Mustafa ERDOĞAN

Mustafa ERDOĞAN

Demokrasiye suikastları ittihatçılık besliyor

Daha önceki darbeler bir yana, son yıllarda neredeyse ardı ardına demokratik rejime kast eden birçok çetecilik ve cunta girişimi ortaya çıkarıldı. ‘Andıçlar, ‘láhikalar’, fişlemeler ve ‘e-muhtıra’ derken, şimdi de ‘irticaya karşı eylem planı’. Tabii bu arada ‘Ergenekon çetesi’ de var. Bütün bunlar üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Gerçi, en son geçen hafta siláhlı kuvvetler içinde yeni bir cuntanın örgütlendiğine ilişkin haber karşısında pek fazla şaşıran olmadı; ama bu, söz konusu girişimlerin arka planında nasıl bir zihniyetin yattığı konusunda insanların derinlemesine bir bilgiye sahip olmalarından kaynaklanmıyor. İnsanlar bu son komploya şaşırmadılar, çünkü içinde emekli veya muvazzaf askerlerin yer aldığı bu türden kalkışmalara bayağı alıştılar.

Ordunun veya subayların siyasete bu derece bulaşmalarının tarihsel bir arka planı olduğunu da gerçi herkes biliyor ama bunun fikri dayanakları konusunda aynı derecede anonimleşmiş bir bilgi yok.

Burada birbiriyle bağlantılı birkaç nokta var değinilmesi gereken. Birincisi, devlet siyasetlerine hakim olan temel ilke olarak Cumhuriyet’in Osmanlıdan tevarüs ettiği ‘hikmet-i hükümet’le ilgili. Devletin bekasını temel amaç olarak gören ve halk yönetimi, hukuk, adalet ve haklara ya hiç itibar etmeyen ya da ancak bu amaca hizmet ettikleri sürece ve ölçüde değer veren ‘hikmet-i hükümetçilik’ Türkiye’de ordu dahil bürokrasinin ideolojisidir. Bu, bürokrasinin seçkinci yaklaşımıyla da gayet uyumludur.

Türkiye’nin bir türlü demokratik istikrara kavuşamamasının esas nedeni de işte bu ideolojinin sadece devlet elitleri arasında değil, kimi ‘sivil’ kesimler ve hatta partiler arasında da hakim olmasıdır. Onun için, Şükrü Hanioğlu’nun, Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesi ile, son yıllarda hikmet-i hükümet kavramına entellektüellerin ciddi eleştiriler yöneltmeleri ve buna dayanan siyasetleri sorgulamaları arasında doğrudan bir ilişki kurması anlamlıdır.

İkinci nokta, yine Hanioğlu’nun dikkat çektiği ve yine Osmanlının son döneminden beri subayların zihin dünyasını şekillendiren bir fikirdir. Buna göre, ordu diğer kurumlara göre devletten daha fazla sorumludur ve dolayısıyla siyaset siyasetçilere bırakılamayacak kadar önemlidir. Çoğu İttihat ve Terakki’ye mensup genç subaylar arasında vaktiyle hakim olmuş olan ve ordunun siyasal sisteme en azından vesayet etmesini teşvik eden bu fikir askeri okullarımızda bugün halá subay adaylarına ve kurmaylara aşılanmaya devam etmektedir. Esasen bu zihniyet siláhlı kuvvetleri doğrudan doğruya politik bir kurum haline getiren temel nedendir.

Üçüncüsü, Hanioğlu’nun işaret ettiği başka bir etken, yani vatanseverlik fikriyle birleşmiş bir ‘çetecilik’in cazibesidir. Çetecilik İttihat ve Terakkiciler tarafından 1908 ve sonrasında muhafazakár siyasetin aracı olarak kullanılmıştı. ‘Muhafazakár eylemcilik’ kurulu düzeni yıkmak veya değiştirmek yerine onun değişmesini önlemeyi sağlamak amacına yöneliktir. Muhafazakár eylemciliği ‘vatanseverlik’le birlikte besleyen diğer önemli faktör ise, yukarıda işaret ettiğim ‘hikmet-i hükümet’ düşüncesidir. Aynen günümüzün darbeci, andıçcı, lahikacı, muhtıracı ve Ergenekoncu eylemcilerinin yapmaya çalıştıkları gibi.

Hanioğlu 1908 devriminin gerçekte ‘modern dünya tarihinde çeteciliğin siyasi iktidar yolunu açtığı gelişmelerin başında’ geldiğini söylüyor. Bu nokta, günümüzdeki antidemokratik kalkışmaları anlamak bakımından son derece önemlidir. Nitekim, bugünün Ergenekoncuları da 27 Mayıs darbesinin çeteci (cunta) faillerini iktidara taşıdığını bilmekten cesaret alıyorlar. Aynen 2. Meşrutiyet’in genç subayları gibi, şimdiki Ergenekon komitacılarını da çeteciliğe özendiren ve onlara bu konuda cesaret veren yanlış bir ‘vatanseverlik’ anlayışıdır.

Türkiye’nin demokratik selámeti, önemli ölçüde, bu İttihatçı zihniyeti tasfiye edebilmemize bağlıdır.
Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.