Ayşenur KAHVECİ

Ayşenur KAHVECİ

Depresyon

“Ruhî sıkıntı.” Ruhumuzda hissettiğimiz bir sıkıntı halidir diyebiliriz belki de depresyon için. Hani herşey manasını yitirir bazen. Gözlerimiz açılmak istemez. Yataktan çıkmak istemeyiz. Veya olduğumuz yerde durmak neredeyse imkansızdır. Çok üzgün ve kederliyizdir. Bunalmışızdır iyice. Hiçbirşey yapmak istemeyiz. “Hiç sabah olmasa” deriz gece. Birileri laf anlatmaya çalışır ama sadece çalışır. Yemek yemez, su içmeyiz. Ya da buzdolabının önünde yatıp kalkarız.  En sevdiğimiz şeyleri bile yapmak artık bize zevk vermez vs... 

Tabi en doğrusu, depresyonun tanımını, belirtilerini sıralayarak yapmak olacaktır:
•İlgi alanlarında istek kaybı
•Uyku bozukluğu
•Kilo problemleri
•Hüzünlü ve kederli hissetme
•Kararsızlık, huzursuzluk ve yerinde duramama
•Kendini yetersiz ve değersiz hissetme 
•Dikkat azalması ve konsantrasyon problemi
•Enerjide düşüş
•Tekrarlayan ölüm düşünceleri

Evet, yukarıda sıralanmış  belirtilerin 2 veya 3 tanesine birkaç haftadır sahip olmanız depresyon tedavisine ihtiyacınız başlamış manasına geliyor demektir. 

Biyolojik bir hastalık olarak kabul edilen depresyonun, birçok hastalığa eşlik ettiği de bilinmektedir. Türk toplumunun en az yüzde 50 oranda bir kısmının depresif davranışlar sergilediğini söyleyebiliriz.  İnsanlara depresyonda olduklarını göstermek amacı ile elimizde somut birşeylerin olamayışı ise tedavi sürecini sıkıntıya sürükleyen en büyük etkenlerden birisidir. Somut olarak bu hastalığın ölçülebilirlik imkanı olmaması hasebiyle bireylerin hastalıklarına ikna edilmesi de güçleşmektedir. Biz bir yandan kişiyi depresyonda olduğuna  ikna etmeye çalışırız ki terapisine başlayabilelim. Halbuki depresyon sebebiyle, biyolojik olarak yerinden bile kalkamayacak durumdadır birey. Fakat bunu kabul ettirmek hiç de kolay değildir.

Depresyonun ilaçlı veya ilaçsız tedavisinde, telkin  özellikle başlangıç seviyesindeyken oldukça etkilidir. Depresyonda telkinin işleyişini ve tesirini  birkaç noktada izah etmek isterim. Şöyle ki:

Bireyin dikkatini çekmemiz gereken en mühim husus odur ki; “Burada bulunmak hakkına layık görülmüşsün. Evet! Tam da anladığın gibi. Dünyada yaşamak hakkı sana da verilmiş. Cenneti kazanmak fırsatı senin için de var edilmiş. Bu hakkı verenin yanında en az diğerleri kadar kıymetlisin. Sen idrak etsen de etmesen de, kainat muazzam bir plan dahilinde gitmesi gereken yolunda ilerliyor. Madem öyle, senin de bu kusursuz yolculuğun kıymetli bir yolcusu olduğunu kabul etmek vaktin gelmedi mi? Bu eşsiz planın sahibi sana değer verip, seni planına dahil etmişse, sen niçin kendini peşinen verilmiş bu kıymetten mahrum etmeye çalışasın ki?  İşte gözden kaçırdığın hakikat budur! Öyleyse kendinle sulh et haydi! Evet... İstediğin anda bu barışı sağlayabilirsin!”

Bir diğer husus ise; tüm ruhî  sıkıntılar şuur altımızın bir tür cezalandırma şeklidir. Her ne yaşamışsak yaşamışızdır. Yukarıda da söylediğimiz gibi bu koca planın sahibi bize bu değeri ve kıymeti layık görmüş ise, yaşadığımız menfi hadiselerin dahi bir maksadı ve buna bağlı olarak bir kıymeti olmalıdır. Herşey bu kadar kıymetli kılınmışken, yaşadığımız bu olumsuzluklar biz depresyona girelim diye olamaz, öyle değil mi? Zira bu bir zıtlık, bir uyuşmazlık olacaktır. Canımızı sıkan her türlü olumsuzlukların terakkimiz için birer tecrübe, merdiven, öğretmen hükmünde olduğunu idrak edip, o menfi hadiselerin üzerindeki meyveleri toplayıp, kabuklarını atarak önümüze dönmemiz gerektiğini unutmamamız gerekir. Zira, herşey manasına ancak bu şekilde erişebilir. Böylece kıymet kazanacaktır tüm hadiseler. Bataklığa düşmüş olabiliriz belki. Ama omuzlarımızı düşürüp ağlamayız. Yeniden ayağa kalkıp, tertemiz bir kıyafet ile devam etmek yaraşır insanoğluna. Çünkü artık biliyoruz ki; yaşadıklarımız ya yaşarken güzeldir, ya da yaşarken acı fakat nihayetinde neticesi itibari ile güzeldir. 

Son olarak temas etmek istediğim nokta ise; zaman ve hayat kavramı ile doğrudan alakalıdır. Mesela; diyelim ki; kişi bir haftadır ruhî sıkıntı içerisinde, yani depresyondadır. Ancak şu bir gerçektir ki; bugün yeni ve taze bir gündür. Temiz bir başlangıç ve bir kez daha var oluştur. Yeni bir alem, sıcacık bir Bismillahtır. Öyleyse dünde kalanlar bir noktada yok olmuş, ölmüşlerdir. Yani dün, adı üzerinde geçmiştir. Evet, dün bile mazidir sevgili dostlar. Artık bir varlığı söz konusu değildir. Kendisi de ölmüş, içindekiler de ölmüştür. İşte bu noktadaki ince hakikatler hususunda bireyin  farkındalığını arttırmayı amaçlar ve o cenazeleri bırakmasına, ellerini gevşetmesine, parmaklarının arasından akıp gitmesine yönelik telkinler veririz. Aksi takdirde  ilerleyemeyeceğini, ancak geçmişte de yaşayamayacağını izah eder, bu sıkıntı içerisinde boğuşurken neler kaçıracağının da resmini çizeriz. 

Farkına varmalıyız ki; tertemiz olabilmek, yeni bir başlangıç ile mis gibi bir  kul olabilmek şansımız her an yenileniyor. Her sabah olması gerektiği gibi bir anne, bir baba, bir patron, bir evlat olmaya daha yakınız. Ve her sabah bunun için daha tecrübeli olarak uyanırız. Ne bahtiyarlık öyle değil mi! “Her sabah yeniden” adlı bir hediye paketimiz var. Bu hediye için teşekkür etmemiz gereken bir ikram sahibi de var. Öyleyse, kendimizi geçmiş kabristanındaki cesetlerin içinde boğulmaya mahkum etmek yerine, hediye paketimize odaklarız. Kişi, üzerine odaklandığı şey ne ise odur. Bilinçaltımızın bize ceza kesmesine müsaade etmeyiz. Bu cezaya boyun eğmemiz, depresyona merhaba demek manasına gelecektir. Üstelik uzun bir depresyon kimyasal dengemizi de bozabilir.  

Sözlerimi bitirirken bahsetmek istediğim bir husus da şudur ki;

Bireylerin depresyonda kalmalarının tek sebebi vardır: “Olumsuz düşüncelerimiz ile nasıl baş edeceğimizi öğrenmemiş olmamız.”

Yani; mesele birilerinin bize kötü davranması, işten kovulmamız, yanlış anlaşılmamız değildir aslında. Mesele, tüm bunlara verdiğimiz tepkilerimizdir. Bu hadiselere mukabil kafamızın içinden seslenen cümlelerimiz vardır. “Eyvah! İşsiz kaldım!” veya “Beni sırtımdan vurdu! Artık asla eskisi gibi olmayacak hiçbirşey!” gibi... Bu olumsuz fikirler ile kendimizi cezalandırmak yerine bu cümleleri tersine çevirebiliriz. “İşten kovulmuş olabilirim elbette. Ancak yeni bir iş  bulabilir  ve yoluma devam edebilirim.”  Veya “Evet bir hata yapmış olabilir. Bundan sonra daha tedbirli ve daha mesafeli bir ilişki yürütebilirim onunla.” İşte daha konforlu bir  hayat bu kadar kolay aslında.

İnsan her zaman bizzat güzel şeyler yaşamaz. Bazen de neticesi güzel olan şeyler yaşar. Ve hiçbirşeyi boşuna yaşamaz. Güzellikler şükür için yaşatıldığı gibi, üzüntüler, kederler de dua için, sabır için, terakkimiz için, olgunlaşmamız için  yaşatılıyor. Ve bana en iyi gelen içimdeki Ayşenur’un sesi:

“Panik yok! Herşey Allah’ın kontrolünde!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum