Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Dedikodu radyasyonu

Radyasyondan korunmaya çalışırız, özellikle ödümüz kopar çocuklarımız için:  Aman radyasyona maruz kalmasınlar diye. Cep telefonlarımızı bile ellerine almalarını istemeyiz. Bu yüzdendir ki bilgisayar başında bile fazla kalmalarından sıkıntı duyarız. Röntgen çekimi ve radyasyonlu cihazlarla mecbur kaldığımız teşhis ve tedavi bizi hep tedirgin eder. Hele emar (MR) çekiminde kendimizi mezara girmiş ve çıkan o tuhaf seslerle sanki sorgu suale çekiliyormuşuz gibi hissederiz. Tehlikesine ve zararına inandığımız bu zararlı ışından sorumluluk gereği Kendimizi ve sevdiklerimizi koruma duygusu güzeldir. Bizi fiziki manada rahatsız edecek şeyden aklımız erdiği, gücümüz yettiği kadar uzak dururuz da ruhumuzu duygularımızı nasıl tehlike ile yüz yüze bırakırız? Oysa bu değerlerin korunması bize gerçek huzuru ve sağlıklı hayatı sunacaktır.

Baz istasyonlarını protesto amaçlı sokağa çıkıp, tepki gösterenler de olmuştu; cadı avına çıkar gibi. Az mı kırıp döktüler, hatta direkleri bile yaktılar. Bütün bu tedirgin olmalar ve tedbirler çok iyi, oysa en tehlikeli radyasyon dedikodu radyasyonu. Havadaki zerreleri değiştirir; çarçabuk beyni etkiler, düşünceleri kontrol altına alır. İşinin başındaki en çalışkan adamı bile merakı varsa hemen etkisine alır. Ekmeğe sürülen bal ve kaymaktan bile daha lezzet verir uyuşturur, beyni hipnoz eder çekim alanına alır. Sıcakta özellikle ayazda dedikodu merakı yüzünden, kapı önlerinde titreyerek son cümlesine hatta yapılan ilavelerine kadar dinlenir.

Hanım kardeşimiz sırtına bir hırka bile almaz; titrer ama dedikodudan vazgeçmez. Çok yemekler yanmıştır, gıybetin karası dibi tutan tencerenin karasına çok karışmıştır. Çok ağlamıştır bebeler beşikte, ya da aç olan yemek beklemiştir. İş yerlerinde mesaiye önce onunla başlanılır. Yasak oluşu ve ilkeler bir kenardadır. Etkilidir dedikodunun radyasyonu, erkek ya da kadın ayırmaz. Zaafı olanı, koruyucu kalkanı olmayanı, çekim alanına girdimi bırakmaz. Kahvehanelerde o radyasyona kapılarak az mı yargılamalar, ahkâm kesmeler yapılmıştır. 

Nerde güzel bir iş yapılıyorsa, yok etmek için en tesirli silahtır dedikodu. Direksiyon başında, ya da pişen ekmeği fırından çıkarırken, yağmurda kar altında pazarda satış yaparken,  yönetirken, koyun sağarken, imzalar atılırken, yönetirken, yönetilirken nerde olursa olsun, hangi işi yapılıyorsa yapılsın hep tetiktedir gelir bulur meraklısını koruması olmayanı dedikodu radyasyonu.

Dedikodu baz istasyonu taşıyan diller, bulundukları yere radyasyon yayıp dururlarken etkisinde kalan kişiler çok canlar, yürekler yakmıştır. Çekim alanına giren çok dostluklar dilin darağacına çekilmiştir. Sevgi ile kurulan yuvaların tarumar olmasında, emek verilerek büyütülen ortaklıkların bitmesinde hep o radyasyon sebep olmuştur. Anlı şanlı imparatorlukları yıkmıştır, nerde huzur ve birlik varsa, ortadan kalkması için dedikodu silahı cilalanarak, parlatılarak devreye sokulmuştur. Ahh! O öyle bir gözü çıkası radyasyondur ki anaların en kıymetlisine mübarek Hz. Ayşe anamıza bile atılan iftiraya sebep olmuştur. Ne makam mevki sahibini etkisine alarak değerleri çökertmiştir. Muazzam yaratılan, vazifesi çok önemli olan dil, çürümüştür o radyasyonla.

Bütün bu tehlike karşısında birde anti-baz istasyonu koruyucu kalkanlarımız var. Şükürler olsun ki eli tespih, dili zikir çekenler, uykusunu gece namazlarıyla milletin huzuruna dua için feda edenler, evradına gözyaşı katanlar var. Şükürler olsun ki iman hakikatlerinin kapsama alanında olanlar, bulundukları yere,  huzur kardeşlik muhabbet yaymakta olanlar var. Her kitap, her dershane nur istasyonu olmuş. Nurun fedaileri, Risale-i Nur külliyatından aldıkları sinyalleri, kendi âlemlerinde hazmedip yaşayarak, kâinatın sultanını yeterince tanımayan, yaradılış gayesini zevkte yaşamakta görenlerle paylaşıyorlar.  Cehennem gibi büyük bir tehlike varken dedikodu ve gıybetten Allah’a sığınıp, muhabbet ve huzurun neşrine çalışıyorlar. Günümüzün fatihleri, yavuzları kanunileri Alpaslanlarıdır onlar…

İman hakikatlerinin yayılmasına, çekim alanının güçlenmesine gayret eden nur talebeleri, günümüzün Ulu batlı Hasanları olarak, inkâr içinde olanların akıl burçlarına Hak Kelamullah sancağını incitmeden, yargılamadan, küçük görmeden dikenlerdir. İmanla cilalanan gönüllere vesile olmaktan duyduğu sevinci dünya saltanatıyla değişmeyen nurun kahraman ağabeyleri ve vakıfları, Kur'an'ın her harfi ve kâinatın her zerresi size şahitlik yapacaktır. Allah sizlere nur yayan baz istasyonu olmanızda devam ve güç kuvvet versin.

Ey, Allah ve Peygamber sevgisi ile donanmış Kur'an talebeleri: Sizin yaydığınız nur sinyalleri alıcılarda nurefşan dirilişler olacaktır. Ey Kur'an hizmetkârlığının sultanlığını seçip, siyaset muhtarlığını ellerinin tersi ile itenler, elinizde nurlar olduğu sürece dedikodu radyasyonu bulutları üzerimizden çekilecek inşallah. Kurşun gibi sineleriniz bu milleti koruyacak. Bize de düşen sizi yalnız bırakmamak, koruyucu kalkanın daha da güçlenmesini, radyasyonun etkisini tamamen ortadan kaldırmak için sizlere el atmak, yalnız bırakmamak.

İman hakikatlerinin tefekkürüne sebep olacak dillerin çoğalması ve radyasyondan korunmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum