Bursa'da Kur'an'a, İlme ve Topluma Hizmet Ödülleri Verildi

Bursa'da Kur'an'a, İlme ve Topluma Hizmet Ödülleri Verildi

Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin ''Kur’an’a Hizmet'', ''İlme Hizmet'' ve ''Topluma Hizmet'' ödülleri sahiplerini buldu.

Evini, yurdunu, ocağını yitirmiş bir çocuğun yitiklerini araması gibi, Birlik Vakfı Bursa Şubesi de toplumumuzun yitirdiği tüm değerleri yana yakıla arıyor. Bu arayışın sonunda bulduklarını ise yeniden diriltip asli hallerine döndürmek için çabalıyor. Öğrencilere burs vermek, ihtiyaç sahiplerine yemek vermek bunlardan birkaçı.

Bu çabaların en güzellerinden biri de, değerlerimizi yaşarken bilmek, bu değerleri topluma anlatabilmek. Vakıf, erdemli insanların iyice azaldığı şu günlerde, toplumun her kesimine örnek olabilecek bu yaşayan değerleri, henüz aramızdayken “Yaşayan Değerlerimiz” başlıklı bir ödül programıyla toplumun her kesiminden insanlarla buluşturuyor.

Bu programların sonuncusu, 27 Mayıs Cuma gecesi Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin 1. Murad Hüdavendigar Külliyesi’ndeki merkezinde düzenlendi. “Kur’an’a Hizmet”, “İlme Hizmet” ve “Topluma Hizmet” başlıklı üç farklı dalda düzenlenen ödül töreni yine kalabalık bir davetli topluluğu eşliğinde gerçekleşti. Programa Sağlık Eski Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bursa Valisi Münir Karaloğlu, milletvekilleri, ilçe kaymakamları ve STK temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.

Değerlerimizi gelecek kuşaklara aktarmalıyız

Program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Vakfın faaliyetlerinin anlatıldığı bir slayt gösterisinden sonra sunuş konuşmasını yapan Birlik Vakfı Bursa Şubesi Başkanı Mustafa Bayraktar, toplumda iyi insanların gitgide azaldığını, bu yüzden de varlıklarıyla ve yaptıkları işlerle topluma, hayata ve kültüre önemli katkılar sağlayan insanların yeni kuşaklara örnek olması için anlatılması gerektiğini söyledi. Yeni yetişen kuşakların içinde bulunduğu çağın köreltici etkilerinin çok fazla olduğuna değinen Bayraktar, bu kuşaklara ulaşmanın da kendilerinin görevi olduğuna değindi. Yeni kuşakların anlamlı rol modellerine ihtiyacı olduğunun altını çizen Bayraktar, bu amaçla yedi sene önce vakıf olarak “Yaşayan Değerler Ödül Töreni” programını gündeme getirdiklerini, bu tarihten sonra da her sene yaşayan değerlerimizi toplumla buluşturmaya devam ettiklerini söyledi.

İmam hatipli olması istenmeyen bir zekâ: Mustafa Öztürk

Bayraktar’ın konuşmasından sonra “Kur’an’a Hizmet Dalı”nda ödüle layık görülen Uludağ Üniversitesi emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk’ün hayatından kesitlerin anlatıldığı bir video gösterisi izlendi. Allah demenin bile yasak olduğu bir dönemde bin bir güçlükle imam hatip lisesinde okumaya çalışan Mustafa Öztürk’ün yaşadıkları, bir zamanlar yabancı zihniyetlerin boyunduruğu altında yaşayan insanımızın ne bedeller ödeyerek topluma İslam’ı anlatmaya çalıştıklarının acı ama ibretlik bir kısa tarihiydi. 1952 yılında ilkokulu bitirdikten sonra dini eğitim almak isteyen Mustafa Öztürk, imam hatip değerlerine yabancı imam hatip ortaokulu müdürünün kendisini yıldırmak için yaptıklarını anlatırken ülkemizin nereden nereye geldiğinin canlı tanıklığını da yapıyordu aynı zamanda. Kendisine her türlü psikolojik baskıyı uygulayan bu müdürle aynı okulda kalmak istemeyen Mustafa Öztürk, okulun en iyi öğrencisi olarak başka bir okula gitmek için okul idaresine başvurduğunda, aynı idarenin kendisine gitmemesi için dil döktüklerini büyük bir gururla anlatıyordu.

Daha küçük yaşlardayken hafız olan ve sesinin güzelliğiyle dikkat çeken Mustafa Öztürk’ün hayatı, emekli oluncaya kadar baskılarla ve bu baskılara karşı direnmelerle geçmiş.

Mustafa Öztürk’ün hayatını anlatan dostları ve öğrencileri, onun Kur’an öğretimi konusunda ne kadar titiz, öğrencilerini yetiştirme konusunda da ne kadar hassas olduğunu örneklerle anlattılar. Mustafa Öztürk’ün kendine özgü bir Kur’an öğretim yöntemi olduğunu belirten öğrencileri, bu eğitimin kendine özgü yanlarını bilen Öztürk’ün öğrencilerinin, bu eğitimde kazanılan davranışlar dolayısıyla birbirlerini her zaman rahatlıkla tanıyabileceklerini ifade ederek Öztürk Hocanın Kur’an eğitimi konusunda bir ekol olduğuna dikkat çektiler.

On bin öğrencinin okuduğu lise

Mustafa Öztürk’ten sonra “İlme Hizmet Ödülü” dalında ödüle layık görülen Mustafa Kütahyalıoğlu’nun hayatı ve yaptıkları anlatıldı. Bilindiği gibi kurumlar sadece kurulmakla kalmıyor, bir de yaşatılmaları gerekiyor. İşte Mustafa Kütahyalıoğlu da, bir imam hatip gönüllüsü olarak bedel ödemiş bir örnek insan. Onun başarısını anlatmak için, içinde birkaç yüz öğrenciyle müdürlüğe başladığı Bursa Merkez İmam Hatip Lisesi’nin, o sürgün edildiğinde on binin üzerinde öğrencisi bulunduğunu söylemek yeterli olur sanırım.

Daha çiçeği burnunda bir öğretmenken 12 Eylül ahlaksız darbesi döneminde hem görevine son verilen hem de hapse atılan Mustafa Kütahyalıoğlu, her hal ve şartta hizmetten geri kalmaz. Hapisten çıkıp mesleğe tekrar geri dönen Mustafa Kütahyalıoğlu, kısa bir süre sonra Bursa İmam Hatip Lisesi’ne müdür olarak atanır ve o okulu Bursa’ya rengini veren bir okul haline dönüştürmenin ilk adımlarını hemen atar. Bu işi elbette tek başına yapmaz Mustafa Kütahyalıoğlu. Bursa’da hizmet edecek bir potansiyel vardır, Mustafa Kütahyalıoğlu o potansiyeli harekete geçirir. Bursa İmam Hatip Lisesi’nin zamanla kat ettiği mesafe, topluma güven veren bir insanın bir toplumu nasıl etkileyip dönüştürebileceğine güzel bir örnektir aynı zamanda.

Mustafa Kütahyalıoğlu, şu anda siyasetten bürokrasiye, iş dünyasından sivil toplum örgütlerine kadar her çeşit makamda bulunan ve Türkiye’nin her tarafına dağılmış binlerce öğrencinin rol modeli olarak çalışmalarını STK bünyelerinde sürdürmeye devam ediyor.

Babası Kuvva-yı Miliye’ye hizmet etti diye nüfus cüzdanı verilmemiş

“Topluma Hizmet Ödülü” ise kendisine ihtiyaç duyulan her alanda hiç yüksünmeden hizmete koşan bir vakıf insanına, Kemal Yıldırım’a verildi. Kemal Yıldırım, Bulgaristan’da doğup gurbeti içinde büyüten bir güzel insan. Daha bebekliğinde başlar zulümle tanışması. Babası Kuvva-yı Miliye’ye hizmet ettiği için Kemal Yıldırım’a bir süre nüfus cüzdanı verilmez. Daha doğduğunda gavur zulmüne muhatap olur yani. Sonra hicret ederler ve bu hicret onu Bursa’ya getirir. Bursa’da ticaretle uğraşan Kemal Yıldırım, bir süre de İstanbul’a giderek orada ticaret yapar. İstanbul yıllarından sonra yine Bursa’ya dönen Kemal Yıldırım, ticari faaliyetlerine devam eder.

Aslında ticari faaliyetler onun hayatının bir cephesini işgal eder. Onun asıl faaliyeti, yeni bir kuşak yetiştirip yeni bir toplum inşa etmektir. Bu uğurda kendisini hizmete vakfeder. Siyasi çalışma yapılması gerektiğinde, her türlü makamda gider siyasi çalışma yapar. Ama gözü hep yeni kuşak yetiştirmektedir. Kimsenin kendisine gelmesini beklemez, kendi imkânlarına bakar ve kurumların yetkililerine giderek “Bana şu şartları taşıyan şu kadar öğrenci gönderin.” der. Sonra da bu öğrencilere yıllarca burs verir. Para onun için başkalarına hizmet etme aracıdır. Bu aracı da hakkını vererek kullanır, birçok öğrencinin yetişmesinde emeği olur.

Emekleri sadece bununla sınırlı değildir. Belediyeciliği iyi bilen ve bürokrasiyi de tanıyan Kemal Yıldırım, bir devlet arazisine gazino yapılacağını haber alır ve hemen devreye girerek o araziye bir cami yapılmasını sağlar. Daha sonra da bu camide uzun yıllar fahri olarak namaz kıldırır.

Hizmetlerini tebliğ çalışmalarıyla da sürdüren Kemal Yıldırım’ın, alışveriş için kendisine gelen müşterilere, ticaretten öte İslam’ı anlatma çabası içinde olduğu dostlarınca anlatıldı.

Sık sık gözlerin yaşaracağı kadar duygusal atmosferin yaşandığı gece, ödüllerin takdimiyle sona erdi.

 

Ahmet Serin/Dünya Bizim

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.