Cânânına kavuştu Canan

(Prof. Dr. İbrahim Canan’ın hatırasına)
İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn.

Şüphesiz Biz O’ndan geldik ve yine O’na döneceğiz.
Kimler imzalamadı ki bu hakikati.
Yaşarken bilse de, bilmese de, beşer hep O’na döndü, dönüyor ve dönecek...
İşte önceki gün “O’na dönenler”den biri de, bu camiânın yakından tanıdığı bir isim, Prof. Dr. İbrahim Canan oldu.

İbrahim Canan’ı, verdiği birbirinden kıymetli pek çok eser ve gösterdiği gayretlerle Türkiye tanıyor.
Ama hususiyetle Risâle-i Nur Talebeleri için ayrı bir hatırası vardır İbrahim Canan’ın.
Bilenler biliyor, bilmeyenler için bir daha yâd edelim...

Yıl, 1959. Senenin son günü. Üstad Bediüzzaman Ankara’ya gelir. Her zaman kaldığı Beyrut Palas Otelinin 38 numaralı odasına yerleşir. Beyrut Palas, Denizciler Caddesindedir. Yani, siyasetin ve basının kalbinin attığı yer.
Sonrasını, rahmetli İbrahim Canan’dan dinleyelim:

“İlk zaman fazla gelen ziyaretçilerden dolayı çok tehâcüm olmuştu. Bu günlerde müsait bir vakti bekleyip, o vakitte Üstadı ziyaret edip, ellerini öpmek istiyordum. O zaman Üstad lavaboya çıkmıştı. İşte, Üstadı ilk defa o zaman görmek saadetine ermiştim. Daha sonra otelden çıkarken de ziyaret etmiştim...
“İşarâtü’l-İcaz basılırken tashih işlerinde çalışmıştık. Basılan formaları Senirkentli Hüseyin Aşçı ile Üstada gönderiyorduk. Hem de selâmlarımızı götürüyordu. Daha evvel de Üstad, Said Özdemir Ağabeye benim için ‘Ben onu Zübeyir’in (Gündüzalp) yerine kabul edip duâ ediyorum’ demişti.
“Hasan Okur, şimdi ilâhiyat profesörü olan Günay Tümer ve Said Özdemir, Üstadın etrafında Beyrut Palas Oteli’nden iniyorlardı. Said Özdemir Ağabeyin de işareti üzerine, tam merdivenlerde iken resimlerini çektim.” (Son Şahitler, c. 4, s. 485)
İşte o resim, hepimizin çok defa baktığı, hafızalarımıza nakşedilmiş, Tarihçe-i Hayat’a da (s. 1042) dercedilmiş ve altına “Üstad
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, 1959 yılında Ankara’ya teşrif ettikleri zaman misafir olarak kaldıkları otelden çıkarken” notunun düşüldüğü resim.
Tarihe düşülen bir kayıt... Hafızalara nakşedilen bir tablo... Hem de unutulmayacak bir manzara...
Melekler her daim çekerken Üstad-ı Azam’ı, İbrahim Canan’ın objektifi de o ‘çekim’e ortak olmuş ve gelecek nesillere güzel bir hediye bırakmış Elhamdülillah.
O, şimdi, sağlığında bizzat ziyaret edip duâsını aldığı ve resmini de çektiği Üstadıyla birlikte, Cennet bahçelerinde İnşaallah.
Cânânına kavuştu Canan.

Kendisine Allah’tan rahmet ve mağfiret, geride bıraktıklarına sabırlar diliyoruz.
Bediüzzaman, “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” demişti.
İbrahim Canan, pek çok eser verdi. Eserleriyle âhireti hatırlattı bizlere. Fani dünyada bıraktığı bekaya bakan eserleriyle, nicelerin ahiretinin kurtulmasına vesile oldu. Kendini de kurtardı İnşallah.
Bilgiyi ‘marifet’e çevirmiş bir profesördü. Bu yönüyle de mühim dersler veriyordu. Her şey O'nun için olmalı, O'nu tanımaya vesile olmalıydı. Bilgi de O'nun için olmalı, O’nu tanıtmalıydı. O zaman anlamlı olurdu. Aksi halde, mânâsız ve hayatı azaba çeviren yığından farksızdı.

İbrahim Canan, 69 yıllık dünya hayatıyla çok dersler verdi.
Bize düşen, her şeyde olduğu gibi, bundan da ders almak.
Evet “Nasihat istersen, ölüm yeter!”
Unutmadan, bu satırlar bittikten sonra gözümüzü kaldırıp da Canımız Üstad’ın “Canan’dan bize bir hatıra kalan o resmine” bakarken, bir Fatiha da ona okuyalım, olmaz mı...
Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun...

Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.