Bütün o mevcudat Birinindir ve Birinin icadıdır

Bütün o mevcudat Birinindir ve Birinin icadıdır

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

ALTINCI FIKRA حِشْمَتُـهُ فِى ذَاكَ...الخ ibaresidir. Meâli şudur ki:

Yani, kâinatın heyet-i mecmuasında tezahür eden haşmet-i rububiyet, vahdâniyet-i İlâhiyeyi ispat edip gösterdiği gibi, zîhayatların cüz’iyatlarına mukannen erzaklarını veren nimet-i Rabbâniye dahi ehadiyet-i İlâhiyeyi ispat edip gösterir.

Vâhidiyet ise, bütün o mevcudat Birinindir ve Birine bakar ve Birinin icadıdır demektir.

Ehadiyet ise, herbir şeyde, Hâlık-ı Külli Şey’in ekser esmâsı tecellî ediyor demektir.

Meselâ, güneşin ziyası bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, vâhidiyet misalini gösterir.

Ve herbir şeffaf cüzde ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, ehadiyet misalini gösterir.

Ve herbir şeyde, hususan zîhayatta ve bilhassa herbir insanda, o Sâniin ekser esmâsı onda tecellî ettiği cihetle, ehadiyeti gösterir.

İşte, şu fıkra işaret eder ki, kâinatta tasarruf eden haşmet-i rububiyet, o koca güneşi şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr, bir lâmba, bir ocak; ve koca küre-i zemini onlara bir beşik, bir menzil, bir ticaretgâh; ve ateşi, her yerde hazır bir aşçı ve dost; ve bulutu süzgeç ve murdia; ve dağları mahzen ve ambar; ve havayı, zîhayata enfas ve nüfusa yelpaze; ve suyu, yeniden hayata girenlere süt emziren dâye ve hayvânâta âb-ı hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren rububiyet-i İlâhiye, gayet vâzıh bir surette vahdâniyet-i İlâhiyeyi gösterir.

Evet, Hâlık-ı Vâhidden başka kim güneşi arzlılara musahhar bir hizmetkâr eder?

Ve o Vâhid-i Ehadden başka kim havayı elinde tutar, pek çok vazifelerle tavzif edip rû-yi zeminde çevik çalak bir hizmetkâr eder?

Ve o Vâhid-i Ehadden başka kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe binler batman eşyayı yuttursun?

Ve hâkezâ, herbir şey, herbir unsur, herbir ecrâm-ı ulviye, o haşmet-i rububiyet noktasında Vâhid-i Zülcelâli gösterir.

İşte, celâl ve haşmet noktasında vâhidiyet göründüğü gibi, cemâl ve rahmet noktasında dahi, nimet ve ihsan, ehadiyet-i İlâhiyeyi ilân eder.

Çünkü, zîhayatta ve bilhassa insanda, o derece san’at-ı câmia içinde, hadsiz envâ-ı nimeti anlayacak, kabul edecek, isteyecek cihazat ve âletler vardır ki, bütün kâinatta tecelli eden bütün esmâsının cilvesine mazhardır.

Âdetâ bir nokta-i mihrakiye hükmünde, bütün Esmâ-i Hüsnâyı birden mâhiyetinin âyinesiyle gösterir ve onunla ehadiyet-i İlâhiyeyi ilân eder.

YEDİNCİ FIKRA

سِكَّتُهُ فِى ذَاكَ فِى الْكُلِّ وَاْلاَجْزَاءِ. خَاتَمُهُ فِى هٰذَا فِى الْجِسْمِ وَاْلاَعْضَاءِ Meâli şudur ki:

Sâni-i Zülcelâl, âlem-i ekberin heyet-i mecmuasında bir sikke-i kübrâsı olduğu gibi, bütün eczasında ve envâında dahi birer sikke-i vahdet koymuştur.

Âlem-i asgar olan insanın cisminde ve yüzünde birer hâtem-i vahdâniyet bastığı gibi, herbir âzâsında dahi birer mühr-ü vahdeti vardır.

Evet, o Kadîr-i Zülcelâl herşeyde, külliyatta ve cüz’iyatta, yıldızlarda ve zerrelerde birer sikke-i vahdet koymuştur ki, Ona şehadet eder; ve birer mühr-ü vahdâniyet basmıştır ki, Ona delâlet eder.

Şu hakikat-i uzmâ, Yirmi İkinci Sözde ve Otuz İkinci Sözde ve Otuz Üçüncü Mektubun otuz üç adet penceresinde gayet parlak ve kat’î bir surette izah ve ispat edildiğinden, onlara havale edip sözü keser, burada hâtime veririz.

Bediüzzaman Said Nursî

(Mektubat - Yirminci Mektup)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.