Bütün nimetler O'nundur, öyle ise bütün şükürler ve ibadetler de ancak O'nadır

Bütün nimetler O'nundur, öyle ise bütün şükürler ve ibadetler de ancak O'nadır

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara Sûresi 21-22. âyetin tefsiri

Demek, Mâbudun vücuduna üç türlü delil vardır: âfakî, nefsî, usulî.

Evvelâ, en zahir ve en yakın olan nefsî delile 1 ﴾اَلَّذِى خَلَقَكُمْ﴿ cümlesiyle, usulî delile de 2 ﴾وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ﴿ cümlesiyle işaret etmiştir. Sonra, ibadet insanların hilkat ve yaratılışına tâlik edilmiştir.

İbadetin hilkat-ı beşere terettübü iki şeyden ileri geliyor: Ya insanlar ilk yaratılışında ibadete istidatlı ve takvaya kabiliyetli olarak yaratılmışlardır. Ve o istidadı ve o kabiliyeti onlarda gören, onların ibadet ve takvâ vazifelerini göreceklerini kaviyyen ümit eder. Veyahut, insanların hilkatinden ve memur oldukları vazifeden ve teveccüh ettikleri kemalden maksat, ibadetin kemâli olan takvâdır.

3 ﴾لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ﴿ Şu cümle, her iki noktaya da tatbik edilebilir. Yani, “İstidad ve kabiliyetinizde ekilen veya vazife ve hilkatinizden kastedilen takvânın kuvveden fiile çıkarılması lâzımdır.”

Sonra, Kur’ân-ı Kerimde Mâbudun vücuduna ait âfâkî delillerin en karibine 4 ﴾جَعَلَ لَكُمْ اْلاَرْضَ فِراَشًا﴿ cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve bu işaretten arzın bu şekle getirilmesiyle nev-i beşere ve sâir hayvanata kabil-i süknâ olarak hazır bulundurulması, ancak Allah’ın ca’liyle (yapmasıyla) olup tabiatın ve esbabın tesiriyle olmadığına bir remiz vardır. Çünkü tesir-i hakikînin esbaba verilmesi bir nevi şirktir.

5 ﴾وَالسَّمَاۤءَ بِنَاۤءً﴿ cümlesiyle, Sâniin vücuduna olan âfâkî delillerden en basit ve en yükseğine işaret edilmiştir. Sonra, mürekkebat ve mevâlidin vücud-u Sânie veçh-i delâletlerine 6 ﴾وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاۤءِ مَاۤءً﴿ ilâ âhir cümlesiyle işaret edilmiştir. Sonra, geçen delillerin herbirisi alel’infirad, yani birer birer Sâniin vücuduna delâlet ettiği gibi, heyet-i mecmuası da Sâniin vahdetine işarettir.

Sonra, nimetlerin menşei ve menbaı olan âlemin nizamına işaret eden o cümlelerin suret-i tertibi ﴾رِزْقًا لَكُمْ﴿’ün delâletiyle beraber, Mâbudun ibadete müstehak olduğuna delâlet eder. Çünkü ibadet, şükürdür. Şükür, Mün’ime edilir; yani nimetleri veren Zâta şükretmek vaciptir.

Sonra 7 رِزْقًا لَكُمْ cümlesinden, arz ve arzdan çıkan mevalid, yani arzın semereleri insanlara hâdim oldukları gibi, insanlar da onların Saniine hâdim olmaları lâzım olduğuna bir remiz vardır.

8 ﴾فَلاَ تَجْعَلُوا ِللهِ اَنْدَادًا﴿ cümlesi ise, geçen cümlelerin herbirisiyle alâkadardır. Yani, Rabbinize ibadet yaptığınızda şerik yapmayınız. Zira Rabbiniz, ancak Allah’tır. Sizi, nev’inizle beraber halk eden O'dur. Ve Arzı size mesken olarak hazırlayan O'dur. Semâyı sizin binanıza dam olarak yaratan O'dur. Ve sizin rızık maişetinizi tedarik için suları gönderen O'dur. Hülâsa, bütün nimetler O'nundur; öyle ise bütün şükürler ve ibadetler de ancak O'nadır.

1 : “Sizi, (O) yarattı.” Bakara Sûresi, 2:21. 
2 : “Sizden önceki insanları da.” Bakara Sûresi, 2:21.
3 : “Umulur ki, korunmuş olursunuz, takvaya ulaşırsınız.” Bakara Sûresi, 2:21. 
4 : “Yeryüzünü sizin için bir döşek yaptı.” Bakara Sûresi, 2:22. 
5 : “Gökyüzünü sizin için dam yaptı.” Bakara Sûresi, 2:22. 
6 : “Gökten size su (yağmur) indirdi.” Bakara Sûresi, 2:22.
7 : “Sizin için rızık yaptı.” Bakara Sûresi, 2:22. 
8 : “Sakın Allah’a eş ve ortaklar koşmayınız.” Bakara Sûresi, 2:22.

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz