Bırakın beş yıldızlı tatilleri çocuklara bayramı yaşatın

Bırakın beş yıldızlı tatilleri çocuklara bayramı yaşatın

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Paylaşım ve dayanışmanın arttığı dönemler olarak kabul gören bayramlar, son dönemlerde asıl amacının dışında yaşandığı gerekçesiyle çok tartışılıyor. Zira 3 günlük bayramdan 9 günlük tatil çıkarmayı başaran bir toplum hâline gelince, bayramda büyüklerin elini öpmek yerine tatil beldelerinde almak için fırsat kolluyoruz. Bayramın kişinin ruh sağlığı ve toplum ruh sağlığı üzerindeki etkilerini Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan değerlendirdi.

Aile bireylerinin bir araya gelmesi amacını taşıyan bayramlar özellikle çalışan kesimin tatil fırsatı hâline geldi? Toplumsal açıdan baktığımızda, nasıl etkileniyoruz bu durumdan?

Ramazan Bayramı kişinin bir ay boyunca nefsini terbiye ettiği, bir kulluk döneminden sonra kutlama yapmasıdır. Genellikle bayramlar sosyal açıdan insanların birbiriyle iletişimini artırdığı dönemlerdir. Nörobilim çalışmaları ortaya çıkardı ki, insan yavrusu, diğer tüm canlılardan farklı olarak prematüre beyinle doğuyor. Ancak ergenlikten sonra kendine yetebiliyor. İnsan beynini ve kişiliğini çevre, toplum ve iletişim şekillendiriyor ve geliştiriyor. Bayramlar bu yapının güven verici olması için çok önemli.

Bayramların böyle bir gelişim içinde nasıl bir rolü var?

Gelişimini sağlıklı tamamlayabilmek için insanların birinci derecedeki yakınlarıyla daha yoğun iletişim kurması gerekiyor. Terapilerde kullandığımız “güven alanı” kavramı var. Kişinin kendini güvende hissettiği bir alan olması gerekir. Evi bir sığınaktır kişi için. Yakın ilişkide olduğu kişilerle birlikte sosyal dokunun içinde olmaya ihtiyaç vardır. Bayramlar kişinin birinci derecede yakınlarıyla yakın ve samimi ilişki kurabileceği bir ortam oluşturuyor. İnsanlar bireysel zevklerinin peşinde koştukları zaman yalnızlaşıyorlar. Almanya’da basına yansımış bir örnek var. İki yaşlı gazı açıp intihar ediyorlar. Bıraktıkları mektup şöyle “Üç aydır kapımıza kapıcıdan başka gelen olmadı”. Çünkü çocukların hepsi kendi hayatını yaşıyorlar.

Böyle bir ortamda bayramların önemi daha fazla ortaya çıkıyor. Bayramların kişinin sosyal bağlarını güçlendirme alanı olması lazım. Bayramlardaki amaç sosyalleştirmeyi pekiştirmektir. Yardımlaşmayı ve paylaşımı artırmaktır.

Toplumsal dokuya nasıl bir etkisi var?

Toplumda huzur, insanların kendini güvende hissedebileceği bir ortam istiyorsak bayramlar bir fırsattır. Bayramlar sosyal dokuyu, sosyal sermayeyi kuvvetlendiriyor.

Bayramın olmazsa olmazı nedir?

Bayramın en önemli aktörünün çocuklar olması gerekir. Çünkü bayramlar kültürel aktarımda, çocukların kişilik gelişiminde olumlu pekiştirme yapar çocuğun aileye aidiyet duygusunu artırır. Türkiye, son 200 senedir kültürel değişimle ilgili çok etki altında kaldı ama hiçbiri bayramları değiştiremedi. Bayramlar kökleşmiş geleneklerdir.

Ancak son yıllarda Hollywood kültüründe olduğu gibi “Canının istediğini yap, zincirlerini kır, duvarları yık, aile önemli değil sen önemlisin’ gibi benmerkezci yaklaşımlar bayramdaki kültürümüzü değiştirmeye başladı. Gençler ileriki yaşlarda yalnız kalmak istemiyorlarsa kendilerinin de şimdiden bayramlarda büyüklerini yalnız bırakmamak için çabalamaya ihtiyaçları var. Bayramlarda büyüklerinizi arayıp sormazsanız kendi çocuklarınızdan da aynı şeyi görmeyi göze almanız gerekir. Çünkü insan sadece bugünü yaşamıyor. Akıllı insanın gelecekle ilgili de düşünmesi gerekir.

Çocuklar da anne babalarla tatile gittikleri için geleneksellikten, bayram ziyaretlerinin yapılması gerektiğinden uzaklaşıyorlar biraz daha değil mi?

Eski bayramlardan söz ederken “ah nerede o eski bayramlar” diye nostaljik bir duygu ile iç geçiriyoruz. Herkes çocukluk döneminin bayramını özlediği için farkında olmadan söylüyor bunu. Ama hiçbir zaman da çocukluk döneminin bayramını bulamıyoruz. Ailelerin çoğu bayramda bir arada olmuyor. Bu da toplum olarak nereye gittiğimizi gösteriyor. Sosyal olarak fakirleşiyoruz. Parasal olarak zenginleşiyoruz ama sosyal olarak fakirleşiyoruz. Bayram kültürünün değişmesinin maalesef böyle bir riski var.

Bayrama zaman ayırmayı angarya gibi görüyoruz biz. Öf yine mi bayramlaşma, yine mi şeker ikramı olacak diye. Aslında öyle değil... Bayramda birinci aktör çocuklar dedik ikinci aktör de ileri yaştaki kişilerdir. Bayramların oluşturduğu ortama hem ileri yaşta olanların hem de torunların ihtiyacı var. Diğerleri yani çalışanlar ve orta yaş grubu, sadece kendini düşünüp bayram ziyaretleri yerine tatil beldelerine gitmeyi tercih ederlerse, yaşlıları ve çocukları ihmal etmiş olurlar.

Ne yapmak lazım? Nasıl bir yol izlenmeli?

Bayramlar, paylaşımın arttığı, kişinin sosyal yapının bir parçası olduğunu gördüğü, birbirilerini ziyaret ettiği, ‘sen benim için önemlisin’ diye dokunduğu dönemlerdir. Bireysel olarak da kişi ‘ben yalnız değilim, ihtiyaç olduğunda başvurabileceğim kimseler’ var diye düşündüğü bir dönemdir. Bayramlaşmak bunun için önemlidir.

Diğer taraftan gençler de haklı, bayramları rahatlamak için bir fırsat biliyorlar. İlla bayramda tatile gidilecekse, yüz yüze bayramlaşmayı önceden yapıp gitsinler. Olmuyorsa da teknolojiyi kullanarak görüntülü bayramlaşsınlar. Mühim olan karşılıklı iki kişinin ruhlarının birbirine dokunduğunu hissedebilmesidir. Aynı ortamda olmasalar bile...

Bayram ziyaretlerinin kişinin duygusal durumuna da etkisi var. Mutluluk çalışmalarında gelinen ana nokta, insan başkasını mutlu ediyorsa kendi de mutlu oluyor. Mutluluk yatırım gerektiren bir durumdur. Mutluluk tek taraflı değildir. Güzel koku gibidir, herkese bulaşır… Ama yakınlarında olursan… Mutluluğun gelişmesi için de yakın ilişki içinde olmak gerekir.

İngiltere Yalnızlık Bakanlığı kurdu

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insanlar giderek yalnızlaşıyor. Geçtiğimiz aylarda İngiltere’de Yalnızlık Bakanlığı kuruldu. Bunun sebebi evlerde 9 milyon yaşlı İngiliz’in yalnız yaşamasıydı. Evde tek başına ölümler, hastalıklar oluyor devlet bir şey yapamıyordu. Bakanlık, bu büyük kitleye özel hizmet verebilmek için kuruldu. Norveç’te de benzer bir çalışma var şu anda. ‘İnsanlar neden yalnızlaştı son yıllarda?’ diye sorarsanız; cevap insanlar bencilleşti, benmerkezci hâle geldi. 50-100 sene önceye göre insanların sosyal ağları ve dolayısıyla da sosyal destek daha fazla zayıfladı.

İngiltere'de bakanlık kuruldu dediniz, Türkiye de böyle bir yalnızlaşma riski altında mı?

2016 yılının istatistiklerine göre ilk 5 yıl içinde boşanma hızı dünyada yüzde 50’lerde. Avrupa’da, yüzde 70lerde, TUİK istatistiklerine göre Türkiye’de yüzde 39. Boşanma oranının ilk 5 yılda yüzde 39 olması insanların yalnızlaşmasının işaretidir. Türkiye de hızla modermizmin hastalıklarının etkisi altında kalıyor. Özellikle şehirleşmenin getirdiği hızlı yaşantı, sosyal hareketlik, insanların bireyselleşmesi ve bireyselleşmeyi bencillik olarak algılaması yalnızlaşmayı getiriyor. Bu durum 20-30 sene sonra Türkiye’de de konuşulmaya başlayabilir.

Türkiye Gazetesi/Ziyneti Kocabıyık

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.