Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

1893, Kubbet Ül Hâsiye

Mehmed, Tillo'nun kadim medreselerinden birisine, Bediüzzaman Molla Said-i Meşhur ise, Zemzem'in vefatı üzerinden geçen kırk bir yıl boyunca yarı metruk kalmış olan Kubbet ül Hâsiye'ye yerleşmişti. Bir şilte ve yorgandan başka eşyası olmadığı gibi, kubbede eşya koyacak yer de yoktu. Onları da, medresenin emaneti kaydı ile, ısrar üzerine, almıştı.

Sonraki günlerde Mehmed'in temin ettiği bir demlik, bir cezve, bir tabak ile bir kaşığı olmuştu. Gıdası, günde bir sefer kardeşinin getirdiği, çoğu zaman taneleri az, suyu bol basit bir kâse çorba ve kuru ekmekten ibaretti. Zaten çoğu zaman çorbanın tanelerini de kubbenin geniş avlusunu vatan edinen karıncalara veriyor, kendisi ise çorbanın suyu ile bir parça kuru ekmekle iktifa ediyordu.

hasiye.jpgGündüzleri arada bir yanına uğrayanlar olduğu gibi, kubbeyi görmeye gelenler, avluda piknik yapanlar da oluyordu. Fakat güneş batıp da akşamın alaca karanlığı çökmeye başladığında ortalık el etek çekiyor, Tillo'nun 1 km dışındaki Tuveyle Tepesinde, Zemzem'den hatıra kalan, ondan izler ve sesler taşıyan kubbede yalnızlığıyla baş başa kalıyordu. Daha doğrusu dünyayı, mekân ve zamanı arkasına atıyor, varlıktan sıyrılıp ruh ve düşünceye inkılab ediyordu. Kâh kandilin zayıf aydınlığında saatlerce kitablara dalıyor, kâh yoruluncaya kadar namaz kılıyor, kâh dili kekeme oluncaya kadar evrad okuyup zikrediyordu.

Uykusu, her zamanki gibi, birkaç saatle sınırlıydı. Çoğu zaman da bir duvar penceresinde katlı duran şiltesini sermeden, yorganını alıp bir hasırın üzerinde uyukluyordu. Garip, anlatılması da anlaşılması da zor haller yaşıyordu. Hayır, istiğrak ve cezbe değildi yaşadıkları; daha çok zihnî ve ruhî seyahatlerdi bunlar, hayali aşan vukuat. Ehl-i tarikin "seyr-i sülük-ü ruhanî" dedikleri mânevî seyir ve seyahatin ötesine geçmiş gibiydi.

Ahmed-i Hani Hazretleri'nin türbesinde ilk defa yaşadığı bu hâl, zamanla hayatının bir parçası, bir sefer açıldıktan sonra bir daha kapanmamış açık kapısı olmuştu. Ne zaman yalnız kalsa o açık kalmış kapıdan başka bir âleme geçiyor, geçtiği âlemin nizam ve şartlarına dahil ve tâbi oluyor, o âlemin hayatını yaşıyordu.

Gündüzleri, birkaç saat yarım asırdan beri metruk kalmış kubbe ve avlusunu mamur etmeye çalışarak geçiriyordu. Gül ve ağaçları buduyor, köklerinin etrafını belleyerek toprağı havalandırıyor, yılların dağınıklığını derleyip toparlamaya çalışıyor, ziyaretçilerin bir şekilde geride bıraktıkları çer çöpü bir köşede istifliyordu. İşe yaramaz gördüklerini halâ soğuk olan bahar akşamlarında azar azar yakıp hem etrafında ısınıyor, hem de saatleri dolduran upuzun düşüncelere dalıyordu.

Tillo, ölüm ile hayatın iç içe, kucak kucağa, sarmaş dolaş yaşadığı bir yerdi. Câmi ve zâviye avlularını mekân edinmiş büyüklerin kabirleri arasından geçilerek girilen bu taş yapıların yüksek kubbeleri altında dua ve ibadete duran insanlar, ölümün arasından yol bularak hayata geçmiş gibi ulvî âlemlere kanatlanıyorlardı.

Mâbed, medrese ve zaviye civarlarındaki kabristanlarda yatanların dalgın gözlerle kasabanın gündelik hayatını seyrettikleri vehmi, bir hakikat gibi yaşıyordu Tillo'da. İnsanlar burada günlük hayatlarını yaşarken, hiç beklemedikleri bir anda, bir zâviyede İsmail Fakirullah'ın murakabeye dalmış bakışlarına yakalanıyor, bir köşe başında İbrahim Hakkı'yı elinde birtakım aletlerle bir şeyler ölçerken görmenin hayretini yaşıyor, bir türbenin civarında Zemzem ül Hâsiye'nin cezbe ile hendesesi param parça olmuş sesini işitiyorlardı. Hâsılı, Tillo, penceresinin biri dünyaya, diğeri âhirete bakan efsûnlu, tuhaf bir binaya benziyordu; taş, zaman ve hatıralardan örülü eski bir binaya...

Bediüzzaman, Siirt, Bitlis ve Şirvan'da peş peşe yaşadığı menfî hadiselerin sükût-u hayâli içinde geldiği Tillo'da uzlete çekilmiş, kasabanın hayatından uzak durmaya çalışıyordu. Medreselerin ısrarına rağmen, herhangi bir medresede kalmayı reddedip Kubbet ül Hâsiye'nin ürpertici yalnızlığını tercih etmişti.

(Kutub Yıldızı II'den...)

kubbetulhasiye1.jpgkubbetulhasiye2.jpgkubbetulhasiye3.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum