De ki: Ben Kur’ân’a karşı sizden bir ücret istemiyorum!

De ki: Ben Kur’ân’a karşı sizden bir ücret istemiyorum!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), En'am Sûresi 84-90. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

84-Hem ona (İbrâhîm’e), İshâk’ı ve (İshâk’ın oğlu) Ya‘kub’u ihsân ettik. Her birini hidâyete erdirdik. Daha önce de Nûh’u ve onun (İbrâhîm’den sonra gelen) zürriyetinden Da‘vûd’u, Süleymân’ı, Eyyûb’ü, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u hidâyete erdirmiştik. İşte iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız!

85-Zekeriyyâ’yı, Yahyâ’yı, Îsâ’yı ve İlyâs’ı da (hidâyete erdirdik). Herbiri sâlih kimselerdendi.

86-İsmâil’i, Elyesâ‘ı, Yûnus’u ve Lût’u da (hidâyete erdirdik). Ve herbirini âlemlere (bütün mahlûkata) üstün kıldık.

87-Babalarından, zürriyetlerinden ve kardeşlerinden bir kısmını da (üstün kıldık). Böylece onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola hidâyet ettik.

88-İşte bu (yol), Allah’ın hidâyetidir; kullarından kimi dilerse (hikmetine binâen, kendi lütfundan) onunla hidâyete erdirir. Fakat şirk koşsalardı, elbette yapmakta oldukları şeyler (ameller) kendilerinden (kabûl edilmez) boşa giderdi.

89-İşte onlar, kendilerine kitab, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Fakat bunlar (o müşrikler) onları (kitap, hikmet ve peygamberliği) inkâr ederse, artık muhakkak ki (biz,) onları inkâr eden kimseler olmayan bir kavmi (Muhâcir ve Ensâr’ı ve nice ehl-i îmânı) onlara (îmân etmeye) vekil kılmışızdır.

90-İşte onlar (o peygamberler), Allah’ın hidâyete erdirdiği kimselerdir; (Habîbim, yâ Muhammed!) Artık (sen de) onların hidâyetine tâbi‘ ol! De ki: “(Ben) ona (Kur’ân’a) karşı sizden bir ücret istemiyorum! (*) O, ancak âlemler (ve bütün asırlar) için bir nasîhattir.”

(*)“Bu dünya dârü’l-hizmettir (hizmet yeridir), ücret almak yeri değildir. A‘mâl-i sâlihanın (sâlih amellerin) ücretleri, meyveleri, nûrları berzahta (kabir âleminde), âhirettedir. O bâkī meyveleri bu dünyaya çekmek ve bu dünyada onları istemek, âhireti dünyaya tâbi‘ etmek demektir. O amel-i sâlihin ihlâsı kırılır, nûru gider. Evet o meyveler istenilmez, niyet edilmez. Verilse, teşvîk için verildiğini düşünüp şükür eder.” (Kastamonu Lâhikası, 270)