Camiler ve yeni şehirler

Sanat tabiata şakirtlik etmek, tabiatı taklitten ibarettir. Bunun için sanatta mekan önemlidir.

Mekanın genişlemesi ile zamanın üstüne çıkacak bir üretimin kapısı açılır.

Burada mekanın bir anlamda zaman üzerinde bir yükselmesi ve kutsanması sağlanır.

İslam medeniyetinde asıl mekan Kabe'dir. Her yapı ondandır. Kabe'nin mekanına yönelen camiler de müminin mekanıdır.

İslam medeniyeti öncelikle cami medeniyetidir. Bütün tekniğini, sanatını ve hünerini camilerinde gösterir.

Mekanın en güzeli ve değerlisi camilere bırakılır.

En büyük sanat ve maharet camilerde sergilenir.

Müminin sıla-i rahmi camileridir, Allah'ın evleridir.

Mekanın ve zamanın sahibi yalnızca Allah'tır. Mülk O'nundur. Herşeyin sahibi yalnızca O'dur. Her şey ve herkes O'na döndürülecektir.

O'na (cc) yönelecek bir huzur-u daimiyi sağlayacak camilerdir.

Bu nedenle her yerde bir caminin varlığı mümin için Allah'ın zikrini hatırlatan en büyük işaretlerdendir.

Görüntünün olduğu gibi ses de O'na aittir. Her gün beş vakit O'nun indirdiği dilde, O'nun ilhamıyla okutulan ezanın mümin için sesin de kaynağının camiler olması gerçeğini işaretler.

İslam medeniyetinde ana binalar camilerdir; diğer yapılar onların yardımcısı ve tamamlayıcısıdır.

Uzaktan bakıldığında bir İslam sehrinde ilk dikkat çeken mekanlar camilerdir.

Bunun bir büyük gerçeğin görüntüsü olduğunu düşünmek İslam medeniyetini anlamayı kolaylaştıracaktır.

En dayanıklı yapıları camilerdir. Çünkü her şey ve herkes geçicidir; eskimeye, çürümeye, yıkılıp yok olmaya mahkumdur. İnsan gibi mekan da çürür.

Baki olan yalnızca Allah'tır. Bunun için en sağlam yapılar camiler olmalıdır.

İslam medeniyeti cami medeniyeti olduğundan müslümanın kendi mekanı görece geçici ve basittir.

Tevazuu nisbetinde mekan sadeleşir.

Mekanın Müslümanın kendi için gereği ihtiyaç nispetindedir.

Peygamberin (asm) hane-i saadetlerini örnek alan Müslüman için yaşadığı evi, camiye açılan bir yol olması, aile hayatının bir unsuru olmasıdır.

Müslümanın bütün yatırımı ebedi bir mekana ve kazanca olduğundan kendi hanesi dünya gibidir; geçicidir, dolar boşalır, eskir, bozulur.

İslam medeniyetinde büyük malikaneler, şaşaalı saraylar bulunmaz.

Sultan ya da padişah bile olsa ihtiyaç nispetinin ötesinde kişisel mekanlar yapılmaz.

Bu nedenle İslam medeniyetinin en zayıf mekanları evleridir.

Bir İslam şehrinde uzaktan bakıldığında evlerin birbirine pek üstünlüğü görülmez.

İslam medeniyetinde evler acziyeti, geçiciliği; camiler başta olarak medreseler, çeşmeler, köprüler gibi ebedi gelir getirecek eserler kalıcılığı ifade edecek sekilde inşa edilmiştir.

İnsanın başı yukarda, ölmeyecekmiş gibi mağrur duruşunu sergileyen taşlaşmış enaniyetlerin cisimleşmiş halini gösteren büyük evler, kıyamet alameti olarak sayılmıştır.

Yükseldikçe, yere daha sağlam bastıkça, süslendikçe varolan ve varlığını şehrin her yerinden mekanik bir sesle haykıran modern binalar, uzaktan bakıldığında ilk farkedilenler olması ile, medeniyet anlayışının değişimini de haber verecektir.

Camiyi aşmayı ayıp gören İslam medeniyet anlayışındaki şehir silüetini bir bıçak gibi delen yüksek binalar, sonu yaklaşan insanın, ölmemek, hep var olmak, bu işi henüz bitirmemek, direnmek, taş da olsa ebedi kalmak zorbalığının bir büyük heykeli olarak yükseldiği Batı medeniyetinin kötü bir şehir kalıntısı olarak görülmelidir.

Bu da, yeni doğacak medeniyetin de geçici bir zevkin esiri olabileceği tehlikesini hatırlatmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.