Bulaç, Said Nursi-Menderes iletişimine ne diyecek?

Bulaç, Said Nursi-Menderes iletişimine ne diyecek?

"Devletleştirme iddialarına" Ali Bulaç da katıldı

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Ali Bulaç, Diyanet'in İşarat'ül İ'caz'ı basmasını, bandrol uygulamasını Nurculara yapılmış bir darbe ve Nurcu hareketin devletleştirilme projesi olduğunu ileri sürdü.
 
Nurcu hareketin Türkiye’deki İslam’ın ana gövdesi olduğunu vurgulayan Bulaç, Zaman'daki yazısında Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet aşamalarından geçmiş bulunan modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu yüzden Nurcu hareketle arasının hiç iyi olmadığını ifade ederek sebeplerini sıraladı.
 
Bediüzzaman Hazretlerinin devletle asla uzlaşmadığını ancak nurcu grupların aksini yaptığını iddia eden Bulaç, Bediüzzaman Hazretlerinin Adnan Menderes'le olan iletişimine hiç değinmedi.
 
BEDİÜZZAMAN, DİYANETİN RİSALE-İ NUR'A SAHİP ÇIKMASINI İSTEDİ
 
M. Kemal ve tek parti iktidarıyla "dine takındıkları tutum" nedeniyle uzlaşmayan Bediüzzaman Hazretleri, çok partili hayat ile birlikte Adnan Menderes'e mektup yazmış, "vatan, millet ve Kur'an" hesabına önerilerde bulunmuştu. Başbakan Menderes'ten Diyanet'in Risale-i Nur'a sahip çıkmasını isteyen Bediüzzaman Hazretlerinin bu tavrını zikretmeyen Bulaç, bugünlerde yaşananların Bediüzzaman'ın duruşuna aykırı oduğunu iddia etti.
 
Diyanet'in İşarat'ül İ'caz eserini basması Nurculuk tarihi açısından bir dönüm noktası olmasına rağmen, 17 Aralık girişimine karşı yapılanları Nurculuğa karşı bir hareketmiş gibi yorumlayan Bulaç'ın sözleri şaşkınlıkla karşılandı.
 
Nur talebelerinin kahir ekseriyeti, Diyanet'in Risale-i Nur'u basmasını, sadeleştirme ve tahribi önleyecek olan bandrol uygulamasını destekliyor. Bediüzzaman Hazretlerinin taleplerinin yerine geldiği bir dönemde Bulaç'ın bu gelişmeleri "devletleştirilme" iddiası karşılık bulmadı.
 
İşte Bulaç'ın yazısındaki ilgili bölümler:
 
Üstad Said Nursi hem fikrî, hem sosyal Müslümanlığın en etkin isimlerinden biridir, hatta yerine göre tek örnektir. Ben Bediüzzaman’ın siyasî hedefe yani siyasî Müslümanlığa göre iman merkezli fikrî dönüşümü ve ahlakî takviyeyi öne alan bir İslamcı olduğunu düşünüyorum. İslamcılık eğer varlık dünyasının Kur’an perspektifinden anlaşılması, ilahi hükümlerin yön verdiği bir toplumsal düzenin tesisi ve İttihad-ı İslam idealiyse Üstad’ın bu üç ideali şahsında toplamıştır. Üstad’ın öncelikleri doğrudur.
 
Türkiye’de sosyal Müslümanlığın iki ana mecrasından biri geleneksel sufi forma göre kent hayatında varlığını devam ettiren tarikatlar, diğeri tamamiyle kent ve göçün ürünü olarak yeni ortaya çıkan Nur cemaatleridir. Üstad, “Şimdi tarikat zamanı değildir” derken tasavvufun hakikatlerini ve tarihi tecrübesini inkâr etmiyordu, ancak yeni kent hayatında yeni bir örgütlenme ve çalışma modelinin zaruretine işaret ediyordu.
 
Açıkça bütün versiyonları, farklı örgütlenmeleri itibariyle Nurcu hareket Türkiye’deki İslam’ın ana gövdesidir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet aşamalarından geçmiş bulunan modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu yüzden Nurcu hareketle arası hiç iyi olmamıştır. Bunun sebepleri var:
 
1) Üstad güçlü bir fikriyata sahiptir. Bana sorarsanız İzmirli İsmail Hakkı’nın pek arzu ettiği Yeni Kelam’ı ismini koymadan kurabilmeyi başardı. Üstad, tefsirin imkânlarını kullanıp güçlü bir Kelam kurdu. Cumhuriyet dönemi boyunca ne devlet Üstad’ı aşacak bir aydın yetiştirebildi ne ona karşı olan diğer gruplar.
 
2) Üstad hayatı boyunca devlete karşı mücadele etti, en güçlü döneminde bile Mustafa Kemal’e karşı dik durdu, bazı Nurcu gruplar aksini yapıyor olsa da o asla devletle uzlaşmadı. O sadece sivil alanda özgürlük istedi.
 
3) Üstad toplumsal olana yöneldi; toplumun zayıf, yoksul ve orta sınıfları ona teveccüh etti. Bu Üstad’ın Batı-dışı ve bize özgü güçlü bir sivil alan oluşturmasını sağladı. Siyaset sosyal bir olaydır, siyasetçi hiçbir zaman sosyolojiyi göz ardı edemez.
 
4) Üstad küresel düşünen bir Müslüman’dı, kolayca ulusal ve mahalli olanı aşabilecek formasyonda olduğundan onu takip eden Hizmet Hareketi ve diğer gruplar onun düşüncelerini ve kendilerini dünyanın her yanına taşıyabiliyorlar.
 
Böyle bir hareket devletin ilgisi dışında olamaz. 17-25 Aralık süreciyle devlet 27 Mayıs darbesinden bu yana gerçekleştirdiği müdahalelerin engin tecrübesinden yararlanarak kendini restore etmekte, aslında bir tür darbe yapmaktadır. Darbenin ilk iş olarak Nur hareketine karşı yapıldığını söylemek mümkün. Risalelerin basımının engellenmesi basit bir olay değildir. Bu iş öncelikle ilga edilmesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı ve dünyanın en lüzumsuz bakanlığı olan Kültür Bakanlığı’nı çok aşan boyutlara sahiptir. Projenin aslında Risaleler üzerinden Nurcu hareketin ve sonunda Türkiye İslamı’nın devletleştirilme projesi olduğunu düşünüyorum. Nitekim yasanın arkasında duran AK Partili Süreyya Sadi Bilgiç, düzenlemenin sadece Risalelerle ilgili olmayıp onu da kapsadığını söylemektedir. Bu hakikaten 1930’lar Türkiye’sinin başaramadığını bu sefer “dindarlar eli”yle başarması olacaktır.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum