Bu diziler kimi anlatıyor?

Çocukluğumda, TRT’de oynayan “Bizimkiler” dizisi vardı hatırladığım. Herkes onu izlerdi. Peki şimdi nasıl? Şöyle televizyonlara bir bakın, her kanalda günde en az 2-3 dizinin oynadığını göreceksiniz.

Bizim toplumumuzda, diziler hastalık halini almış. Hemen hemen her ailenin takip ettiği –haftada- en az 3-4 dizi var. Bir diziye başlayan, devamını merak ettiği için öbür haftayı sabırsızlıkla bekliyor. Ne acib bir durum değil mi?

Bu dizi furyasına, muhafazakar kesimlerde dahil tabi ki. Yani elinde tespih, reklam arasında namaz kılan ninelerden tutun da “şu dizi başlamadan namazımızı” kılalım diyen dedelere kadar her kesimi kuşatmış diziler.

Beni en çok acıtan husus ise televizyondaki dizilerin bizim yaşantımızı yansıtmaması. Hayır, bizim dünyamız değil bu anlatılanlar. Böyle olmasın rağmen izliyoruz, biz izledikçe de bitmiyor bu dizilerin önü arkası…

Dizilerin hemen hemen hepsinin konusu aynı. Genelde hep zengin dizileri. Dizideki oyuncular evine gittiğinde kapıyı hizmetçiler açıyor. Hangi birimizin eve gittiğinde kapısını hizmetçi açıyor söyler misiniz? Şoförleri ayrı, aşçıları ayrı… Hepsinin altında son model araba…

Bir de dizide oynayan oyunculara dikkat edin. Tamamen görselliğe hitap eden, genellikle mankenlikten oyunculuğa geçen kadın oyuncuların suratlarında bir kilo makyaj, türlü renklerle boyalı saçlar, mini etekler, uzun topuklu ayakkabılar…

Bayanların cinsel obje olarak kullanılmasına alışığız gerçi biz. Alışveriş mağazalarında, gazetelerde, dergilerde, reklamlarda, her yerde arz-ı endam eden, açık saçık giyinen bayanlar var hep. Mesela araba reklamlarına ve fuarlarına bakın, aynı durumu göreceksiniz.

Peki, bizi anlatmayan bu diziler ne anlatıyor ya da ne var bu dizilerde? Zenginlik, israf, entrika, aldatma, yalan, dolan… Geçtiğimiz yıllarda, edebiyatımızdan uyarlanarak dizisi yapılan ve amcasının karısıyla aşk yaşayan genci anlatan “Aşk-ı Memnu” dizisini yadırgamadan nasıl da izledik?

Ayakkabısını çıkararak evine giren Anadolu insanının, ayakkabılarıyla evlerine giren sosyete insanının yaşantısını anlatan diziyi her hafta sonu merakla beklemesi size de garip gelmiyor mu?

Hayat, dizilerde anlatıldığı gibi giyinip süslenmekten, gezip tozmaktan, yiyip içmekten ibaret değildir. Gerçek Müslüman, “Haftaya acaba dizide neler olacak?” diye merak etmez. Çünkü inanan müslümanın, daha büyük davası vardır: Son nefeste imanını koruyabilme davası. Eğer son nefeste imanını kurtarana ebedi cennet, kurtaramayana ise cehennem vardır. Son nefeste imanı kurtarmak ise yaşantıyla ilgilidir. Daha da mühimi, Yaradan’ın rızasını kazanmak gibi bir davası vardır. Asıl gayemiz bu olmalıdır. Yoksa dizilerin yalancı dünyasına kendimizi kaptırırsak, Allah muhafaza asıl gayemizi unuturuz. Zaten çoğu kanallar, programlar, diziler buna hizmet ediyor.

Silkinerek kendimize gelmemizin zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Toplum olarak böyle boş, gayesiz dizileri izlemeye devam ettiğimiz sürece bu diziler bitmeyecektir.

Katıldığım bir konferansta, bir yazar abimiz şöyle bir ifade kullanmıştı: “Sarhoşunun bile Allah! diye nara attığı toplumumuzdan ümit kesilmez”

Yine de ben ümidimi kaybetmiş değilim.

Sizin de ümidinizin kaybolmaması dileğiyle…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.