Çocukların terbiyesinden sorumlu olanlar

Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’den ilhamını alan Mevlana demiş ki:

“Çocuk yedi yaşına kadar hoş kokulu bir reyhan, on yaşına kadar itaatkâr bir asker, on yaşından sonra ya candan bir dost, ya da can alıcı bir düşmandır.”

Anne-babalar, öğretmenler, imamlar, öğretim elemanları, kısaca millet ve devlet bilsin ki:

“Kötü insan yoktur, kötü eğitimler vardır.”

Allah yaratıp dünyaya gönderdiği her insanı, tertemiz ve günahsız gönderiyor.  Kirli çevrelerde kirlenmesin diye ona, iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl veriyor. Aklın da yenilme ihtimaline karşılık, şaşmaz ve şaşırtmaz bir elçisini, yani peygamberini bir öğretmen olarak onun başına koyuyor. Öğretmenin eline de bir kitap tutuşturuyor. Bütün bunlara rağmen insan kirleniyor ve kirletiliyorsa bunun vebali kirli ve kötü çevreye, kötü eğitimlere aittir.

Onun için Peyami Safa demiştir ki: “Sokaklarda küfürbaz bir gençliğe rastlıyorsanız, şaşırmayınız; onlar bizim öğrencilerimizdir.”[1]

Villası ve bahçesi olan zenginlere dedim:

-Bahçenize bakan bahçıvanınız, villanızın bahçesindeki çiçeklere ve çimenlere bakmaz da, onların kurumasına sebep olursa ne yaparsınız? Dediler:

-Cezalandırırız, hatta gerekirse işine son veririz.

Sizin çocuklarınız da, aile bahçesinin çiçekleri ve gülleridir. Bu çiçekleri ve gülleri bir buket yapıp size takdim eden, sizi onlara bahçıvan tayin eden de Allah’tır. Siz bu çiçeklere ve güllere bakmaz da onların yanmasına ve kurumasına sebep olursanız. Bahçıvanınızın başına gelen sizin de başınıza gelir.

Çiçek gibi olan oğullarınızı, gül gibi olan kızlarınızı İslamiyet suyu, iman güneşi, Kur’an gıdasıyla beslemelisiniz. Aksihalde onlar, solar ve kururlar. Onların kurumasına sebep olanların, yani onları İslamiyetsiz, imansız ve Kur’ansız bırakanların hesabı da çok çetin olur.

Üstad- ı Muhterem demiştir ki:

Şu fani dünyada, insanoğlunun en güzel sığınağı ve cenneti aile hayatıdır. Aile hayatının hayatı ve mutluluğu da iki şeye bağlıdır. Bunlardan birincisi samimi hürmet, ikincisi de halis merhamettir.

Öyleyse:

1-Anne-babalar, çocuklarına, bir cennet yuvasında olduklarını hissettirmelidirler. Samimi hürmeti ve halis merhametle birbirlerine davranmalı ve bunu da çocuklarına göstermelidirler.

2- Anne-baba çocuklarını kendilerine davacı değil, duacı yapma gayreti içinde olmalıdırlar.

Anası-babası tarafından din terbiyesi ve beş vakit namaz kılma şuuru almış çocuklar, her namazda ana-babalarına şöyle dua ederler:

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ

“Ey bizim Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği gün beni, anamı-babamı ve bütün müminleri bağışla!”[2]

Peygamberimiz buyurmuşlardır ki:

"İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Ancak şu üç insanın sevap defteri kapanmaz:

1-Sadaka-i câriye, yani hayra ve Allah’ın dinine hizmet eden kurumlar,

2-İstifade edilen ilim,

3-Salih evlat, yani dua eden hayırlı evlat bırakan kimselerin."[3] Defterleri hep açık kalır. Bunlar, ölmüş olsalar da sevap kazanmaya devam ederler.

Anası-babası tarafından din terbiyesi ve beş vakit namaz kılma bilinci almamış, nihayetinde cehenneme düşmüş nesiller de büyüklerine beddua edeceklerini Kur’an bize şöyle haber veriyor:

 “يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا

رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا

“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler. 

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler. 

Ey bizim Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.”[4]

3-Anne-babalar veya ana-baba adayları,  çocuklarına yönelik eğitim sürecini evlenmeden önce başlatmalı, dindar eş seçmeli, gerdek gecesindeki duayı öğrenmenin ve öğretmenin yanında helal lokma ile beslemeyi ve beslenmeyi asla ihmal etmemelidir. Dünyaya gelen çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunmalıdır. Çocuğa güzel bir isim verilmeli, din tahsili ve terbiyesiyle de geliştirilmeli ve olgunlaştırılmalıdır.(devam edecek)



[1] Safa, a.g.e, II, s. 353

[2] İbrahim, 14/41

[3] Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.

[4] Ahzab, 33/66-68

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum