günlerce Munzur Çayı.
Çocuk, kadın ihtiyar; katle hedef alayı.

Sığındılar o Adil, olan büyük Allah'a.
Hallerini arz edip, bu çok yüce dergâha.

Ne kadar mazlum yandı, ne kadar çok kan aktı.
Bu vahşet ne kadar da, garip anayı yaktı.

Seyit Rıza'nın sesi, yırtıyor karanlığı.
"Bi hatayık, günahtır. " Tarihe not, çığlığı.

Ah Dersim, feryat Dersim, yerde kalır mı zulüm.
En dehşetli şekliyle, zalimi bulur ölüm.

-IX-

Figanını duymayan, kimse var mı âlemde.
Sana yoldaş; ızdırap, keder, hüzün, her demde.

Kardeşlik özlemiyle, ne kadar yürek yandı.
Gün geldi haykırışlar, arşa kadar dayandı.

Analar evlerinde beklerken evladını,
Kaygısız ve telaşsız anmak ister adını.

Kurşun yiyen her kimse, kan damlatır suyuna.
Feryadın kurban olur, dünyanın hayhuyuna.

***************************

Kardeşlik zemininde yol açılsın barışa.
Saadet ile huzur, nakşolsun her karışa.

Izdırap ve gözyaşı artık geride kalsın.
Sevgi ile kardeşlik revaç bulsun, yol alsın.

Dinimiz kardeş kılmış, burada olur çare.
Hak, hukuk, adaletle; iyileşir bu yâre.

Cehalet ve fakirlik, ayrılık dertlerine
Maruz kalmış bölgenin inançlı fertlerine

Marifet ve san'atın, yolları açılmalı.
Şefkat yüklü ittifak ilacı saçılmalı.

Ümit ile baksınlar, tüm insanlar yarına.
Yeter, kan damlamasın, ülkemin baharına.

Huzurun düşmanları, mağlup olsun, ağlasın.
Anaların gözyaşı dinsin, sevgi çağlasın.

Herkes kucak açmalı, barış ile huzura.
Gençler ilim ve fenle, kavuşsunlar sürura.

Çocuklar güven ile oynasın sokaklarda.
Kardeşlik türküleri çınlasın kulaklarda.

Dicle-Fırat coşkuyla, heyecan ile aksın.
Millet elele verip, zafer taçları taksın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum