Bir delikten iki defa geçmek

Mısır’ın geçen yüzyılda temayüz eden gözbebeği hukukçularından birisi anayasa hukukçusu Abdurrezzak Senhuri diğeri de ceza hukuku alanında boy gösteren Abdulkadir Udeh’tir. Bir zamanlar Udeh kitaplarıyla ve darağacına dik gidişiyle Türkiye’de de efsane isimlerden birisi olmuştur. Lakin artık hatırlanmaz oldu. Değerli bir hukukçu olan Abdurrezzak Senhuri Paşa hakkın hakimiyetini, kanun hakimiyetini tesis etmeye çalışırken ceza hukukçusu Abdulkadir Udeh ise siyasi olarak halkın iradesini hakim kılmaya çalışıyordu. Lakin ikisi de Abdunnasır’ın hışmına ve gadrine uğradı. Senhuri Paşa mihnet ve siyasi çilesini hafif atlatmış ve 1971 yılına kadar yaşamıştır. Bununla birlikte bizdeki 6-7 Eylül olaylarını hatırlatırcasına devlet tertibiyle icra edilen 29 Mart 1954 olaylarındaki ayak takımının veya baltacıların hedeflerinden birisi olmuş ve darp edilmiştir. Nitekim aynı yıllarda bizde de 6-7 Eylül olayları benzeri bir vaka olarak kayda geçmiştir. Nitekim Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu ifadeyi kullanmıştır: "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı…”

Mısır’da 1954 olaylarıyla birlikte Müslüman Kardeşlerin gücü kırılmış, kurumları tarumar edilmiş ve mülkü ateşe verilmiştir. Menşiye olayları da bahane edilerek muhteşem hukukçu Abdulkadir Udeh darağacına gönderilmiştir. Burada hukuk ve ilaveten hukukçular kaybetmiştir. Halbuki her iki hukukçu da Kraliyetin kaldırılmasına ve devrime destek verişlerdi. Bununla birlikte devrimlerin adeti olduğu gibi yavrularını Mısır’da da yemiştir. İki hukukçu askerler tarafından kandırılmıştır.

Tarihi biraz geriye sardığımızda kritik noktada benzeri olayların yaşandığını görmekteyiz. Hakem olayında iki tarafın temsilcilerinden birisi iyi bir asker ve onun ötesinde diplomat olan Amr İbnu’l As Hazreti Muaviye’nin tarafını temsil etmektedir. Siyasi manevralarda ustadır. Buna mukabil Hazreti Ali’nin temsilcisi kendisi gibi bir hukukçu olan Ebu Musa Eş’ari’dir.  Manevralarla birlikte hakem olayı amacından sapmış karşı cenah Hazreti Ali karşısında yeni mevzii elde etmiştir. Ağırlığını biraz daha artırmıştır. Müslüman Kardeşlerin iki çile veya siyasi mihne döneminde tarihtekine benzer hadiseler yaşanmıştır.    

İşte bu bağlamda Müslüman Kardeşlerin iki kalem erbabından Mahmut Akif ile Karadavi’nin bürosunun sorumlusu veya bir nevi sekreteri olan Dr. İsam Telime arasında Abdulkadir Udeh üzerinden bir kalem münakaşası yaşanmıştır. Mahmut Akif, Udeh’i, Nasır’ın 1952 devriminden sonra 1954 yılında İhvan’a karşı gerçekleştirdiği darbedeki sorumluluğundan azat etmek istemektedir. İsam Telime ise darbeyi Udeh’in saflığına hamletmektedir. İsam Telime Abdulkadir Udeh’in hukukçu kişiliğini ve bu alandaki kamesini onaylamakla birlikte siyasi olarak saf ve basit olduğunu ve Nasır’ın tuzağına düştüğünü ve cemaati de arkasından sürüklediğini ifade etmektedir. Nasır tarafından iğfal edildiğini ifade etmiştir. İsam Telime Nasır’ın askeri bir taktisyen olarak Müslüman Kardeşleri çok etüt ettiğini, incelediğini ama cemaatin askerleri ve Nasır’ı etüt etmediğini ve ballı yağlı sözlerine kandığını ifade etmiştir. Nasır kendisini Müslüman Kardeşlerden gösterdiği gibi Sii de cemaatin muhiplerinden olduğu intibaa vermiştir. Bunun için askerin kullandığı kanallarından birisi söylendiğine göre  Muhammed Selim Avva olmuştur.  

Devlet tertipli gösterilerden evvel yarım milyon Mısırlı sokağa dökülmüş ve askerin kışlasına çekilmesini istemektedir. O sıralarda İhvan’a gönül vermiş ölüme hazır manga halinde yarım milyondan fazla Mısırlı vardır. Bunların çoğunluğu civan ve gençtir. Kanı kaynamaktadır. O sıralarda İhvan tarafından sevilen ve sayılan Muhammed Necip, Abidin Sarayı’nın balkonuna çıkarak bir balkon konuşması yapar ve gençleri yatıştırmak ister. Mesajın alındığını ve gençlerin sokaktan çekilmesini ve evlerine dönmelerini ister. Askerler kışlaya çekilmek yerine gençler evlerine dönmeye davet edilmektedir. Gençler kımıldamazlar bile. Mıh gibi bulundukları yere saplanmışlardır. Lakin bunun üzerine Muhammed Necip iyi niyet ile saflık arasında gidip gelen Abdulkadir Udeh’i devreye girmesi için çağırır. Bunun üzerine Abdulkadir Udeh’in aynı çağrıyı yapması üzerine toplanan kalabalıklar çar naçar sokakları terk ederler. Böylece 1952 devrimi söndürülmüş ve darbe süreci başlamış olur. İhvan o dönemde ordudan daha güçlüdür. Lakin ayak oyunlarıyla güç yer ve pozisyon değiştirir. Nasır önce Vefd gibi partileri tasfiye eder ve Müslüman Kardeşler Necip’in etrafını boşaltır. Nasır Hitler’in yolunu izleyerek sonunda etrafını boşalttığı Müslüman Kardeşlere rahatça tasfiye eder. Sahada müttefik kalmamıştır.

1954 yılında başlayan darbe iktidarı Mübarek’in yıkılmasına kadar; 25 Ocak-11 Şubat 2011 tarihine kadar sürmüştür.  

Göstericileri dağıttığında Abdulkadir Udeh’in kulağına eğilen İhvan üyelerinden Cabir Kamihe şunları söyler: "Bu tavrınla hem bizi hem de cemaati bitirdin!" Asker İhvan’la mücadele edecek takımı iyi seçmiş ama İhvan askerle mücadeleyi yürütecek takımı seçememiştir. İnsiyatifi askerlere bırakmış ve sonuç, sadece Müslüman Kardeşlerin değil Mısır’ın ve Mısırlıların da hüsranına ve gerilemesine yol açmıştır.

İsam Telime’nin ifade ettiği gibi ahir zamanda su-i zan hüsnü zanna mukaddemdir. Su-i zan fıtnattan yani zekavetten ileri gelir.

300 fedaiyle Devrim Komuta Konseyini basmak

Askerle mücadeleyi İhvan içindeki askeri kadroların yürütmeleri gerekirken askerle mücadeleye siviller soyunmuş ve işi berbat etmişlerdir.  Nitekim Özel Birim’in başında olan (Tanzim el Has) ve Nasır gibilerine bu birimde komuta eden Abdulmanim Abdurrauf cemaat ileri gelenlerine şu teklifi götürmüştür: "Bana 300 kişilik bir fedai birliği hazırlayın Devrim komuta Konseyini basayım, derdest edeyim. Bu yolla Mısır ve Mısır’ın kaderiyle oynayan çetenin işini bitireyim!"

Anlaşılan olumlu bir cevap alamamıştır.  Bunu yapsalardı durum Çerkez Hasan’ın Hüseyin Avni ve Mithat Paşa kabinesini basmasına benzerdi. Ya da İttihatçıların Bab-ı Ali baskınına benzerdi. Baskın basanındır.   

O sıralarda askerler Müslüman Kardeşlerin komuta kademesinin saflığından son derece yararlanmışlar ve hüsnü zanna meyyal olan Abdulkadir Udeh’e askerle cemaat arasında tek pürüzün Genel Mürşid Hasan Hudeybi olduğunu söylemişlerdir. Askerler konusunda beşinci hissi epeyi gelişmiş olan Hasan Hudeybi’yi bu yolla yollarından kaldırmak istemişlerdir.  İhvan’a darbe vurduktan sonra ilk tasfiye ettikleri de Abdulkadir Udeh olacaktır.

2013 tarihinde tarih bir kez daha tekerrür etmiş ve Abdulkadir Udeh yerine bu defa da Hayret Şatır üzerinden cemaati manipüle etmek istemişlerdir. Askerle uzlaşmaya Muhammed Biltaci’nin engel olduğunu fısıldamışlar ve böylece İhvan’ın şevketini kırmak ve birbirine düşürmek istemişlerdir. Humeyni ise İhvan’ın hatalarından ders çıkarmış ve Şah devrilene kadar halkın evlerine dönmesine karşı çıkmıştır. İşi yarım bırakmamıştır. İhvan ve Abdulkadir Udeh’in hatasını tekrarlamayacaklarını söylemiştir. Elbette Humeyni’nin başarısı onu haklı çıkarmaz. Bu da bahsi aherdir. Başarı sonuçlara göre değil Allah rızasına göre taayyün eder. Adaletin ve hukukun sağlanmasına mütevakkıftır.

İsam Telime’ye göre, Müslüman Kardeşler 60 yıl içinde iki defa aynı delikten geçmiştir. Elbette konu kapanmamıştır ve bütün boyutlarıyla tartışmaya açıktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum