Ayşenur KAHVECİ

Ayşenur KAHVECİ

Bir Ordu Kuvvetindeki Sabrımız

Bir ordu gibidir insandaki sabır. Bu ordunun komutanı  akıldır. Komutanlık hususunda eğitim almamış birisine teslim edilmiş ordu ise yenilmeye mahkum bir ordudur.  Sabrını nelere harcaması gerektiğini bilmeyen insan da ordusuna rağmen yenilmiş taraftır.

Bize gelip psikolojik destek almak talebinde bulunan insanların önemli bir  kısmında gözlemlediğimiz bir durumdur bu.

“Hep mi beni bulur aksilikler!”

“Herşey üst üste gelmek zorunda mı!”

“Neden ben!”

“Herkes, herşeyi benden bekliyor!”

“Yeter artık! Bi sus be çocuğum!”

“Yine ne istiyorsun?”

Biraz sonra anlarız ki aslında günlük hayattaki tatlı telaşlarmış bunlar;

Güzel bir güne başlarken sabah koşturmacaları... (Bir güne daha uyandırıldığımız için şükretmeliyiz)

Sevdiklerimizin gün içerisinde bizden beklentileri ve göremedikleri zaman tatlı sitemleri... (Bu önemsendiğimiz anlamına gelir ki; insan ruhunun ciddi bir ihtiyacıdır)

Veya gerçek manadaki gün içerisinde karşılaştığımız aksilikler... (Hayatın olmazsa olmazları)

Evet, sabrımız için bir ordu mahiyetindedir demiştik. Doğru komuta edilmiş bir ordu, zaferden zafere koşmaya namzettir, adaydır. Doğru komuta etmek ise ancak eğitilmiş bir  komutan ile mümkündür. Öyle ise işe, komutanımızı bilinçlendirmek ile başlamalıyız.

İnsanlara Allah tarafından verilmiş olan sabır kuvveti, tüm sıkıntı ve aksiliklere veya tahammül ile devam etmemiz gereken tüm vazifelerimize karşı tahammül gösterebilmemiz için yeterlidir.

Uzun bir geçmişimiz olabilir. Veya çok kötü hikayelerle dolu bir geçmişimiz de olabilir. İstikbalimizden, gelecek günlerimizden emin olmayabiliriz. “Yarın, gelecek sene, üniversiteyi bitirdiğimizde, evlendiğimizde, emekli olduğumuzda herşey istediğimiz gibi olacak mı? Olmayacak mı? Çocuklarım evlenip gurbete mi gidecekler yoksa yakınlarımda mı oturacaklar?”  gibi birçok şey kafamızı meşgul edebilir. Eğer komutanımız ne yapacağını biliyorsa, ordumuz tüm bunların üstesinden gelecektir.

Hayat dediğimiz hâl sadece bulunduğumuz dakikadır. Bir saniye öncemizin bile aynen tekrarını yaşayamadığımız gibi, bir gün öncemizin, bir yıl öncemizin de tekrarını yaşamamız imkân dahilinde değildir. Öyle ise anlaşılıyor ki; geçen her ânımız şu an için ölmüştür. Gelecek günlerimiz de benzer cihetiyle aynı şekildedir. Onlar da henüz daha gelmemişler ki yaşayalım, derdini çekelim. Öyle ise hayat dediğimiz hâller, sadece bulunduğumuz dakikadır.

İnsana verilmiş olan sabır kuvveti ise bugünümüz ve bugünümüzde başımıza gelecek tüm aksilikler, tüm imtihanlar, tüm olumsuz durumlar ve tüm vazifelerimiz için yeterli miktarda bir sabırdır. Yani ordumuz hazır. Komutanımız olan aklımız da vazifesi için hazır ve nâzır olarak beklemekte. Öyle ise iş, kişinin doğruyu tercih etmesine kaldı. Bu noktada da doğru olan odur ki; orduyu sağa, sola dağıtıp merkezi zayıf bırakmamak. Bırakmayalım ki, düşman hücum edince mağlubiyete uğramayalım.

Sabır kuvvetimizi sola yani şu an itibari ile ölmüş olan geçmiş anlarımıza veya sağa yani henüz gelmemiş olan gelecek anlarımıza dağıtırsak, bugün yani merkezimiz zayıflayacaktır. Oysa ki bu ordu yani sabrımız, merkez için verilmiştir. Bugünkü vazifelerimize tahammül ile karşılıkta bulunabilmek, bugünkü sıkıntılarımıza gülen bir yüzle hoşgeldin diyebilmek, bugünkü aksilikleri sükûnet ile sakinlik ile tamir edebilmek için verilmiştir. Düne ve yarına harcanan sabır, ziyan edilmiş bir sabırdır. Sabrını düne ve yarına ziyan eden kişi ise, bugün yenilmeye mahkum kişidir.

Sabrınızı ziyan etmeyiniz ki, güçlü kalasınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum