Cennet’te müzik, gönlümde ümit

Müziğin, hemen her canlı üzerinde etkili olabilen kendine has ‘özel bir gücü’ bulunmakta. Hele yaratılış icabı güzelliğe zaten düşkün olan insanların, ama özellikle de kimi insanların yanında ‘güzel ses’, çok büyük ve özel anlamlara sahip durumda.

Ama bu “özel anlam”, aidiyetlerini Anadolu’da (ve onun kültürel etki alanında) derleyen insanlar söz konusu olduğunda, vazgeçilmez bir “sosyolojik değerler manzumesine” dahi dönüşebilecek yapıdadır adeta!. Anadolu’nun, bünyesindeki tüm kültürlerden harmanladığı o muazzam kültür mirasından süzülen renkli, sağlam ve de hayatın neredeyse her alanına girmiş olan müzikal zenginliği, bu sosyolojik gerçekliğin de başlıca nedenidir nazarımda. Öyle ki, ‘tadabilenleri için’ bu zenginliğin değeri ve etkisi; neredeyse şovenizme ya da milliyetçiliğin türevlerine karşı en duyarlı olanlarımıza bile, ‘kültürel bir böbürlenme’ sıkıntısı yaşatabilecektir seviyededir! 

En cahilinden en alimine, herkesi ‘damarından’ yakalayan bir ezgisi muhakkak bulunmaktadır bu iklimlerin.
 
Kısacası bu topraklar, üzerinde farklı idealler veya amentüler barındırsa dahi; bağrındaki duygu kodlarının belki de ‘en ortak’ paydasını, müzik diye açığa vurabilmektedir. Hem de kendi tınılarından beslenmiş bir müziğin, ortak sevgisi olarak.. 
 
Yani sesin ya da nağmenin güzel olanı, insanoğlu için ve özellikle de bu toprakların pek çok evladı için, bir fon müziğidir hayatın. Bir anlamda vazgeçilmezidir yaşantının...
 
İnsanoğlunun işte bu meyline; yani dünya üzerinde sayısız dillerle konuşmasına rağmen, müzik söz konusu olduğunda ‘ortak bir dili’ bulabilmenin hazzını her zaman yaşayabilen insanın bu haline, nicedir hayret etmişimdir.
 
Özellikle de kendi insanımızın, müziğe dair olmazsa olmaz ‘alışkanlığına’ ve sevgisine dair bu hayretimi yıllar önce değerli bir büyüğümle paylaştığımda; o an ilk kez duyduğum sarsıcı bir cevapla karşılaştığımı da hatırlıyorum. Rabbimden, ebeden rahmetine gark etmesini dilediğim merhume Cemile Teyzeyle yaptığımız uzun sohbetlerden birinde, bu “insanî meyli” sorgulamam, benim için bu konudaki ‘taşların yerine oturma’ vaktini de beraberinde getirmişti adeta! Şu minvalde açıklamıştı sorumu o merhume büyüğüm: “İnsan ruhu bir kerecik olsun sevt-i Rabb’e muhatap oldu ya ‘Kalû Bela’da; bu dünyada karşılaştığı her güzel seste de insan, farkına varmadan o tarifsiz güzellikteki sesi arar, içten içe o sese olan hasretini hatırlar!.. İşte bunun içindir güzel olan seslere meylimiz!...”
 
Müziğe dair böyle bir yorum geliştirebilmiş bir medeniyetin, ruh ve sinir rahatsızlığı yaşayanlar için ‘müzikle tedavi metodunu’ asırlar önce nasıl da etkin bir şekilde icra edebildiğine, hiç de şaşmamak gerekiyor aslında!..

Ama inanıyorum ki, o manidar tasavvufî yorumun-dersin katkısı ve bir de Anadolu’nun o zengin mirasından kendi hesabıma düşen pay; zaman ilerledikçe, müziğin insan için olası bir faydasını ve de mühim bir görevini -bir parça da olsa- anlamama vesile şeyler oldular: Güzel bulduğum seslerin, aslında bana ne vermesi gerektiğini!. Ya da diğer bir ifadeyle; hüzne veya süflî eğlenceye çağıran ‘hoş’ ama boş sesler yerine, kulağımı muhatap kıldığım sesler arasından bana ‘O’nu hatırlatacak sesleri seçmem gerektiğini!.

İşte bunların da etkisiyle bugün şükredilesi bir hal olarak; sesleri ve ezgileri, ancak O’nu tefekkür etmeye davet ettikleri takdirde güzel ve ancak o şartla dinlenebilir sayan görüşe yürekten katıldığımı hissedebiliyorum...
 
Ne var ki, bu görüşün bir diğer veçhesini de, yani ‘güzel müziği’ dinleyebilmekten öte bunun “gereğini” de düşünmeden edemiyorum aynı zamanda!.

Zira insanın o fitrî hazzını (ve belki de arayışını) sûreten güzel sesleri, besteleri ve ezgileriyle istismar eden birçok mahlukun; sadece bu istismar sayesinde bile müziği adeta bir silah gibi kullanarak nice kitleleri yoldan çıkarabildikleri ortadayken.. Ya da aynı şekilde, içi boş nice davanın ve sloganın, sırf kulağa kaliteli bir hitap sayesinde nasıl da uğruna ölünecek bir ‘kutsal’ haline getirilebildiği hiç de sır değilken, müziği ‘olsa da olur’ bir kategoride göremiyorum artık.

Yani demem o ki, ehil müminleri bu konuda mühim vazifeler beklemekte. Zira kulaklarımızı maruz kaldığı nefsanî müzik ‘bombardımanından’ korumanın yolu, herhalde onları kapamak olmasa gerek! (olmuyor da zaten).

Bu anlamda, müzik konusundaki fıkhî tartışmalara girme salahiyetini kendimde görmemekle birlikte; sadece, kötü örneklere bakıp da müziğe cephe almanın, bu alanda açılan o mühim savaşı daha en baştan kaybetme anlamına gelebileceğini de söylemek istiyorum.

Müzik gerekli mi-gereksiz mi deme yerine, işin helal dairesinde de mümkün olduğunu özellikle gençlere daha etkin bir şekilde gösterilebilmek büyük önem arz ediyor!. Hem bu yolla müziğin hizmet etmesi gereken o ulvi istikamete yönelik icrası arttığı takdirde, günümüzün dalalet ve sefahat ehlinin “müzik silahını” bu kadar rahat kullanamayacaklarına da eminim. Yeri gelmişken, bu anlamda kaliteli dini radyoları, TV’leri ve müspet müzisyenleri; ayrıca müzikal anlamda eser sayılabilecek musiki, ilahi, sesli şiir vs. gibi sanat eserlerini destekleme gerekliliğine de değinmiş olalım. Tesir sahibi her müspet eseri maddi-manevi anlamda desteklememiz, bu ‘imaj asrında’ gerçekten de büyük önemi haiz durumda artık.
 
Zira kendi adıma, O’nu  düşündüren seslerden şu ana kadar herhangi bir kötülük görmediğime emin olduğumu söyleyebilirim. Ayrıca o sesleri dinlediğim anlar içerisinde, O’nu, yani Rabb-i Rahîm’imizi düşünmenin bereketiyle kimseye bir kötülük yapılamayacak anların yaşandığına da inanmaktayım...

Cennette müzik mi? isteyene vardır inşaallah.

Ancak bunu istemem için benim, güzel sese karşı içimdeki arzum gibi; ve o arzumun müspet dairede karşılığı olduğunu görmem gibi; o karşılığın ise beni tefekküre sevk edebileceğini fark etmem gibi; ve hepsinden de önemlisi:  “Canların istediği ve gözlerin hoşlandığı her şey oradadır. Ve siz, orada ebediyen kalacaksınız.” (Zuhruf Sûresi – 43/71) fermanının verdiği ümit ve esenlik gibi, güçlü nedenlerim var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.