Bitliste Bir Minare

Küfrevi, Arvasi, Bitlisi, Müştak  Baba, Nursi bu beş minarenin rüzgarı bütün anadoluya ve dünyaya yayılmış. Özellikle son asırda Bediüzzaman sesini bütün dünyaya duyuran bir büyük sada olmuş. Bitlis’in ilim ve velayet ile harmanlanmış ortamının en büyük minaresi Bediüzzaman ortaya çıkmış.

Bitlis  dağlar arasında bir vadi, doğallığını koruyan, her şeyi  ile doğal kalabilmiş ve iyi de etmiş bir şehir. Doğallığın en büyük  beldesi Mekke, Bitlis ile konum olarak benzerler. Asrın nebevi rüzgarı Mekke’ye benzer bu dağlar arasındaki küçük beldede esmiş. Dağlar ve vadiler, düz ovalar, insanlık tarihi boyunca şehirlerden farklı yorumlanmış büyük zekalar oralardan çıkmış, şehirlerin bozduğu tabiatlar, düşünceler ve insanlar bu tanrısallığını koruyan mekanlardan çıkmış dehaların, harikulade insanlar sayesinde kirlerinden kurtulmuşlardır. Maddi ve manevi bahadır ruhlar bu her şeyi ile  o saf ortamlardan çıkmışlar. Bediüzzaman çok farklı fikri ve siyasi iklimlerde yaşamış ama o çocuk saflığını hiçbir zaman kaybetmemiş, kendini bir çocuğun saflığı ile anmış. Kendini bir kuru çubuğa benzetmiş.

Bitlis’e gittik, çileli yolculuklardan sonra. Ben bir şehir çocuğu olarak böyle uzun ve dar bir caddeye benzeyen şehre gelince ilk anda tahayyürde kaldım. Halimi şehri bir şiir ile yad ettim.
Bitlis’in dağları yeşildir, mordur
Bitlis’te yaşamak gerçekten zordur
Bitlis’te insanlar ateştir, kordur
Bitlis’in ateşi Anadolu’dur.
Arvasi, Küfrevi, Nursi
Türkiye bir mektep, Bitlis‘se kürsi.

Bir şehir çocuğu  böyle bir ortamda “geçti kervan kaldık dağlar başında” diyebilir, ama gece yatarken hep bu ortamı ve hayatımın objesi olan adamı düşündüm. Onun büyüklüğünü bu şehir mekanında daha iyi anladım. Bu şehirde çocukluk ve ilk fikri ve dini, entelektüel kimliğini oluşturmak için çabaladığı harika ve taşkın zekanın neler düşündüğünü burada anlayabilir insan. Lenordo’nun hayatını yazmak isteyen bir batılı onun yaşadığı evde kalarak yazmış kitabını. Bu kadar doğal bir ortamda yaşamış bir insan neyi en çok düşünmüş, ne mal ne varlık, ne genişlik ne darlık, ne  gurbet ne ayrılık, bu toplumun en çok neye ihtiyacı vardır? Ne ırk demiş ne milliyet, yürümüş o devrin şartları içinde bu bölgenin en büyük ihtiyacı ilimdir, tahsildir. Bir tavırda derinleşmek gerekir, İstanbul’a yirminci yüzyılın başında giden bu insanın otuz yıl düşündüğü üniversite hayalidir. Bulunduğu mekanları üniversite diye anar ve İstanbul‘a  gider. Padişaha arzetmek istediği memleketi için bir üniversitedir. Bu dağlar arasındaki bölge insanına bir üniversiteden daha önemli bir şey olmadığını fikreder.

Onsekizinci  yüzyılın en büyük sorunu yenileşmektir, birçok aydın ve mütefekkir yeni dönemde Osmanlı Toplumunun nasıl değişip nasıl batı karşısında yeni bir insan tipi oluşturması gerektiğini söylemişler. Bediüzzaman bunların hepsinden farklı bakmış olaya. Yüz yıl içinde onlarca yazar ve müelliften farklı düşünmek büyük bir bakış açısı farklılığıdır, ayrıca medresenin ve tekkenin rüzgarlarının estiği bir bölgede onlardan istifade edip ama onların dünyasına hapsolmamak büyük bir farklılıktır. Medrese ve tekkeden alınan bilgileri elemiş, ulumu şettayı taramış gereksiz yerlerini elemiş, tekkeye mesafeli durmuş, bunlara ilimlerle ilgilenmek ve Kur’an’ın mesajını netleştirecek ilmi bilgiler alarak üçlü bir sentez yapmanın gereğini anlamış ve kafasında bir dersler programı oluşturmuş ve İstanbul’a gitmiş.

Bitlis’teki sempozyum kadim bir handa, El-Aman hanında yapıldı. İstanbul’daki Şekerci Hanı ile Bitlis’teki El-Aman hanı bilim ve sanat çevrelerinin dinin yeni yorumcularının el aman ettiği bu şahsın anılmasında büyük bir başlangıcı bir huruç hareketi ifade etti. Han çok iyi tasarlanmış ve büyük hizmetlere amade harika bir yer. Açılış konuşmaları sırasında İsmail Benek, Adem Ölmez, Esseyyid Muhammed Elmas konuştular. Onlardan önce gösterilen bir kısa filmde Nurs’tan bir Bediüzzaman hemşehrisi Avusturalya’dan birinin Nursa gelip altı aydır Müslüman olduğunu söyler. Her yerde Bediüzzaman’ın adını gördüğünden onun doğduğu coğrafyayı görmek için Nurs’a geldiğini belirtir. Bu anektoddan çok etkilendim. Sayın İbrahim Kavas üniversitenin araştırma merkezi ile Bediüzzaman’ın hayatını çok yönlü araştıracaklarının müjdesini verdi.

Bitlis günlerinde İsmail Benek  arama konferansında kendine has yorumu ile öğrenci ve üniversite hocaları ile konuştu. Dini, sanatsal ve sosyolojik kavramları tartıştı, birlikte meseleler kelimeler açıldı. Bediüzzaman’ın kelimelere getirdiği geniş anlamları öğrenciler ve ilim adamları ile tartıştılar, yeni yorumlar ve tefekkür örnekleri ortaya kondu.

Bitlis Eren Üniversitesi rektörü Sayın Mahmut Doğru, Bediüzzaman’ın dünyaya  gözünü  açtığı Bitlis’te sempozyuma ev sahipliği yapmanın olağanüstü cesaretini göstermesi Bitlis toprağındaki bütün ahirete göçmüş maneviyat erlerinin, ahirete göçmüş bütün Nur talebelerinin ve büyük maksatlar için toprağa düşmüş şühedanın alkışlarını almıştır. Allah ona da cennet ül firdevsinde sahip çıksın, en güzel mekanları ona ihzar etsin. Bediüzzaman’ın talebeleri Sav köyüne bir teksir makinası getirirler, makinayı evine kimse almaz. Birisi daracık evinin bir odasını ona tahsis eder, bu büyük bir olaydır. Bediüzzaman bu şahsın öleceğini hissedince evinin önüne gelir ona ahiret ile ilgili iltifatlar eder. İşte sayın Mahmut Doğru soyadı gereği doğru bir tercih yapmış ve Bediüzzaman’ı beldesine çağıran bu gayreti ile büyüklüğünü isbat etmiştir. Kendisinden büyük faaliyetler bekliyoruz. Allah razı olsun. Sempozyumdan ayrıldığımızda kendisine, büyük sanatçıların doğdukları yerlerin Avrupa’da çok önemsendiğine ve özel yerler haline geldiğine dair bilgiler aktardım. Kendisinin de Bediüzzazaman’ın bu ilk mekanlarına gereken önemi vereceğini rica ettim, o da arkadaşların yardımı ile olacağını söyledi. Sayın rektör diğer rektörlere tavsiye edilir, ölümden ne korkarsın korkma ebedi varsın demiş Yunus Baba. Haydi rektörler ileri.

Sempozyum Bediüzzaman ve Said Nursi algısını ve idrakini değiştiren bir gayretin başlangıçlarındandır. Bediüzzaman yüz yılı aşkın bir süredir bu bölgelerde ismi ile ilmi ile yaşamaktadır ama onu akademik bir perspektiften anan bu tür sempozyumlar, daha derinlikli çalışmalara neden olacağı için önemlidir. Bediüzzaman’ı  tarikat ve medrese çevreleri özellikle fen bilimleri ile edebiyat bilimleri ile meşgul olan çevreleri etkilemesi eserlerin tabiatı gereğidir. Sempozyum sekiz bölümlük bir ayrıntı ile fikir çevrelerine arzedilir. İlim ve aksiyonu, ittihad ve iktisat anlayışı, hayat tarzı (1-2), sanata bakışı, hayatında mekanlar ve muhataplar, özgürlük anlayışı, saklı dünyası, tarih aynasına yansıması, İslam dünyası ile ilgileri ayrıntılı olarak anlatıldı.

Sempozyum içinde Meksika Sınırı programında Mehmet Çelik ve arkadaşları ile harika talk shov yaptık. Orkestrayı Mehmet Çelik ve muavini arkadaşlar idare etti. Mehmet Çelik çok yönlü bir perspektif adamı, meğerse bu kaynamanın kaynağı baba imiş. Ana getir baba getir ki evlat doğura derler ya işte öyle, onu görünce  yalnızlığım azaldı. Alışılmış söylemlerin dışında zaten bir Meksikalı olan Bediüzzaman’ı andık, Bediüzzaman hep sınırlarda dolaşmış genişletmek için sırtını dayamış Allah’a alışılmış kanevayı genişletmiş. Tıpkı elinde tabancasını sallayan sırtını duvara vermiş, Alvadoro gibi. Ona gelinceye kadar ilim, fen ve sanat ve din hep aynı şeyleri  söylemiş o ise söylemleri artırmış. Soyut resim gibi. Kelimeler onun dilinde yeni araziler kazanmış ve genişlemişler, rahatlamışlar. Galip dede gibi “yeni şeyler söylemek gerek” demiş ve söylemiş. Canlı er Caner, ve ekibi kutluyoruz.

Sempozyum sonunda büyük Ağabeyler geleceğini duyunca onlardan Bediüzzaman’ın Bitlis yılları ile ilgili hatıra sormaya niyet etmiştim. Ağabeyler rahatsızlanınca sadece Fırıncı Ağabey gelmişti, ona sordum yeni bir şey bulmak niyeti ile. “Ağabey Üstad’ın o yılları ile ilgili bir hatıranız var mı” dedim. Hatırlamadı, o sırada birisi ağabey “hani unu kavurma varya” dedi. O da anlattı, gülerek. Birgün Bediüzzaman onun evinde kalırken kendisine bizim oralarda unu yağda kavururlar, ya ketenin içine koyarlar, ya da ekmekle yerler dedi. Bunu yapabilir misin dedi. Ben de ocak getirdim yağ ve un getirdim. Bediüzzaman tarif etti başımda ben de yaptım, çok memnun oldu. Bediüzzaman gurme o ise ahcı rolü oynarlar, etkilendim. Harika bir levha. Sempozyumdaki konuşmada Fırıncı Ağabey rektörden Bitlis’te Bediüzzaman Araştırma Merkezi açmasını istedi. Her yerde olmasa da orada olmalı dedi. Bediüzzaman ile ilgili çok bilgi var ama hep orada burada seyyar, herkes söylüyor ama toparlayan bir araya getiren bir irade lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum