Beynamaz İslamcılar, yolunu şaşıran cemaatler

Beynamaz İslamcılar, yolunu şaşıran cemaatler

Nevzat Çiçek "iktidar" karşısındaki ilginç değişimleri anlattı

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Gazeteci Nevzat Çiçek, cemaatlerin iktidar ile münasebetleri ve "İslamcıların çeşitleri"ne dair ilginç tespitlerde bulundu.
 
TimeTürk'teki yazısında İslamcılar için "Bugün İslam’a karşı bir İslam anlayışı gibi İslamcılara karşı da  dönme, Kemalist, koltuk, milliyetçi, İktidar  ve Beynamaz İslamcıların saldırılarını görüyoruz" ifadelerini kullanan diyen Çiçek, cemaatler için de "Türkiye’deki cemaatlerin çoğu AK Parti iktidarında, yeni Türkiye’nin özgürlük alanını sonuna kadar kullanmak, alternatif eğitim modelleri oluşturmak, gençliğe yönelmek, yeni eğitim sistemleri ortaya koymak, toplumun entelektüel seviyesini daha da yükseltmek yerine farklı bir yola saptılar" dedi.
 
Çiçek'in yazısı şöyle:
 
TÜRKİYE'DEKİ İSLAMCILARIN HALLERİ
 
Türkiye’de AK Parti iktidarı ile birlikte bir çok işadamı, yazar, çizer, sanatçı, idelojik dönme, STK temsilcisi, akademisyenler, seküler yaşamın ikonları birden karşımıza İslamcı olarak çıktılar…Çünkü bu zamanda İslamcı demek AK Partili demekti ve mahalle değiştirildiği için AK Parti’de bir çok kapıyı açıyordu. Bunlara biz “Dönme İslamcılar” diyoruz
 
Mevlana’nın Pergel Metaforu gibi bir ayağı geçmişten itibaren yaşayışıyla, bedel ödemesiyle ve ilkelerinden tavizsiz şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan “Hakiki İslamcılar” dönme İslamcılar tarafından geçmişte kalmakla, yeni Türkiye’yi okuyamamakla, çoğulculuğa inanmamakla suçlandı ve bunlar küstürüldü. Bu küstürme bunların AK Parti’den uzak tutulmasına yol açtı ve bunlar da daha çok içe kapanarak bir şeyler değiştirmeye çalıştılar.
 
Eski militan İslamcıların bir kısmı devletin sahibi olduklarına inandılar ve çürümüş, değiştirilmesi gereken yapıları değiştirmek yerine, zihniyetle uğraşmak yerine adam değiştirerek sisteme daha çok sahip çıkmaya başladılar. Bu İslamcılar ise nasıl olsa geçmişte yaptığımı bizim mahalledekiler konuşamaz, ne yaptıysak beraber yaptık, götürdüysek beraber götürdük mantığıyla yeni  “Kemalist İslamcı”  olarak karşımıza çıkartıldılar
 
Kemalist İslamcılar kabuk değiştirerek öteki mahalleye yaranmak için hem eskiyi hem de mevcut durumu kötülemeye başladılar. Öyle ki, bu insanlar AK Parti’nin ilk dönemlerinde atandıkları bütün kamu kurumlarını çarçur etmekten, kul hakkı yemekten çekinmemişler ama AK Parti onları görevden alınca birden demokratik kültürü hatırlamışlar ve yapılanın yanlış olduğunu ifade etmeye başladılar. Kısacası bunların İslamcılığı “Koltuk İslamcılığı” olarak karşımıza çıkıyor. Cemaaatteki,iktidardaki,iş yaşamındaki veya STK'lardaki görevlerini kaybedince hakikati söylerler.
 
Koltuk İslamcılığının en büyük özelliği   koltuk verilince,  iktidar kim olursa  otobüsü nerede durursa o durakta o otobüsü beklerler.  Koltuk İslamcılarından farklı olarak bazı İslamcılar ise uzun zamandır kendilerine değer verilmediğinden yakınmaya başladılar. Bunlara makamlar verilince bu İslamcılar kendilerine bir lider bulurlar, geçmişini ve geleceklerini onun üzerine yüklerler kendilerini eleştirenlere karşı şartların değiştiğini ve artık iktidar olduklarını bu nedenle geçmiş ve gelecek arasında bir tercih yapılması gerektiğini ifade ederler bunlar da ilkelerini kendileri belirlemez ve iktidar endeksli hayatlarını ortaya koyarlar bunlar da “İktidar İslamcılığı”yaparlar.İktidar İslamcılığı yapanlar iktidarın kendilerine açtığı alanı dindarların lehine kullanmaktan ziyade kendi kişisel çıkarları için kullanırlar
 
İslamcılık diyerek kavim milliyetçiliğini İslam’ın kendisi gibi gösterenler var ki, bunlar faşistliklerini kusmak için İslamcılığı maske olarak kullanırlar. Kardeşlik derken o kardeşliğin hukukundan ziyade et ve tırnak benzetmesini çok yaparlar ama nedense tırnak hep bir taraf olur ve uzayınca kesilmesi gerektiğini söylerler. Bunlar emperyalizme karşı gibi görünseler de aslında milliyetçilikleri ile emperyalizmin ileri karakolu gibiler bunlara da “Milliyetçi İslamcılar” denir ki, milliyetçilikleri inançlarının önündedir.
 
Bugün belki de karşımıza çıkan ve gençleri cezbeden ise İslamcılık yaptığını söyleyip namaz bile kılmayan İslamcılardır. Bunlar herkes tarafından geçmişleri ile bilinmezler, bir anda ortaya çıkarılırlar, gazete ve televizyonlardan indirilmezler ve genellikle çok kullanışlı olurlar. ” Beynamaz İslamcılar” olarak bildiğimiz bu İslamcıların arkalarında bıraktıkları ise kandırdıkları insanlardır
 
Sonuçta bugün İslam’a karşı bir İslam anlayışı gibi İslamcılara karşı da  dönme, Kemalist, koltuk, milliyetçi, İktidar  ve Beynamaz İslamcıların  saldırılarını görüyoruz. İslamcılık ölmez, ama İslamcıların bazılarının ilkesel olmayan duruşları ölmeye mahkum. Mazlumun kimliğini ayıran, haksızlığın kimden kime karşı geldiğine bakan, İZM’lerini her şeyin önüne koyanların inadına, hakikatli duruşlarından taviz vermeyen ve ilkeli duran İslamcıların zaferine gebedir…Şimdi biri size İslamcılığı maskeleyerek bir şey söylüyorsa siz İslamcılığından önce onun gerçekten İslamcı olup olmadığına İslamcı ise hangi kategoriye girdiğine bakın. 
 
CEMAATLER AK PARTİ'YE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPIYOR
 
AK Parti, kuruluşu itibariyle Milli Görüş tabanının mirası üzerine pergelin bir ayağını sabit kıldı, diğer ayağı ile de toplumun farklı kesimlerini dolaşmayı bildi. 
 
Partinin gerek özgürlükçü yaklaşımı gerekse de reformist özelliği toplumun farklı kesimlerinden destek gördü ve AK Parti bugüne kadar yoluna devam etti.
 
Partinin vesayete karşı mücadele eden yapısı ne yazık ki çoğu zaman kişisel menfaat peşinde koşan ve bürokraside yükselmek için olmadığı gibi görünenlerin oluşturduğu gerçeklilikle yara alsa da millet her seçimde AK Parti’yi destekleyerek onu iktidara taşımayı seçti.
 
AK Parti özellikle kuruluşundan sonra neredeyse cemaatler konfederasyonun bir parçası gibi oldu ve Türkiye’de cemaatlerden en yüksek desteği aldı. Gülen Hareketi gibi bir yapı bile 2010 yılında AK Parti’nin yanında açıkça siyasi tavrını belli etmekten çekinmedi. Cemaatlerin AK Parti’ye verdiği destek aslında Türkiye normalleşirse cemaatlerin de normalleşebileceği ve siyasi yapı içerisinde sistemle entegre olabilecekleri tezi üzerinden de okundu.
 
Türkiye’deki cemaatlerin çoğu AK Parti iktidarında, yeni Türkiye’nin özgürlük alanını sonuna kadar kullanmak, alternatif eğitim modelleri oluşturmak, gençliğe yönelmek, yeni eğitim sistemleri ortaya koymak, toplumun entelektüel seviyesini daha da yükseltmek yerine farklı bir yola saptılar. Onlar özgürleşmek yerine itiraz ettikleri sistemi ele geçirdiklerini zannederek sisteme mahkûm oldular ve kısacası ele geçirmek için itiraz ettikleri devlet, imkânlarıyla, gücüyle ve onlara sundukları ile onları ele geçirdi ve sistemin devamını onlar üzerine kurdu.
 
Türkiye’de bütün krizler özellikle güçlerin olması gereken yerde durmamasından ileri geliyor. Türkiye’de hükümetler siyasi alanı cemaatler de sivil alanı temsil ettikleri halde ne siyasal alanı temsil eden hükümet sivil alana güveniyor, ne de sivil alanı temsil eden ve bir STK olan cemaatler hükümete güveniyor. Bu nedenle hükümetler sandıkla gelip sandıkla gideceklerine inansalar ve STK’larımız da bu doğrultuda davransalar aslında işler çok kolay olacak ama ne yazık ki bu böyle olmuyor
 
Türkiye’de cemaatler ki bunu bugün sadece AK Parti üzerinden değerlendirmeden ifade etmek gerekiyor ki, geçmişte Masonları, Kemalistleri vb yapıları da böyle değerlendirdiğimizde hepsi devleti ele geçirmek üzerine sistemi kullanıyor ve bu konuda da ele geçirdiklerini hissettikleri anda aslında ele geçirildiklerini anlıyorlar. Bu bakımdan aslında cemaatler özellikle AK Parti iktidarında devletin kendilerine sağladığı maddi imkânları insana yatırabilseler, üniversitelere aktarabilseler, adam yetiştirebilseler belki de AK Parti’nin de işini çok kolaylaştıracaklar. Ama ne yazık ki Türkiye’deki cemaatlerin çoğu kendilerine sağlanan imkânlarla birlikte cemaatlerini devlete adam yerleştirme mekanizması olarak kullandıkları için, hükümette bunu bildiği için onların oluşturacağı demokratik baskıyı da kendi kontrolü altına almaktan çekinmiyor, çünkü birçoğunun buna dünden razı olduğunu biliyor.
 
Cemaatler, eğer ekonomik olarak gücünü devlete dayamayı seçiyorlarsa bilsinler ki resmi göreve tabidirler ve resmi hizmete mahsus olacaklardır. Elbette devlet kademelerinde çalışacak insanların milli olması, örneklilik teşkil etmesi ve işini adam gibi yapması önemlidir ama cemaatler tamamıyla devletleşiyorsa ve mensuplarını da devleştiriyorsa bu doğru değildir. Kurumlar kurumsal olarak değişime uğramışken, kendi adamlarını atayarak o kurumların değiştiğini ifade edenler hem kendilerini hem de devleti kandırıyorlar, kurumlar kişilerle değişimin kapısını aralar ama orada esas değişim kurumsal anlamda yasal olarak yapılan değişikliklerdir
 
Bugün “Hizmet Hareketi” yada “Paralel Yapı” olarak adlandırılan yapının devlet kurumlarından tespit edilen hukuksuzluğu ile temizlenmesi önemlidir ve gereklidir. Bu yapının bıraktığı boşluğu eğer farklı bir yapı doldurmaya adaysa, buda en az mücadele edilen yapı kadar tehlikeli bir durumdur. Paralel Yapı ile mücadele edilirken, kendilerine verilen görev ve makamların kendi dünya görüşleri ve mensup odlukları yapı lehine kanunsuz kullandıkları suçlaması getiriliyor. Yarın başka bir yapının burayı ele geçirmesi durumunda bu şekilde davranmayacağı, güç zehirlenmesine uğramayacağının garantisi var mı? Bu nedenle ısrarla şunu belirtiyorum, bize lazım olan falan cemaatin devleti ele geçirmesi değil, falan kurumu istediği gibi yönetmesi değildir. Oluşan boşlukları cemaatlerin doldurması yerine hukukla dolduralım ki, onlar da bir haksızlığa uğradıklarında onların hakkını koruyabilelim. Bu nedenle bunu en çok talep etmesi gerekenler kendilerine bu imkan sunulan cemaatler olmalıdır.Onlar bunu talep etmedikleri için hem kendilerine, hem AK Parti’ye hem de Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapıyorlar.Cemaatler bu toplum için çok önemlidir, gereklidir, değişimi sağlayacak güçlerdir ama sivil kalabildikleri sürece.
 
NOT: Lütfen hiç kimse buradan bütün cemaatler aynıdır anlaması çıkarmasın...

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum